EĞİTİM'DE FIRSAT EŞİTLİĞİ?

Sizce; ülkemizde 'Eğitimde' fırsat eşitliği, ya da 'kalite' özgürlüğü vaki midir?
Ben vakıf olmadım. Sanırım siz de 'böyle' bir yapının varlığına şahit olmuş değilsiniz.
Çünkü; 'görünen' köy kılavuz istemez misali hali alem ortada.
Taktir edersiniz ki bu deyimin gerçek anlamda 'vaki' olabilmesi için de 'mevzunun' var olması gerekir.
Denildiği kulvarda 'icra' edilmesi ve herkesin 'eşit' bir ölçüde; 'yararlanması' ve hem fikir olması lazım.
Yani toplumun tüm katmanları 'Eğitimde Fırsat Eşitliği' havuzunda 'yüzmeli'.
Kendi payını buradan alabilmelidir.
Peki, böylesi bir soruya 'net' ve var olduğundan bahse 'söz' icra edilebiliniyor mu?
Sizi bilmem. Ama ben Hayır diyenlerdenim!
Farklı söylem güdenler olsa bile, ekseriyeti 'hem fikirdir'!
Yani 'hayırdır'! Ülkemizde 'Eğitimde Fırsat Eşitliği'nin salt 'kâğıt' üzerinde olduğu hepimizin malumudur.

***

Her ne kadar Anayasa'da bu ibare yani 'Eğitimde Fırsat Eşitliği' ifadesi açıkça yer alıyor ise de.
Devletin 'gözetmen' organlarında da bu böyle hasıl bulunuyorsa da; 'vaki' olmuş değildir.
Son yıllarda 'özelleştirme' anlamında yaratılan(!) eşitlikle oluşan, Özel Okul ve Dershaneler.
Bir ölçüde; 'ifadeye' grant elbise 'giydiriyorsa da', özü itibariyle 'eşitsizliğin' dik alasıdır.
Ve bulunduğu vadinin sürekli büyümesidir.
Şöyle ki; 'Zengin ile Fakir 'imkânlar' ölçeğinde bir olabilir mi?
Sosyal, Siyasal ve Kültürel, Hak, Hukuk ve Nizam 'babında', eşit bir ölçü olabilir.
Ama 'koşulların' yaratılışında 'eşitlik' hiçbir zaman varlık gösterebilir mi?
Mümkün değil. Zaten olmadığı içindir ki, 'Eğitimdeki Fırsat Eşitsizliği' bugün 'uçurumlar' geliştiriyor.

***

İşte size 2008–2009 Eğitim ve Öğretim yılı takviminin 'profili'.
Takdir edersiniz ki yaz tatili başladı. Tabi ardından da sınavlar gelişti;
Seviye Belirleme Sınavı, Ortaöğretim Giriş Sınavı. Ve Üniversite Giriş Sınavı.
Bu sınavların sonuçları 'bir bir' açıklandı. Son olarak dün de Üniversite sınavlarının sonuçları deklare edildi.
Kimler kazandı, kimler kaybetti, kimler de 'sıfır' çekti. Gülen, üzülen taraflar.
Başarı ve başarısızlık 'oranına' baktığımızda, 'Fırsat eşitsizliğinin' ne denli derin olduğu daha bir aşikâr oluyor.
Gerek 'eğitim' kurumları düzeyinde gerekse bölgesel konjöktörde 'durumun' neyi ifade ettiği bariz ortaya çıkmakta.
Üniversiteye girebilmek için; 1 milyon 324 bin genç sınava girdi.
Bunun 30 bini 'hiç bir puan' almadı, yani 'sıfır' çekti. Demek ki, 30 bin lise mezunu 'tek bir soru' dahi bilmiş değil.

