EYLEMSİZLİK SÜRESİ UZATILDI!

Doğrusu;
Diyarbakır'ın "Eğitim ve Öğretim" açmazını dün kaleme almam gerekiyordu.
Ama
20 Eylül'ün "önemi" ötelemeyi zorunlu kıldı.
Çünkü
Dün PKK'nın ilan ettiği tek taraflı "eylemsizlik" süresinin son günüydü.
Ve pek tabiî ki de;
Az sonra üzerine fikir icra edeceğim "Eğitimi Boykot’un da başlangıç" günüydü.
İşte bu iki "hassasiyeti" yüksek mevzudan dolayı; bir gün rötarlı oldu.
Öncelikle şunu ifade edeyim!
Dün için "korku ve endişe" üzerimde hâkimdi.
Acaba;
Silahlara yeni mermiler sürülecek mi diye?
PKK "eylemsizliğe" son verip; "silaha" yeniden sarılacak mı?
Neyse ki; "toplumun" ekseriyetinin talep ve isteği olan; "yeter silahlar sussun" düşüncesi.
PKK'da bir "etki" geliştirmiş olacak ki; "ateşkes süresini" uzattı.
Önümüzdeki hafta; "süreci" basına açıklayacak.

* * *

Evet!
Sürecin uzaması "yeni bir fırsat" aktivitesini geliştirebilir.
Nitekim
Birçok siyasetçi!
AK Parti, CHP ve BDP dâhil.
Bölgenin "kanaat önderleri" de.
Kürt sorununun çözümünde; "akli selim" düşünen herkes; "olumlu" bir karar ve karşılık görmesi gerektiği fikrinde.
Bence;
Artık "taraflar" ciddi manada cesaret sergileyip "çözüm" için hamle yapmaları lazım.
Bırakın;
Demokrasinin "dizginlerini", özgür bir koşuyla hedefine ulaşsın.
Dizginlerin çekilmesi.
Prangaların sıklaştırılması.
Akılların "kilitlendirilmesi"
Silahın ve şiddetin "güç ve kazanım" olarak görülmesi; artık 21 Yüzyılın "çaresizlik" siyaseti ve uğraşıdır.

* * *

Türkiye'nin dışında var mı başka bir ülke; "bu zihniyetin" kayıplarını yaşayan?
Sanmıyorum!
Yok.
Öyle ise; Diyalog sürecini engelleyen ne?
Ha. Cesaret!
Başka da çare yok!
Ankara.
Özellikle de; siyasal iktidar "ortamı" yumuşatan.
Soluk aldıran; hamle geliştiren, "olabilecek" bir hava sirkülasyonu yaratması lazım.
Mesela;
Üzerinde çok konuşulan ve tartışılan; "diyaloglar".
Ki son olarak; Hakkari "vahşetinin" hemen ardından iptal edilen randevu.
Yeniden "hayat" kazanabilir.
Bir de; "operasyonlar" geri alana çekilebilinir.
Özetle;
Eller silahtan, parmaklar da tetikten çekilmeli.
Ve kafalarda "silahın" artık çözüm getirici bir enstrüman olmadığı bilinci hayat bulmalı ki.
Hepimizin de; ifadesiyle "çekilen acılara yeni acılar" eklenmesin.
Bu süreç; "ihya" edilsin, imha değil.

* * *

DİYARBAKIR'IN EĞİTİM ÇİLESİ
.Ve!
Eğitim ve Öğretim Yılı için "dün" ilk zil çaldı.
Milyonlarca öğrenci 2010–2011 eğitim yılına "merhaba" deyip; ders başı yaptı.
Yani "yaz tatili" bitti.
Malum;
Okula uyum uygulaması noktasında "minikler" geçtiğimiz hafta okulla tanışmışlardı.
Onların abi ve ablaları; "dün" Bismillah deyip sıralarına oturdu.
Evet.
Dün ülke genelinde;
Bu minvalde bir heyecan, bir telaş ve bir koşuşturma vardı.
Ortak payda ve gaye; gelecek bir neslin "eğitimli" olabilmesi.
Milli Eğitim. Öğretmenler. Okul İdarecileri. Ve Anne-babalar.

