GAYE ÜZÜM YEMEK Mİ?
Denilir ya; gaye'niz nedir?
Gayeniz eğer ki, "Bağcıyı dövmek ise" tamam!
Yok değilse; "Üzüm yemek" ise, o zaman hal-i
hazırdaki "zihniyeti" değiştirin…
***
Anayasa Uzlaşma Komisyonu!
Ne yazık ki; daha önceki "komisyonların"
vasattı…
Çünkü gaye "Üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek."
Nitekim dün görüldü…
***
Dört partiden "üçer" milletvekili masada.
Bir öncekine göre "Vekil" isimleri farklı…
Ama "yaklaşım ve zihniyet" aynı… Meclis Başkanı
masanın başkanı…
Önce o konuştu. Sonra sırayla parti temsilcileri söz
aldı.
***
Kopya misali! 24. dönemdekiler "ne dediyse"
onlarda aynısını tekrar etti.
Konuştular… "Nerede tıkanırsa" orda bırak.
Bu da haliyle. Daha işin başında iken; "gaye
belli" üzüm yemek değil…
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan!
Ön görü "dehalığıyla." Bu seyrin
"verimsizliğini" gördüğü için mi?
330'ü dillendirmeye başladı…
Göreceğiz. Daha önce "zaman" açısından inancım
vardı.
Hani 6 ayda bu iş bitirilecek diye…
***
Ancak görünen o ki… "Oyalama" taktiği, şimdiden
kurgulanmaya başlandı…
Hele ki, ortada "Başkanlık" gibi bir handikap
var iken…
Hükümet "ısrarcı"… Muhalefet "seni başkan
yapmayız" inadı…
Velhasıl; durum muamma!
***
İŞTE 10 MADDE
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Terörle Mücadele Eylem
Planı'nı açıkladı.
Mardin'den seslendi.
İşte Davutoğlu'nun ağzından, o 10 madde…
*Planın birincisi; Psikolojik unsur!
Millet ve devlet arasındaki farkları tamamen ortadan
kaldıracağız.
İnsan odaklı devlet anlayışı olacak.
* İki, kamu düzeni inşa edilecek. Kim kamu düzenini
tehdit ederse durdurulacak ve engellenecektir.
***
*Planın üçüncü ayağı kapsamlı bir demokratik reform
süreci. Kapsamlı demokratik reform süreci hayata geçirilecek.
Öncelikle gelin anayasayı değiştirelim diyoruz.
Bakanlar Kurulu olarak tam bir sosyal seferberlik ilan
ediyoruz.
Bütün yaralar sarılacak. Allah'ın izniyle bu milletin,
ola ki yerinden göç etmek durumunda kalmış her bir ferdinin yarasını sarar,
gözyaşlarını dindirir, bağrımıza basar, geleceğe onları en iyi şekilde
hazırlarız.
**
*Planın dördüncü unsuru, terörle mücadelede oluşan
yaraları sarmak için sosyal seferberlik ilan ediyoruz.
Her bir aileye tek tek destek sağlayacağız.
***
*Beşincisi, 13 yılda ayağa kaldırdığımız bölge ekonomisini
daha da güçlendireceğiz.
Vatandaşımızın kaybını telafi edeceğiz.
Esnaf ve sanatkârlarımızın, çiftçimizin bütün ödemeleri
ertelenecek, hepsine kredi desteği sağlanacak.
Kamu düzeni sağlanır ve ekonomik kalkınma olursa
kendilerinin bölgedeki ağa babalık döneminin biteceğini biliyorlar.
***
*Planın altıncı önemli ayağı, mekânın yeniden inşası
olacak.
*Yedinci ayak, etkin bir iletişim stratejisi
uygulayacağız. Algı operasyonlarına karşı iletişim birimleri oluşturulacak.
*Sekiz, yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek ama
yapılan her harcama da etkin bir şekilde denetlenecek.
*Dokuz, artık muhatap halkın ta kendisidir. Herkesin
saygı duyduğu kişilerden istişare meclisleri kurma talimatı verdim.
*Planın onuncu unsuru, tüm Ortadoğu'da kapsamlı
birleştirici ruh hareketi başlatıyoruz.
***
HALK BAŞKANLIĞA NASIL?
ORC Araştırma Şirketi, 27 Ocak–3 Şubat arasında 30
büyükşehirde 8 bin 329 kişi ile yüz yüze anket tekniği ile "Halkın
Başkanlık Sistemi'ne Bakışı"nı yayınladı.
Türkiye nüfusunun yüzde 78'ini kapsayan araştırmada,
başkanlık sistemine destek yüzde 56,1 çıktı.
Destek verenlerin yüzde 51'i 'Türkiye'nin daha da
güçleneceğini' düşündüğü için başkanlığa olumlu bakıyor.
***
Başkanlık sistemine desteğin en çok olduğu il yüzde 82,7
ile Konya oldu.
İstanbul'dan yüzde 59,7, Ankara'dan ise 57,2 destek
çıktı.
Bu gün seçim olursa…
AK Parti'nin oyu ise 52.
Diğer partiler de şöyle:
CHP yüzde 19,6;
MHP 10,6;
HDP 9,2
"BU ATEŞE BİR SU DÖKMELİYİZ?"
Sözün sahibi Abdullah Demirbaş…
Sur eski Belediye Başkanı.
Dikkat çekiyor;
"Yasak ve çatışmalar" yeni nesil Kürtlerde "büyük travmaya"
yol açtığını söylüyor…
***
Siyasete olan güvene vurgu yaparken.
Şöyle diyor; "Yıkım sürdükçe, insanların siyasi
çözüme olan inançları da azalıp yok oluyor…
Bu ateşe bir su dökmeliyiz."
Demirbaş… "Hendek kazanlara ve öz yönetim
ilanı" yapanlara da, mesajı var…
***
Diyor ki… "Sur ve diğer ilçelerde hendek kazıp öz
yönetim ilan edenlerin büyük bir çoğunluğu da, o dönemin şiddet, yoksulluk ve
göç ortamında doğup, şehirlerin fakir mahallelerinde radikal bir ortamda
büyüyen Kürt gençleri…
Şimdi yeni bir kuşak, ölümün, yıkımın ve zoraki göçün
travmasıyla büyüyecek…"
Demirbaş bunları ifade ederken. Kürt ve Türk
kardeşliğinin, "uğrayacağı" zelzeleye de dikkat çekiyor.
"Gittikçe kızgınlaşan yeni nesil Kürtler ve Türkler
nasıl ortak bir noktada buluşacak?"
***
Uzlaşıyı benimseyen…
Diyaloga açık… Soruna "barışçıl çözüm de" son
kuşak biziz diyor…
Demirbaş… "Gerçek şu ki, benim kuşağım diyaloga
barışı sağlayabilecek son kuşak.
Diyalog güç sahibi olanların istemesiyle mümkündür?"
***
Demirbaş! Şu noktaya da odaklanmış olsaydı…
Meram net olurdu… Özellikle, "kızgınlaşan, şiddeti
çözüm gören" Kürt gençlerini "iknada" gayretkeş olmak.
Ve son neslin; "ağabeylikle" "şiddet ve
terörün" çözüm olmadığına, kanaat getirmek.
***
Yoksa! Söylenen sözler "havanda" su dövmeden
öteye gitmez.
Bir son söz var. "Burası Suriye değil, Ab üyeliğine
aday Türkiye!"
İşte bu okunabilinseydi; "Hendek ve barikat
siyasetinin", sonuç doğurmayacağını görürlerdi.