EMITT FUARINDAN NOTLAR (1)

EMITT fuarındayız!

Uluslararası Doğu Akdeniz Turizm Seyahat Fuarı.

Hiç tartışmasız;

EMITT fuarı Türkiye’nin ve pek tabi ki İstanbul’un en büyük ‘Fuar’ organizasyonu.

Gurur verici…

Ekseriyetiyle, ‘turizmi’ buluşturan bir kimlik taşıyorsa da…

Özünde; ‘medeniyet’ buluşmasıdır.

Çünkü.

Fuarda, sadece Türkiye yok!

İller.

İlçeler yer almıyor.

Dünyanın birçok ülkesinden katılanlar var.

Katılım ölçeğini sıralamaya gerek yok.

Tabiriz caizse; bilumum.

* * *

Evet.

EMITT Fuarına, Diyarbakır bu yıl 4. kez katılıyor.

Benimde takip alanıma, 2 yıl oluyor.

Önce, fuar alanı ve akıştaki aksaklıklarla alakalı birkaç kelamım olacak.

Aslında, geçen yılda buradan vurgulamıştım.

Tekrar olacak.

Ancak buradaki ‘arıza-i’ durum aynı tas aynı hamam misali.

* * *

Malum.

Fuar Beylikdüzü’nde.

İstanbul’un ‘günlük hayat’ koşuşturmasından uzak.

Ziyaretçi açısından uzak.

Belki, pozitif yönleri olabilir ‘uzaklık’ hali.

Ama gaye ‘ziyaretçi ve tanıtım’ odaklı ise, mesafe önem arz edici.

Lakin ziyaretçi için bir günlük zamana ihtiyaç var.

Gelip-gitmesi için.

Önemli bir aksaklık ise, ‘çekilmez çile’ trafik.

En acilliyet ise otopark.

Aman allahım, ‘ara ki’ park edecek yer bul.

Bir-iki kilometre değil, beş-onu geç.

 * * *

Yollar yapılmış.

Ama ara yollar, hala bildik.

Geçtiğim, çamurdan- yol yapımından geçilmiyordu.

Neyse ki bu yıl yok.

Ama TUYAP Fuar alanı ‘yer ve ulaşım’ açısından, yetersizliğini, çığlık çığlığa anlatıyor.

Bu noktada hali hazırda seçim atmosferine girilmişken…

Siyasiler ‘mevzu-bahis’ konusu etsinler.

Eğer ki, İstanbul için.

Ki bu Türkiye anlamına gelmekte, ‘büyük fuarlar’ için, aciliyet almalı.

 * * *

Gel gelelim fuara.

Yani, mutfakta olup biten nedir.

Yine aksaklıklar var.

Biliyorum, diyeceksiniz ki Diyarbakır’dan haber yok mu ki, ‘kafayı aksaklıklara’ takmışsın.

Haklısınız.

Ama diyoruz ya, ‘fuarda’ gördüklerimiz!

Bu nedenle, konuşmak gerekir.

Malum, Diyarbakır da artık ‘fuarla’ anılan bir kent olma yolunda gidiyor.

El’in aksaklıkları görelim de, biz yaşamayalım.

 * * *

Şöyle ki.

Siz istediğiniz kadar ‘muhteşem’ bir yapı ikmal edin.

En baba, ‘görüntü ve albeni’ yaratın.

Eğer ki. ‘bezdiren, sıkıntılar manzumesi’ yaratan bir aksiyon vaki ederseniz, yaptığınızı kıymeti harbiyesi olmaz.

Derme-çatma olur.

 * * *

Stant alanı,

Salonlar,

Mesleki ve iller noktasındaki dağılım.

Ve ses düzeni açısında da, halk deyimiyle ‘beri-berdan’.

İhtiyaç giderilen alanlar.

Altyapı ‘berbattın da’ ötesi.

Diyeceğim;

‘TUYAP aldığının hakkını vermiyor’…

 * * * 

Katılım!

İlk gün olması hele ki mesai günü olması.

Ve yukarda sıraladığım bezdiren aksaklıklara rağmen, katlım yüksekti.

Sanırım, ‘katılımcıları da sevindiren’ bu yüksek rağbet.

Cumartesi daha bir hareketlenecek.

 * * *

Kadim kent Diyarbakır!

4’üncü katılım.

