GETİRİSİ VE GÖTÜRÜSÜ
Taktir edersiniz ki; Zaman ve Gündem! Bu iki önemli dinamik hayatın 'olmazsa olmazıdır'! Bir nevi yaşamın 'yol haritasıdır'!
Çünkü onların aktifliğine ve işleyiş biçimine göre; hareket ediyoruz. Günlük içtimai faaliyetlerimiz tamamen onlarla varlık göstermektir.
Bugünlerde bir hayli yoğunlar. Yaşamsal düzeyde ciddi ve inanılmaz bir performans sergilemektedirler.
Özellikle son dönemlerde teneffüs ettiğimiz 'Kürt Açılımı' çerçevesinde aktiflik çok yüksek.
***
Siyasilerin, Kurumların, Sivil Toplum Örgütlerin. İç ve Dış 'dinamiklerin' sergiledikleri tutum. Sorumlu ya da sorumsuzların ortaya koydukları fikir.
Ve bu fikrin toplumdaki yansıması. İşte bu önemli ve hassasiyet isteyen mevzuu 'Zaman ve Gündemi' bir biriyle yarıştırmaktadır.
Bundan dolayı da, 'fikri takip' anlamında bizler de; olup-biteni yakalamaya çalışıyoruz. Ama baş döndürücülüğü nedeniyle, bazen biz de çakıyoruz. Yani; 'bayat' kalıyoruz.
***
Neyse! Zaten önemli olan mevzuların 'negatif' bir hasara uğramamasıdır. Ha bir adım önde, ha bir adım geride.
Yeter ki; olup-biten doğru mecrada işlev görsün. Bu yazının bu bölümünü dün kaleme alacaktım.
Ancak 'gündemin' zamanın önüne geçmesi nedeniyle aksadı. Bugüne hasıl oldu. Soru şu? 'Kürt Açılımı' ekseninde bugün seçim olursa 'kim kazanır?'.
Her ne kadar ana soru bu ise de, 'Kürt Açılımına' toplum ne diyor, diyerek soruyu genelleştirelim.
***
Yani 'Açılımın', toplum ve siyasetteki 'getirisiyle-götürüsü' nedir?
Sorunun cevabını Adil Gür'ün yönetimindeki A&G şirketi'nin 'araştırma' verileri veriyor. 22–23 Ağustos tarihleri arasında 11 İl'de yapılan bir anket.
Partiler düzeyindeki 'oy kaybını', AK Parti ve CHP olarak gösteriyor. Oran ise yüzde 2 ila 6 arasında.
AK Parti'nin yüzde 6. CHP'nin yüzde 2. Bölgesel kayıp, CHP kulvarında ülkenin dört bir yanı. AK Parti'de ise 'Kayıp' batı bölgelerinde.
Güneydoğu genelinde ise; 'artış' var. Bir önceki seçimden daha önde.
***
Adil Gür 'oy kaybını' AK Parti ve CHP 'ekseninde' farklı yorumluyor. Şöyle; CHP'de 'kafalar' karışık.
Özetlersek, Baykal'ın 'Kürt Açılımı' noktasındaki siyasi tavrı ve Ergenekon'la ilgili fikri.
Sürekli 'tabanla' zıtlaşmakta. 'Beyaz Türkler' kavramının körüklenmesi, 'olumsuzluk' geliştiriyor.
Hatta 'Akan Kan Dursun, Barış Sağlansın'. Bu talep ve istek kimden gelirse gelsin; 'desteklenmeli'!
Ve 'Demokrasinin' daha aktif bir şekilde ivme kazanmasında, rol üstlenmesi gerekiyor.
***
AK Parti'nin kan kaybına gelince! O da, özellikle 'batı bölgesinde' ortaya koyduğu tezi net anlatamayışındandır.
Tabi bu 'belirsizlik', üstlendiği yönetimsel yapıyı doğru yönetmemesinden kaynaklıdır. 'Lafta' kalmazsa sözü.
Bu hep söylenen ve 'kaygı' geliştiren bir intiba. AK Parti ortaya koyduğu düşensel fikrin altını doldursa idi.
Ve bunu 'söylem' noktasında karşı atakların paralelinde değişime uğratmasa idi. Bir önceki 'sözün' aksine siyasi tavır sergilenmeseydi.
Yaşanan 'kayıp' olmayacağı gibi; Güneydoğu'daki 'katsayısını da' daha bir yükseklere çıkarırdı.
***
"Kürt açılımı" MHP’ye yaradı. Oy desteğinin arttığı gözüküyor. Bu da 'Milliyetçi' akımın güçlendiğini gösteriyor.
Tabi DTP'nin de 'yükselişi' aynı minvalde. 'Kürt' açılımının özellikle 'ivme' kazanması ve hükümetin gündemine gelmesinde, DTP aktifliği göz ardı edilemez.
