Et fena kokuyor!
Et Balık Kurumu’nda;
“Neler oluyor?”
Dönen,
Döndürülen “dolaplar” neyin nesi?
Evet, ikmal edilen ve cevabı aranan bir dizi sorular var.
Lakin bu soruları;
Köşenin müdavimleri çok iyi bilirler Haziran ayı’nın ortasında, buradan dile getirmiştim!
Muhataplara, “Atıf olunur” diye.
***
Diyarbakır,
Et Balık Kurumu’nda son dönemlerde ayyuka çıkan;
Yolsuzluk.
Usulsüzlük.
Kavga-gerilim ve çetecilik ile saadet zincirinden bahsetmiştim.
Çünkü;
O tarihte bir hayli mailler almıştım.
Ulaşan bilgiler ve beri yanda yaptığımız görüşmeler neticesinde ulaşılan dokümanlar.
Doğrusu içerik “babında” yenilir-yutulur değil di?
Kurum’daki,
Çarpık ilişkiler ve bu eksende yürütülen “sinsi” dolaplar.
Derler ya,
“Batak” bir serüven” yaşanıyor.
Her şey ulu orta yerde.
***
Derler ya;
“Sağır sultan bile duydu” kurumdaki olup-bitenleri.
Ki biz de, “gündeme” getirip, tartıştık.
Böylesi,
Vahim derecede vaki olan “kirli ilişkilerin” deşifre edilmesi.
Muhataplarından; “hesap” sorulması.
Aynı meyanda;
Kamuoyunun da, meseleden doğru haberdar olması için.
***
Ama ne var ki;
Mevzuu üzerinde, “arpa boyu” sonuç getirici bir tahkikat icra edilmediği gibi, “sorumlu” makamlardan da, “ses” çıkmadı.
Bundan sonra da çıkmayacağı da görülüyor.
Ketumlar.
Şuana kadar, “ne yalanlama, ne kabullenme de” bulunmadılar.
Nedeni ne bilemiyorum!
***
Burada; dediğinizi duyar gibiyim!
Eee.
Kurum politize olursa.
Makamlar,
Görevler zafiyete hâsıl olduğu gibi, “kim kime” olur.
Burda da; hal-i vaziyet böyle!
Doğru söze ne denilebilinir ki?
Boşuna söylenmiş bir söz değil.
“Balık baştan kokar” diye!
***
Hatırlarsanız;
Özellikle, “kurum içerisindeki” çarpık ilişkiyle oluşturulan “saadet” zinciriyle alakalı, o tarihte müfettişler gelmişti.
Gerek yazımız,
Gerekse Müdür Yardımcısı Hayati Altıntaş’ın tartaklanması.
Ve meselenin, Yargıya intikal etmesi.
Et Balık Kurumu Genel Müdürlüğü’ne;
Kurum’daki çarpık ilişkilerin aktarılmasına ilişkin, gönderilen “şikayet” mektubu.
Tüm bunların,
Işığında Genel Müdürlük “müfettiş” göndermişti.
***
O gün için;
Kombina Müdürü Faruk Kahraman ve Müdür yardımcıları ile 40'tan fazla çalışanın ifadesi alındı.
Bir hafta süreyle;
Yüz yüze görüşme ve ifade işleminin ardından müfettişler kentten ayrıldı.
Başta ihale evrakları olmak üzere!
Kurumdaki tüm evraklar tek tek incelendi,
Kasadan 200 bin lira paranın çalınması,
Kurum’un Sakatat ihalesinin, yıllardır aynı kişiye verilmesi,
Yurt dışından canlı hayvan ithali ve kentte satışı!
Hepsi sözde “araştırıldı”.
***
Hatta Müfettişlerden biri beni ziyarete geldi.
Bilemiyorum;
Gelişi “dostlar alış-verişte” görsün, “göz boyansın” düşüncesine yönelik miydi?
Galiba öyle!
Çünkü hala da, sonuca yönelik bir gelişme yok.
***
Tüm bunları,
Yeniden burada dile getirip, hatırlatmama gelince!
Bir haftadır,
Özellikle Sakarya eksenli, “Kurum’un” yeni bir skandalı gün ışığına çıktı.