***

Okulların başarı düzeyine baktığınızda; 'Devlet okulları' bir önceki yılda olduğu gibi yine yok denilecek düzeyde.
Özel okullar nerdeyse başarının yüzde 80'ini 'alıyor'! Ve bu başarı hep belli 'düzeydeki' okulların iştihadında.
İllerin başarı grafiğinde yine; 'gelişen ve ekonomik sorunu' olmayan kentler öne çıkıyor.
Diyarbakır dahil olmak üzere, bölge illeri 'en son sıralarda'. Her geçen yıl bir önceki yılın gerisinde.
Derin bir 'uçurum' söz konusu. Aynı minvalde, 'okulların' başarı trendi de öyle. Ne Devlet okulları ne de 'özel' okullar.
İller ölçeğinde; 'başarısız'.
Doğal olarak 'eğitimde' bu kadar derin uçurumların hasıl olduğu coğrafyada 'toplumsal sorunlar' baş gösterir.
Ki İç huzursuzluğumuzun varlıklarından biri de 'eğitimdeki' dengesizlik değil midir?
"Gemisini Kurtaran Kaptan' felsefesi ne yazık ki; 'devlet nizamında' bile işlem görmektedir.

***

Neden 'fırsat eşitliğinde' boşluklar derin? Önce Eğitim sisteminden durumu bi analiz edelim.
Her gelen iktidar, her makamı bırakan bakan 'yaz-boz' tahtası misali 'Eğitim'i' rötuşlamakta.
Yapısal bir dönüşüm bugün için 'kaçınılmazdır'. Özellikle de 'eğitimde' öğretmen merkezli değil, 'öğrenci merkezli' olunmalı.
Ezbere değil, irdelemeye, araştırmaya, soruşturmaya yönelik olmalı. 
Felfese ve rasyonel eğitim için; 'olmazsa olmaz' koşulu 'mekânların' eğitim kurumları olmasıdır.
Ama nerde?
Bugün Güneydoğu'da eğitim kurumları, öğretmen dahil olmak üzere 'ihtiyaç' oranı yüzde 40'larda.
Yani derslik ve öğretmen açığı yüzde 40. Eğer Bölgenin en büyük kenti Diyarbakır'da 'öğretmen ve derslik' açığı resmi verilerle bu düzeyde ise.
Şırnak'ın, Hakkari'nin, Siirt ve Mardin'inki 'daha bir' fazla.

***

Kapital’in 'Eğitim' üzerindeki eşitsizliğine gelince.
Özetle para, günümüz dünyasının adeta tek egemeni, tek maddi ve hoyrat gücü haline geldiğinden dolayı, eğitim–öğretim gibi insanın varlığına anlam, hatta yücelik ve değer katan mübarek bir etkinliği kuşatıp köleleştirmiştir.
'Bana bir harf öğretenin kölesi olurum` hikmetini insanın ruhundan, gönlünden söküp almıştır para.
Okulun kapısına kaydolmak için varan çocuk veya genç, insan suretine dökülmüş parayı, okulun müdürü, öğretmeni, kayıt görevlisi olarak karşısında bulmaktadır.
Bağış, katkı payı, öğrenci harcı olarak nitelendirilenler paranın güç simgeleridir, insan onurunu darmadağın eden mızraklar ya da el bombalarıdır.
Bunlar 'devlet merkezli' okulların içtihadı.
Ya bir de, 'Özel Okullar ve Dershaneler'. 'Paran varsa okursun, paran yoksa okuyamazsın'!
Zaten bu durum, yani Eğitimin özelleşmesi, başlangıçta Türkiye'nin gelişmesinin önemli bir göstergesi olarak sunuldu.
Ama sonra 'kazın' ayağının böyle olmadığı ortaya çıktı. Sınıfsal bir 'ayırım' gelişti.