Ancak Gür bu durumu 'ayrışımın' işareti olarak gösteriyor. 'Saplantılar', gelişmelerin en büyük olumsuzluğudur.
Aslında bunun ana nedeni ve sorumlusu da 'Siyasilerin' basiretsizliğidir. Duygulara odaklı 'siyasi' kazanç anlayışlarıdır.
Toplumsal 'mutabakatın' varlığı, siyasilerin 'batak' anlayışlarına kurban edilmemesi gerektiği gerçeğinin idrakine varılması gerekir.
***
Tüm bu 'siyasi' analiz içeren ankette öne çıkan ve umut yeşerten; ulusal iradenin 'uzlaşıdan' yana olmasıdır.
Yani 'Akan kan dursun, demokrasi güçlensin, çözüm Meclis'ten gelsin'!
İşte bu 'genel' düşüncenin rüzgârını ve gücünü siyasal iktidar 'tereddütlere' mahal vermeden, 'yol haritasını' ortaya koymalı.
Demokratik 'çözüme' yönelik rotayı hayata geçirmelidir. 'Siyasi fantezilere' bu ortak payda kurban edilmemelidir.
Hem siyasal iktidar, hem de mevzuunun 'tarafları'! Ve de muhalefet partiler. Bu 'açılımda' önemli görev ve misyon üstlenmeli.
***
Belli 'saplantılara' değil, uzlaşılacak noktalardan başlayarak, çözüme hamle yapılmalı.
Çünkü çoğunluğun ve genelin istemi; 'geçmişin' karanlığı değil, yarınların aydınlığı ve 'akan kanın' durmasıdır.
Dün de ifade ettim! Bir kere daha söylemekte yarar vardır. Lakin şuanda herkesin 'ihtiyacı' olduğu tek yol.
Aklı duygulara yenik düşürmeyelim. Akıl duyguları yönlendirsin, duygular aklı değil. Bilinmelidir ki; duygular daima 'hasar' geliştirir.
Akıl ise fikirler üretir. Bizim için de; çözüme katkı fikir üretmektir.
***
İKİ İFTAR YEMEĞİ
Dedik ya; 'gündem sıcak', zaman ise yetersiz. Biraz da katıldığım iki iftar yemeğinden bahsetmek istiyorum.
Biri bir kaç gün önce idi. İl Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam'ın 'İş dünyasının' da içerisinde yer aldığı esnaf'a verdiği 'iftar yemeği'!
Diğeri de, İlimize yeni atanan TÜRKTELEKOM Bölge Müdürü Muhammet Katmer'in 'basına verdiği' iftar yemeği.
Önce Emniyet Müdürü Sağlam’dan başlayalım. İftar saatinin yaklaşmasıyla 'oluşan' insanı duygudan, kuruyan dudaklardan.
Sohbetten çok 'yemeğe' odaklanmaktan bahsetmeyeceğim.
***
Hatta yemek faslı sonrasındaki 'sohbetin' ana konusunun 'Kürt Açılımı' ve buna yönelik 'önerilerin' konuşulduğu.
Ortak paydanın daima zikredildiği gibi 'Akan kan dursun, onurlu barış sağlansın' düşüncesinden de bahsetmeyeceğim.
Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçında tartışma konusu edilen 'Güvenlik zafiyetinden de' söz etmeyeceğim.
İl Valisi Mutlu'nun 'yemeğe' katılmasından. Halk arasında 'bukalemun' denilen bir-kaç yüzün 'hasbıhalinden'.
İl Emniyet Müdürü Sağlam'ın 'insanı ve mesleki' duruşundan da, konuşmayacağım.
***
Sadece şu sözünü size aktaracağım. Çünkü o söylemi hem emniyet teşkilatını, hem de toplumun beklentilerini ifade ediyordu.
Yani; 'olması' gereken. "Bu kentte yaşayan herkes huzurlu bir ortam istiyor. Bu ortamı yaratmak hepimizin görevi. Birlik ve beraberlik içinde bunu başaracağız. Polise yönelik ön yargıları kıracağız. Halkla birlikte sorunları aşacağız'. Ve esnafa çağrısı; 'kapımız herkese açık olduğu gibi size de açıktır". Bu demek ki; polis artık 'açılım' içerisinde. Geçmişin saplantılarından kurtulmak, görevinin salt suçluyu yakalamak ve suçları önlemek değil. Tam aksine suçu 'olmadan' önlemek, suçluyu yakalamadan önce ıslah etmek. Bu da; halkla bütünleşmeden, eğitimden ve şeffaf düşünceden geçer.
İşte bunu Sağlam'da görüyorum.
***
YENİ TELEKOM MÜDÜRÜ?