Vatandaşa,
Hastalıklı “et yedirilip-satıldığına” ilişkin.
Gazete manşetleri.
Haber ve yorumlar, hayli ciddi bir şekilde; “mesele” tartışılıyor.
***
Her ne kadar,
Et Balık Kurumu Genel Müdürü dün kameraların karşısına geçti ise de.
Bahse konu;
Hayvanların hastalıklı değil, “nakliyatta veya çiftlikte” sakat olan hayvanlar dediyse de.
Şahsen bana pek inandırıcı geldi; “diyemem”.
Zaten;
Ekranlarında açıklamaları izleyenler de, “inandırıcı” bir duygu ve görüntü verilmediğini, gördü.
***
Güvensizlik!
Doğrusunu isterseniz,
O görüntü ve anlatımdaki samimiyeti arıza-ı durum, bende şimşek çaktırdı.
Acaba;
Bu kadar “çarpık ilişkilerin” seyr-ü sefer yaptığı
Diyarbakır Et Balık Kurumu’nda, bu vahim, “durum” yaşanabilir mi?
Olur, mu-olmaz mı?
Tedbiri elden bırakmamak gerekir.
***
Velhasıl,
Politize olmuş kimliğiyle, Diyarbakır Et Balık Kurumu.
Üstadın ifadesiyle;
“Tepeden-tırnağa” revize edilmelidir ki, “şaibelerden” arınabilsin.
Yoksa;
Oranın idarecileri de,
Emekçileri de,
Diyarbakır’ın siyasileri de,
Kendilerini,
Ayyuka çıkan “şaibelerden” sıyıramayacakları gibi, hep “zan” altında olacaklar.
***
Polisin Naylon Çek skandalı!
Bu başlık;
Öyle inanıyorum ki size “çok çarpıcı” gelmektedir.
Sorunuz da hazır;
“Poliste naylon çek olur mu” diye?
Aynen de öyle.
Diyarbakır Söz’ün “manşet” haberi.
Muhtemelen de okumuşsunuzdur!
Olay;
Polis teşkilatına zarar verebilecek bir konseptte!
***
Peki, mevzu ne?
Özetlersek;
Olay, polis lojmanları içinde yapılacak çocuk kreşinde kullanılmak üzere bir inşaat firmasından hazır beton alınmasıyla başlıyor.
Firma, doğal olarak hazır betonu veriyor.
Lojman yöneticisi Polis Memuru Murat Öregen.
Nakit para konusunda anlaşılıyor.
Daha sonra iş değişiyor.
Öregen,”Paramız yok. Çek verelim.”
Firma ‘nasıl olsa Emniyet teşkilatı. Dolandırıcılık olmaz’ diyerek çeki kabul ediyor. Çekin ödeme tarihi 31.05.2012.
***
Buraya kadar her şey normal seyrediyor.
Ta ki çek’in ödeme günü gelinceye kadar.
Parayı tahsil etmek üzere bankaya giden firmanın mali temsilcisi şok oluyor;
’Çek karşılıksız’
İkinci şok var ki o daha önemli.
Çek, polis lojmanları ve emniyet teşkilatı ile alakası olmayan bir şâhısa ait.
Mustafa Selçuk.
Bu şahıs kimdir, onun çekinin polis lojmanları yöneticisi olan polis memurunda ne işi var?
Ya da neye bedel olarak; “ çek” yazılıp-verilmiş?
Doğrusu hepsi meçhul.
***
Garip bir hal.
Teşkilatla alakası olmayan bir insan neden “neden” çek versin.
Bağış ise; “Çek’in karşılığı” olması gerekir.
Yani; hileli olmaması lazım.
Ama değil;
Nerden bakarsanız “çelişkiler” yumağı.
Firma doğal olarak dolandırıldığını düşünüyor.
Haksız mı?
Böyle bir olay hem de dolandırıcılarla mücadele etmesi gereken bir teşkilatta böyle bir olay nasıl yaşanır?
Tüm bunların cevabı elbette önemli.
Bakalım; “kim cevap” verecek?
Hayırlı Cumalar.