FIRSATÇILIK BU?

Danıştay’ın Kuruluş Yıl Dönümündeki olup-bitenler.

                           

Size göre!

Örf, adet, gelenek ve göreneklerimize göre!

En önemlisi, hayat ikmali noktasında yorumunuz nedir?

Yaşannanlar;

Edepsizlik mi,

Utanmazlık mı,

Terbiyesizlik mi,

Şirretlik mi,

Sıkılmazlık mı,

Veya tahammülsüzlük mü?

***

Siz nasıl bakıyorsunuz?

Tanım ve yorumunuz ne olur bilmem.

Ama diyeceğim; hepsi mevcut!

Çünkü öncesi ve sonrası diye bir kavram var ya?

Anayasa Mahkemesi.

Ve Danıştay...

Onun için..

Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu.

İle

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "arasındaki" diyalog nettir.

Tamamen "fırsatçılıktır".

***

Özelliklen de, Feyzioğlu açısından

Şöyle ki.

Kürsü işgalinde,

Cübbe altında "Türkiye'deki eski" alışkanlığı icra etti.

Ve taarruzda bulundu.

Hükümete.

Devlet ricaline!

Nutuklarıyla "bir saati" aşan sürede ders vermeye çalıştı.

"Çek bir ayar" diyerek!

***

Fırsat bu!

Eee.

Boşuna dememişler, bu dünya fırsatçılar dünyası.

Karşında, Cumhurbaşkanı var.

Başbakan oturmuş.

Yargı'nın en tepe zevatı, tam tekmil.

Hazırda komutan da var.

Kuzu misali, sizi dinler buluyorsunuz karşınızda.

Kameralar da, kayıtta.

***

Fırsat bu… Hiç ama hiç kaçırılır mı?

Ve başlıyorsunuz; "taarruza".

Bombala da bombala.

Yakalamışken, "döv" haşat et.

İçendekileri döküyorsun, "fırsatçı" bir düşünce ikmaliyle!

Tabi bir önceki manzara da var.

Haşim Kılıç!

O zaman, tozu biraz daha artır diyerek kükremeye devam.

Hele ki, "muhalefette" lider arayışı var iken.

Hele ki, "Köşk" için birileri ismini mırıldanırken.

Konuşta konuş!

Kim tutar seni, o'ki köşeye sıkıştırmış, yakalamışsın fırsatı!

***

Eee.

Yargı cübbesi!

"Cüret" ruhiyatına sahip. Yetki onda!

Asar-keser, sorgular.

Lakin kimseye sorgulatmaz kendini.

Ama yok!

Daha nereye kadar "bu vesayetçi" ruhun yaşanır haline.

Bu zihniyet "değişmeli" tar-ü mar edilmeli.

***

Kürsüden. Cübbeli, kimlikle.

Milli iradeye, Devlet ricaline!

Hele ki, Hükümetin Başbakanını "hizaya" getirme taarruzu.

Yetti.

Daha nereye kadar bu vesayet!

İşte, Başbakan, Feyzioğlu'na tüm bu hakikatler ölçeğinde seslendi.

"One Minute" diyerek.

Yetti, artık. Elbette ki, yetti!

***

Çünkü geleneksel hale geldi.

Bu tür toplantı ve yıl dönümleri.

Kürsüden, siyasetçilere ve devlet adamlarına "ayar verme" ayini olarak!

Onun için daha nereye kadar?

Biliyorum!

Bazıları diyecek ki, Erdoğan çok sinirli.

Kimseyi konuşturmuyor.

Damarına basıldı mı, eleştiri aldı mı, bağırıyor, çağırıyor, hakaret ediyor?

***

Kısm-i noktada!

Özellikle, "seçim meydanlarındaki" tavrıyla.

Bu düşünceye katılırım.

Ama Feyzioğlu'nun hal-i vaziyetine çıkışı yerli yerindedir.

Hatta keşke bu çıkışını, Haşim Kılıç'a yapmış olsaydı.

Bence, yapmadığı için de Pişman!

Evet!

Yargı cübbesini siyaset üzerinde vesayet olarak kullanma dönemi.

Kullandırma, düşünceleri.

Bu yolla hesap peşinde olan zihniyetlerin dönemi!

Erdoğan'ın bu çıkışıyla; "bitmiştir".

***

Erdoğan haklı!

Haşim Kılıç.

Yanında bir de Metin Feyzioğlu, "siyaset tribününe" oynuyorlar.

O zaman, buyrun, "cübbelerini" çıkarıp, siyaset kulvarına dahil olsunlar.

Ki muhtemelen de öyle olacaklar!

Onlar.

"Fırsatçılık" hesabıyla, şimdiden "cübbeli siyaset" yapıyorlar.

Ne demişler; "tahammülün de bir sınırı" var.

O sınır aşıldığında; "tahammülsüzlük" icra olur.

Vaka tümüyle bundan ibarettir.

***

Bilmem! Siz de farkında mısınız?

Cumhurbaşkanı Sayın Gül.

Hal-i hazırda; "mevzuunun" ketumu.

Sessiz.

Yorum icra eder bir tavrı öne çıkmış değil.

Sahi düşüncesi nedir?

Belli değil.

***

Muhtemelen, şu üç şık içerisinden birinin düşüncesiyle hareket ediyor.

Şöyle ki.

Ya bu nutukları dinlerken, rahatsızlık duymuyor?

Ya da, rahatsızlık duyuyor da, nezaketten ses çıkarmama gayretinde?

Veyahut.

Hepsinin dışında, "Bu sözler bana değil ki, Başbakan'a".

Sizce, hangisinde karar kılıcı kendisi.

***

Her şey.

Ama her şeye rağmen!

Türkiye artık; "bu ayıplı fırsatçılık ve vesayetçi" zihniyetin zehrini akıtma, gayretkeşliğine dayalı "ayinlerden" kendini arındırmalı.

Şahsiyetler olarak.

Zihniyetler olarak.

Çünkü yapılan edilen tamamen; "ayıplı ve yakışıksızlıktır."

***

Erdoğan'ın Köşk rakibi kim?

Doğrusu!

Şuan bir telefon fıristini dolduracak kadar isim var.

Kalabalık.

Gazeteci, siyasetçi, işadamı.

Pek tabi ki, ekseriyeti de, "yargı" cenahından.

İyi de, "hangisi" Erdoğan'a "rakip" olabilecek?

İşte, o isim var mı derseniz?

Avazım çıktığı kadar "yok" derim.

Nitekim, emareler de orta yerde.

***

Bundan değilmidir ki;

MHP'nin de,

CHP'nin de,

Hatta HDP'nin de, "aday profiline" yönelik söylemleri kısır kalmakta.

İster çatı olsun,

İster orta kat olsun, ya da tavan olsun.

Bodrum dâhil.

***

Hangi kat olursa olsun.

Önem arz edici olan "seçimi kazanabilecek" adayın var olması!

Peki, var mı?

Bana sorarsanız yok.

Olmadığı içindir ki bazı cübbeliler "fırsat" kollayıp kürsüden "reyting" alma gayretindedirler.

Yoksa, Haşim Kılıç "Anayasal" sıkıntılardan dem vururdu?

Yoksa Feyzioğlu, "Yargının" içerisinde bulunduğu ve yaşadığı sorunları dinlendirirdi?

Çıkar, Van'dan, twitter'den "söz" ederler miydi?

Yok!..

O zaman demek ki hesap!

"Üzüm yemek değil, bağçıyı dövmektir".