Standı 12. salon’da bulunuyor.

Tabi ki diğer bir standı da 5’inci salonda var.

Burası, Turizmle alakalı ‘otelcilik’ hizmeti başta olmak üzere.

Bu alandaki, kuruluşlar için açılmış.

Geçen yıla oranla her iki alan geniş.

Diyarbakır’ın kültür standı.

Bu yıl, 5 bin yıllık tarihi geçmişe sahip.

Ve UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alınması için uğraş-başvurusu yapılan, Sur’lar.

Görüntüde eksikti.

Mekan tamamen tarihi ‘Cemil Paşa’ konağı maketi.

Dikkat çekici.

 * * *

Geçen yıla oranla, ‘derli-toplu’ bir hal var gibiydi.

Ama katılım yanı ‘al beni tanıtımında’ yenilikler de yok değildi.

Mesela, Kuyumculuk.

Resim sanatı.

Bakırcılık.

Kahvaltıcı Mustafa.

Kadayıfçı Sıtkı Usta.

İpek İşlemesi..

Mahalli yemeklerden Ayhan bacı.

Diyarbakır Müzik’i Derneği.

Kenan Aksu’nun organizasyonuyla Eyvan grubu.

Sanatçılarımız.

Medyamız bile.

 

 

 

Katılımcı kurumlar.

Finans sağlayanlar da bu yıl artmış.

Valilik.

Belediye.

Sanayi ve Ticaret,

Esnaf Sanatkârlar Odası

Ticaret Borsası

Karacadağ Kalkınma Ajansı

Ve daha birçok kurum ve kuruluş.

 * * *

Tanıtım.

Hiç kuşkusuz ki.

Bir bölge, il ve ilçe için ‘olmazsa’ olmazdır.

Hele ki, Diyarbakır için.

Medeniyetlerin beşiği.

Peygamber ve Sahabeler diyarı.

Surlar.

Beşinci Harem-i Şerif olan Ulu Camii.

Sur ilçesi.

İçkale.

Başlı başına, ‘açık hava’ müzesi.

İlçeler.

Her biri kendi içerinde, ‘turizmin’ tüm hayat ikmalini barındırıyor.

Zenginlik.

Ama velâkin.

Zenginlik içersinde ‘fakirlik’ yaşıyoruz.

 * * *

Yıllar yılı, ‘bu fakirliğe’ acı verici bir durumla, kendi kendimiz mahkûm etmişiz.

Artık yeter demeliyiz.

Çünkü bahane kalmadı.

Ne çatışma ortamı var.

Ne de silah korkusu.

Bu nedenle,

Diyarbakır ‘inanç, kültür ve doğa’ turizmi açısındaki kolektif bir işbirliğiyle hayat bulmalı.

Pazar ve albeni alanı yaratmalı.

Tabi ki, bilahare buradan mevzu edeceğim.

Fuara katılmak.

Yemek tatlı dağıtmak.

Üç gün burada müzik yapmak, tek başına yetmez.

 * * *

 Bence.

Diyarbakır yekvücut şekilde ‘Turizm kültürü’ oluşturmalı.

Ve bunu, Diyarbakır’dan dışarıya bir medeniyet yansıması olarak göstermeliyiz.

Diyarbakır.

Artık, ‘illerle’ komşu illerle kıyaslama evresini kapatmalı.

80 yıl önceki; ‘dokusuna-değer’ ikmaline dönmelidir.

İşte o zaman, zenginlik içerisinde fakirliği yıkmış.

Var olan zenginliğimizi, yaşamış oluruz.

* * *

Neyse!

Bugün için sadece Fuar ve Diyarbakır’ın genel bir hasbi halini yaptık.

Yarın ve bir sonraki gün.

Diyarbakır standı..

Geleni-gideni, ev sahibinin neler söylediğini.

Ve en önemlisi de.

İl Valisi Mustafa Cahit Kıraç.

İstanbul Valisi değerli dostum Diyarbakır sevdalısı diyeceğim.

Gül Şehri Diyarbakır şiirinin sahibi,

Hüseyin Avni Mutlu ile yaptığım mülakat.

Pek tabiî ki diğer olup-bitenle alakalı gözlemlerimi.

Aldığın notlarla birlikte, sizlere aktaracağım.

Bugün için bu kadar.

Hayırlı Cumalar…