* * *

Diyarbakır'ın eğitim profiline bi bakalım.
Öğrenci sayısı; 430 bin civarında.
Bunun;
323 bin 315'i İlköğretim.
76 bin 280'i Ortaöğretim.
26 bini de Okul öncesi öğrenci.
Kalabalık bir öğrenci nüfusuna sahibiz.
Peki!
Bu kadar "kalabalık" öğrenci kapasitesine karşılık; eğitim altyapısı nasıl?
İşte bu soruya; "göğüs" gerici bir cevap yok!
Şöyle ki;
Önceki gün bu yönde İl Valisi Mustafa Toprak açıkladı.
Derslik ve öğretmen açığının ne kadar olduğunu.

* * *

Buna göre;
3 bin 300 öğretmen açığı var.
4 bin 500 de derslik açığı bulunuyor.
Ha! Bir diğer acı veri de; Diyarbakır genelinde 200 bin civarında kişi "okur-yazar" bile değil.
Yani; "hiç okumamış".
Şuan;
Diyarbakır'da özellikle ilköğretim ve Ortaöğretim kurumlarındaki sınıf mevcudiyeti; 50 ila 60 arasında.
Sınıfların yüzölçümü; göz önüne getirildiğinde.
Bir öğrenciye kaç metrekare değil de, bir metrekareye kaç öğrenci düşüyor verisi; akıla ziyan!
Vali Toprak!
Bu acı istatistiklerin "erimesi".
Ve sınıf mevcudiyetinin Avrupa Standartlarına yaklaştırılması için.
2–3 yıl içerisinde;
Derslikler inşa edilerek çözümlenebilir.

* * *

Ve tabi ki;
Sınıf mevcudiyeti 30'a düşürüldükten sonra.
İkili eğitimin sonlandırılıp; normal eğitime geçilebilinir.
Yani sözün özüyle;
Salt Diyarbakır'ın değil. Türkiye'nin "Eğitimde" kalite yakalayabilmesi için; 40 fırın daha ekmek yemesi lazım.
Bu Diyarbakır için; üç katı olması lazım.
İşte böylesi; "vahim" çilelerle dolu bir eğitim yılı, başladı.
Öğretmenler "vekil".
Sınıflar "tıklım-tıklım".
Gel de; "Eğitimde" kalite ve başarı sağla.
Zaten onun içindir ki;
Metropol kent Diyarbakır SBS, LYS ve YGS’de sonlarda nefes nefese.

* * *

ANADİLDE EĞİTİM VE BOYKOT!
Buarada;
Yeni Öğretim yılının heyecanına, Diyarbakır dahil Güneydoğu'da farklı bir hava daha hakimdi.
O da; "Okul boykotu".
Bilindiği gibi;
Kürt Dili ve Eğitim Hareketi (TZP- Kurdi) platformunun anadilde eğitim talebiyle başlattığı 'okulları boykot' çağrısı vardı.
BDP'nin de "destek" verdiği "Sivil itaatsizlik" eylemi!
Doğrusu;
Bu eylemin "sembolik" dahi olsa öğrencileri "eğitiminden, dersinden" alı koymak pek getirisi olacağını sananlardan değilim.
Bence;
Farklı bir metot uygulanmış olsa idi. "Kamuoyundaki" tartışması; daha destek sağlayıcı olurdu.
Nitekim
Metodun negatifliği katılım oranı bakımından farklılıklara neden oldu.
O yüzden de; tartışma başka mecra aldı.

* * *

Evet!
Anadilde eğitim hakkı inkâr edilemeyeceği gibi; yasağı da kabul edilemez.
Ve!
Bu eksende yıllardır icra edilen "inkâr" zihniyetinden de vazgeçilmelidir.
Zaten bir toplumun inkârı; o toplumun dilini ve dinini "inkârla" gelişir.
Kürt sorununun;
Varlığında "önemli" bir yere sahip olan Anadilde Eğitimin "önündeki" engeller kalkmalı.
Eğer;
Bu çıkmaz ve inkârcı zihniyet aşılırsa toplumsal mutabakat güç kazanır.
Aksi takdirde;
"İnsanlık suçu" işlemeye ve işletilmeye devam edilecek ki.
O zaman da;
"Çözümsüzlüklere, çözümsüzlükler körüklenmiş olacak"