Gelelim TÜRKTELEKOM Bölge Müdürü Katmer'in ifade yemeğine. Kendisi yaklaşık bir hafta önce Bölge Müdürlüğüne atanmış.
Daha önce Gaziantep'te görev yapıyormuş. Aslen Rizeli. Tabi konuşması öyle Rize'li olduğunu ele vermiyor. Genç biri.
O nedenle iftar yemeği kendisinin deyimiyle 'iki anlamı' var. Hem tanışma hem de hayırlı bir günde birlikte olabilmek.
Uzun yıllardır tanıdığım ve Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Fuat Subaşı bizleri tanıştırdı. 'Yeni Bölge Müdürümüz' diye.
İftar öncesi 'ayaküstü' sohbet ediyoruz. 'Güncel ve son dakika gelişmeleri'.
***
Ezan okudu, iftarımızı açtık. Tabi yemek 'alışık olmadığımız' bir servisle gelişti. Sevmediğim bir tercih.
Selfservis. Yani kendi yemeğini kendin alıyorsun. Bir kaç kez, kalkıp oturman gerekiyor.
Yemek faslı son bulduktan sonra, gerek Katmer'in ve gerekse bizlerin 'ilk taşınmanın' yaklaşım duygusu gitti.
Yerine samimi ve daha sıcak bir yaklaşım gelişti. Tabi bunu da, Katmer'in sıcak ve samimi davranışı geliştirdi.
Projelerini anlattı, Diyarbakır'a ve Bölge illerine 'neler yapılması gerekir anlamında?
***
'İletişim Teknolojisinin' baş döndürücü gelişmesini anlatırken, biraz da 'özeleştiri' noktasında konuştu.
"Bu kadar önemli imkânları istenilen düzeyde kullanamıyoruz. İşte biz bunları herkesin kullanması için, imkân ve zemin hazırlamak istiyoruz."
Bir de üzerinde çalıştıkları ve kısa sürede hayata geçireceğine inandıkları bir 'ayrıcalık' var. Özellikle Güneydoğu'ya özgü.
İletişimde 'fiyat' düşüklüğü. Detayları net değil. Ama özü şu; 'Güneydoğu'da yaşayanlar telefon görüşmelerini daha ucuza yapacaklar'!
İnternet'i de bu alanda 'cazip' kılmayı planlıyor.
Hatta 'Yerel basın' olarak ta, bizlere iyi bir haber verdi. TÜRKTELEKOM’ UN 'Ulusal' basına akıttığı 'Reklâm' pastasından, bizlerin de yararlanmasını sağlamayı hedefliyor. Tabi bunları anlatırken, 'daha kaliteli' ve daha geniş kesime ulaşma noktasında 'bizden de' katkı beklediğini söyledi.
Bu katkı onlara yönelik 'eleştirilerde' yapıcı olmamız ve 'yol gösterici' düşünceler üretmemizi istedi. Aslında olması gereken.
Katmer kısa süreliğine de olsa 'güven verici' bir intiba bıraktı bendi. Samimi ve mütevaziliği ayrı. Belki 'erken' olacak ama?
Keşke Diyarbakır'daki diğer bazı daire müdürlerimiz de; 'onun gibi', fikir ve projeler üretip, bölgeye ile nasıl katkı sunabilir diye çalışsaydı.
Sadece; 'koltukta' oturmasaydı.
Evet! Bu vesileyle yeni müdürümüze Diyarbakır'a hoş geldiniz diyor ve yeni 'görevinizde de' başarılılar diliyoruz.
***
Az daha unutuyordum. Allah nasip ederse bu akşam iftarda Milletvekili İhsan Arslan'a misafiriyiz. Kendisinin himayesinde kurulan SEDAV Vakfı'nın 'AŞ Evinde'!
Melikahmet Caddesi, Alipaşa Sağlık Ocağı yanı. Yani eski TEKEL Binası. Katılımın bir hayli 'yüksek' olacağını düşünüyorum.
Çünkü bir önceki Ramazan-ı Şerif'te, yaşadık. Tabi böylesi 'toplu' yemeklerin, birçok yönde pozitif katkısı var.
Beşeri anlamda, getirisi yüksek. En doğal olanı da, herkesin, davetli olanı da olmayanı da 'aynı' sofrada bulunması.
Burada merak etmeyin! Yemek te 'sizinle paylaşacağım' mevzuular ve görüntüler oluşursa, Pazartesi konuşuruz.
Tabi en önemlisi de, DTP'nin '1 Eylül'deki 'Onurlu Barış Mitingi'. Unuttuğumu sanmayın.
Onla alakalı düyüncemi ve beklentilerimi hafta başında söyleyeceğim.
Güzel bir hafta sonu dileğiyle.