***

Bu da 'insan kalitesinde' öylesine derin uçurumlar geliştirdi ki; 'bugün' eğitim yapılanmamız 'kangren' misali.
Sürekli 'kan ve güç kaybına' uğramaktadır. Hele bir de, bu kadar 'derin tahribatın' geliştiği alana 'keyfiyette' hasıl olunca.
Durum daha bir bedbaht hal alıyor. Diyarbakır'dan örnek vermek gerekirse.
Mehmet Yıldız isimli bir öğrenci velisinin gönderdiği mail. Bazı isimleri 'sansürleyerek' özetle size sunmak istiyorum.
Keyfiyetin ne kadar 'tahribatlar' yarattığına vakıf olabilmek için.
Şöyle diyor mailinde.
'SBS Sınav sonuçları iller bazında sıralaması yayınlandı. Maalesef 81 ilden Diyarbakır sondan bir kaç geride. Neden? Bu kurumun tamamen politize olmasından kaynaklıdır. Şöyle ki; Diyarbakır'da bütün okulları 'vekil müdürler' yönetiyor. Milli Eğitimdeki Şube Müdürleri 'öğretmen' kökenli olup hiç bir idarecilik vasıfları yoktur. . Siyasetçiye ulaşan ertesi gün ilçeye şube müdürü oluyor. İlçelerde norm kadro 2 iken bugün 5 olan ilçelerimiz var. Örneğin Bağlar ilçemizde 4 tane şube müdürü var. Bunlar okul müdürlüğü dahi yapmamış. Sur ilçemizde 4 tane şube müdürü kadroları ya öğretmen ya da müdür yardımcısı görev yürütüyorlar. Diğer ilçeler de aynı düzeyde. Zaten İl Milli Eğitim Müdürlüğündeki Şube ve Müdür Yardımcılığı 'kadrosu' çiftlik misali.'
Mailde özetle; 'Herkes koltuğu' düşünürken neden bizim çocuklarımızı kimse düşünmüyor? Neden vekil öğretmenlerle 'eğitim' çıkmaza sokuluyor' derken, SODES Projelerinden 'menfaat teminine' yönelik iddiaları ise burada 'noktalıyorum'!

***

İşte böyle. Aslında Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün 'kurumsal' anlamda, 'sorgulanması' gerekir.
Bakın geçtiğimiz hafta içerisinde çok ciddi ve cevap istediğim bir 'Hamravat’taki İlköğretim Okulu' arsasını gündeme getirdim.
Dedim ki; 5 yıl önce 'alel acele' 125 bin TL değerindeki araziye değerinin 8–10 katı tutarında 1 milyon 63 bin TL 'istimlâk' bedeli ödenerek, 7 bin 435 metre kare 'arazi' ne oldu?
Cuma Çelik'ten 'satın' alınan bu arsa o gün için Hamravat Yönetimi 125 bin TL'ye 'alım' konusunda 'yönetim Kurulu' kararı alınmışken, neden bu fiyatın 8–10 katı fazla ödenerek alındı?
Hamravat Yönetimi 'Biz okul istemiyoruz, burada okul yapılırsa sitemizin güvenliği zaafa uğrar. Zaten bizim çocuklarımız özel okullarda okuyor. Bizim burada okula ihtiyacımız yok' yönünde resmi yazışma ve başvurular olmasına rağmen, neden 'istimlâkta' ısrar edildi?
Tüm bunlara rağmen 'istimlâk' edilmesinin üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen, neden halen 'Okul İnşa edilmesi' için tek bir çivi çakılmış değil.
Bu yetmezmiş gibi, Hamravat Yönetimi şuan söz konusu araziyi 'Yeşil ve yürüyüş parkuru' haline getirmiş, ağaçlar dikmiş. Kendi malı gibi 'kullanıyor?'!

***

'Yağma Ahmet’in Böreği' misali. Bunda 'kim ne çıkar sağladı veya kimlere avanta oluşturuldu?'
Bu sorulara cevap henüz gelmediği gibi, bu araziden Milli Eğitim'in dahi 'haberdar' olmadığını söylemiştim.
Çünkü 'haberdar' olmadığını geçtiğimiz hafta bir kurum yetkilisiyle 'sohbet' ederken vakıf oldum.
Düşünün şimdi de, Milli Eğitim bunca milyonları döktürdüğü 'arazileri' istimlâk etmişliği var iken, 'okul arazisi' peşine düşmüş.
Milli Emlak'ta 'cebellezi' edebileceğim 'arsa var mı' arayışında.
Neyse! Sorularımız 'baki, cevap bekleme hakkımız saklı olmak üzere; 'durum' bu.
Mekanizmanın 'çarkları' böyle işlenirse, Diyarbakır'ın da 'eğitimdeki' başarı kalitesi, doğal olarak sondan ikinci olur.
Çünkü 'Eğitimde Fırsat' eşitliği yok.