ERKLER PARALELLEŞTİ!
Köşk.
Önceki gün, "erkleri" buluşturdu.
Yani.
Yasama.
Yürütme.
Ve Yargı erkleriyle bir araya gelindi!
Her ne kadar bu zirve önceden planlanmışsa da!
Zamanlama acısından "pür" dikkat çekti.
***
Tıpkı, hal-i hazırdaki hadiselerin "seyri" gibi.
Çünkü bu zirve üzerinden, farklı, mülahazalar "üretiliyor."
Pozitif-negatif bazda!
Kozmik bir fikri beyan, ağırlıklı konuşuluyor!
Keşke, haftalar sonrasında bir buluşma olaydı.
Neyse!
Zirve "manidarlığına" şimdilik takılmayalım.
Kalksın, sirayetini" görünce konuşuruz!
***
Biz, "Erklerin paralel" hal-i vaziyetine bakalım.
Ne oluyor, ne bitiyor?
Çünkü şu "üç başlı" operasyon var ya.
Bakan çocukları.
İş adamları, genel müdürler, Belediye Başkanı.
Doğrusu, "erkler paralelini" "iyot" gibi su yüzüne çıkarttı.
Erkler içinde "erklerin" ne kadar derin çöreklendiği gerçeğini gösterdi.
***
Devlet içinde devlet,
Millet içinde Millet, yaratıldığı gibi.
Hiç kuşkusuz ki,
Erkler birbirlerine karşı "bağımsız" ve ayrı oluşumlardır.
Öyle de olmaları gerekir.
Ki hepsinin, "ana varlığı" hizmet yükümlülüğü birdir.
O da, Demokrasinin,
Sosyal Hukuk Devletinin.
Yani, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin "payidarlığına" hizmetkârdır.
***
Bir nevi;
Devletin ayakta "kalmasını" sağlayan sütunlardır.
Yapıları, ayrıdırlar.
Ama "birbirlerini" kollayan-koruyandır!
Tabi ki; yer değişikliği içerisinde olamazlar.
Hele ki, birbirlerinin görev alanlarına müdahale söz konusu bile olmaz!
Üstleneme gibi, "faşizan bir rejim" icra hükmüne girmezler.
Girmemeliler.
***
Tabi ki.
Böylesi bir hali ikmalde tereddütler oluşmaz.
Ne, Siyaset "yargılaşır".
Ne de, Yargı "siyasallaşır".
Hele ki, Yürütme "aman ha", politikanın kapısından geçmez.
Herkes kendi seyrinde işler!
Peki,
Olması gereken noktada, bizdeki işleyiş böylemidir.
Maalesef.
"Görünen köy kılavuz istemez" misali!
***
Hal-i vaziyet ortada.
Perişan bir durum.
Derizya; "et kokarsa, tuz.. ya tuz kokarsa"..
Hal böyle..
Çünkü erkler maşallah kendi "içlerinde" erkler oluşturmuşlar.
Yani, "paralel" devlet yapılanması ayyukta!
Her alanda "işlev" görüyor.
Artık aleni.
Gizli, bir işlev içerisinde değiller.
Tabi ki, "devlet" nizamı da, aynı erozyon içerisinde seyrediyor.
***
İşte.
Bakan çocukları.
İş Adamları.
Bankacılar.
Belediye Başkanları.
Velhasıl, 89 kişinin gözaltısıyla, oluşan "üç başlı" hadise!
***
Elbette ki.
Kirli olan, hırsız, üçkâğıt yapan.
Rüşvetçi.
Vurguncu, talancı, devlet, millet düşmanı!
Her kim olursa olsun.
Hesap sorulmalı.
Adalet "önünde" gereken cezaya çarptırılmalı.
Hukuk devletinin, "asli" misyonu bu.
76 milyon insanın, "hak ve hukukunu" korumak.
***
Ama velâkin.
Durum; "herkes" kendisine özgü devlet ikmal ettiği için.
Makam ve mevki.
Siyaset.
Güçlerin "hâkimiyetiyle", orman nizamı oluşur.
Ki enva-i, "düzenbazlık" kol gezer.
***
Ama!
Bu hesabı "soruyorum" diyerek!
Rejimi,
Siyasal iktidarı,
Ülkenin "salih-i selametini",
Toplumsal, "bütünlüğü" bozan, deviren "birbirine" düşüren!
Kısacası.
Ülkede "kaotik" ortamı, körükleyen rüzgârı estirirsen!
***
Tabiri caizse.
Kaş yapayım derken, "göz çıkarırsan!".
Demek ki!
Niyet "hâsıl" değil.
Pek tabi.
Nizamı elinde tutan da, "müdahaleciyse".
Korku rejimi yaratma gayretkeşliği içerisinde ise.
Demek ki.
Devlete "işlerlik kazandıran da" halis değil.
***
Türkiye!
Şu "paralellik" yapılanmadan kurtulmalı.
Ne, Polis rejimi,
Ne Asker rejimi,
Ne de, siyasallaşmış Yargı rejimi olmamalı.
Olursa!
Ki varlık emareleri, "tartışılmaz" şekilde ortadadır.
***
Nitekim
İllegal yapılanmalar "işbirliği" içerisindeler.
Ha bire.
Ülke ve millet üzerinde, "aksiyonlar" geliştiriyorlar.
Söz de, "neşter".
Büyük bir kayıp.
Sosyal,
Ekonomik ve Siyasal "istikrarsızlık", dayatılıyor.
***
Tehlike, kapıda.
Şer güçler, "pusuda".
Olabilecekler, "sadece" kaos ve istikrarsızlık olmaz!
Bunun,
Tepkisel, öfke duygusu "sokağa" yansırsa.
Maazallah.
İsyan, fitret ve çöküş, "bölünme" kaçınılmaz olur.
***
Onun için!
Yasama "yasamalığını" bilmeli.
Yürütme "yürütmeliğini" bilmeli.
Yargı da, "yargılığını" bilmeli!
Aksi takdirde!
"Şafakta" çok kişinin kapısı çalınacağı gibi.
Vesayetçi yapılar da çok ikmale gelir.
***
TUTUKLU VEKİLLERE YİNE RED!
Tek söz!
Yargı,
Fıratın ötesine ayrı,
Doğusuna ayrı "uygulanıyorsa".
Diyebilir misiniz ki, "bağımsız ve eşit" işliyor!
Hayır.
***
Örnek mi?
İşte ter-ü taze bir hadise!
Tutuklu, KCK’li Vekillerin hal-i durumu!
Balbay bırakıldı.
Anayasa Mahkemesi kararı emsal.
Savcı tahliye istiyor.
Ama kaçıncı kezdir "tahliye" red.
Gerekçe mi?
***
Pek tabi ki.
Yürütme de.
Yasama da, "aynı" zihniyetin, bakışı içerisinde, Fıratın doğusu için!
Eee.
Haliyle; "paralel" yapılar, ikmale gelmez ki.
Gelir.
60'lara, 70'lere, 80'lere, 28 Şubat'lara bakarsak!
Bugün "neyle" yüz yüze geldiğimizi daha net görürüz.
***
O gün,
İşçi-öğrenci "üzerinden" emeller hayat bulurdu.
Şimdi, modern bir "teknolojiyle" hayat buluyor.
Bilinmeli ki.
Çanlar çok ama çok, "sesli" çalıyor!
Tabi ki,76 milyon için!
İktidar, Başbakan, üç-dört bakan için değil.