GİZLİ TANIKLAR ÇARK ETMİŞMİŞ

Benim çok dikkatimi çekti. Sanırım sizin de çekmiştir.
Hürriyet Gazetesinin şu önceki günkü manşet haberi.
Manşet haber; 'Tükenmez Kalem Caydı'. Alt spotunda ise şu ifadelere yer veriliyordu.
'Albay Temizöz hakkında 9 kez müebbet hapis istemiyle dava açılmasında etkili olan;
'Tükenmez Kalem' ve 'Sokak Lambası' rumuzlu gizli tanıklar caydı.
Kendileri de hapse girince 'Polis ve Savcılığa' verdikleri ifadelerinin yok sayılmasını istediler'

***

Garip ve manidar görüntü arz eden 'haberin' içeriğinden çok 'veriliş biçimi'!
Ergenekon 'yapılanmasına' ilişkin mevzulara 'Hürriyet'in yaklaşımı malum.
İlk günden buyana 'Deniz Baykal' misali, 'itibarsız' kılmak anlamında 'misyon' üstlendi.
Bir gün dahi 'ortaya' serilen ve tescillenen 'gerçekleri' görmedi. Manşete 'taşımadı'.
Ne zaman ki, 'vakaya' ve olup-bitene 'güvensizlik' getirecek bir 'durum' söz konusu olduysa.
O an 'mal bulmuş mağribi’ gibi, üzerine atlayıp 'misyonu' yerine getirme anlamında manşete taşımıştır.

***

Güneydoğu'nun 'karanlık yüzünü' aydınlatan. Binlerce 'faili meçhul' cinayete 'ışık' tutabilecek.
Bana göre Ergenekon 'denilen' yapının 'üreme ve membası' olan Albay Temizöz 'davası' çok ciddi.
Ve üzerinde 'hassasiyetle' durulması gerekir. Ama Ergenekon'daki 'aktiviteyi' Hürriyet şimdi bu vakada da göstermekte.
Temizöz'ün 'iddianamesine' tek sütun ayırmayan. Bölgede 'fışkıran' ceset ve insan iskeletlerine 'sayfasında yer vermeyen.
Köşelerinde 'tek satır' dahi söz etmeyen İstanbul Basınının 'amiral'(!) gemisi;
'Maskeleri' düşen ve hapsi boyladıkları için 'köşeye' sıkışan 'itirafçıların' kaçışa yönelik 'ifade dönekliklerini'.
Ballandıra, ballandıra 'manşete' taşıyor.

***

Hatırlarsanız Şemdinli 'davasında da', Hürriyet aynı stratejiyi uygulamıştı.
Öyle ki, Şemdinli 'vakasına', müdahil olan veya mağdur olan her kim vardı idiyse.
'Düşman' misali, saldırdı. Kimine 'vatan haini, kimine menfaat düşkünü' dedi.
Hep 'iyi çocukların' korunup-kollanması için. Davanın savcısı Ferhat Sarıkaya'ya 'yönelik' manşetler.
'Dehşetengiz' bir şekilde atıldı. 'Türkiye'yi bölen insan' diye lanse edildi.
Hatta HSYK'ya 'şikayet' edici yorumlarla bu adam 'görevden men edilmeli' diye 'idam sehpasına' aldı.

***

Dün Ergün Babahan bu anlamda düşüncelerini ifade etmişti.
Hürriyet'in 'Temizöz' davasına ilişkin üstlendiği yeni misyonun 'neye yönelik' olduğunu?
Şöyle diyor Babahan; "Şimdi de fail-i meçhul zanlılarının avukatlığına soyunmuş görünüyor.
Bu kez haber ‘yandaş’ medyaya değil, ‘Ergenekon’ medyasına sızdırılmış veya servis edilmiş.
Öyle bir manşet ki, Türkiye’nin geçmişi hakkında bir fikir sahibi değilseniz, bu ülkede Susurluk yaşanmadı diye düşünebilirsiniz.
Veya bu ülkede kendilerine derin devlet adı veren kimi kamu görevlileri, yargısız infaz işine bulaşmış olamaz diyebilirsiniz'.

***

Veya Ertuğrul Özkök gibi. Hrant Dink cinayetini heyecanlı üç-beş maceraperest gencin işlediğine.
Danıştay baskınının Türkiye’nin 11 Eylül’ü olduğuna bizi ikna etmeye çalışabilirsiniz.
Hürriyet yönetimi krizden mi zevk alıyor, yoksa gerçekten rejim kavgası mı veriyor bilemiyorum.
Ama bildiğim bir şey var, grup için her kritik dönüm noktasında Hürriyet’te anti-demokratik bir manşetin çıkıyor olması.
Belli ki grupta birileri krizden güç alıyor".

***

"Tükenmez Kalem ve Sokak Lambası' çark etti.
İyi de, Temizöz'e yönelik açılan davada 'salt' onların ifadesi ve itirafları yok ki.
'İki eski itirafçı' denilen 'çark' edicilerin dışında birçok isim ve kurum var.
Ki iddianamedeki anlatımlarıyla 'birçok faili meçhul cinayeti' bizzat aydınlatan isim.
Eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ'ın kardeşi. Başkasının nüfusuna' kayıtlı.
Mehmet Nuri BİNZET. Şuan Midyat cezaevinde bir başka davadan tutuklu.
Ve bu davada da sanık. 8 faili meçhul cinayetin 'nasıl' işlendiğini anlatıyor.

***

Ki salt onun verdiği bilgiler ve JİTEM itirafçısı Abdulkadir Aygan'ın 'anlatımlarıyla' alakalı.
Şırnak'ın Cizre ilçesi Kuştepe köyünde 'üç kişiye ait iskelet' bulundu. İşkenceler.
Yargısız infazlar. Yer, zaman ve tarih 'deklare' edilerek anlatıldığı halde.
Mehmet Nuri BİNZET'in ifadeleri ile 'Tükenmez Kalem ve Sokak Lambası'nın ifadeleri.
Her yönüyle 'örtüşürken'. Dahası bugün yurtdışında bulunan Abdulkadir Aygan.
'Tüm bunların' faili meçhullerle alakalı 'söyledikleri' bütünlük sağlarken.

***

Hapsi boylayınca 'köşeye' sıkışan 'Tükenmez Kalem', tükenmezim bitti deyip 'çark' etmesini.
Yine Sokak Lambası rumuzlu tanığın 'ifademi yok sayın' demesi; 'ne kadar' gerçekçi olur.
Ve bunu 'mal bulmuş mağribi' gibi; 'sevinerek' şen-şakrak 'iri puntolarla' manşete taşımak.
Ne kadar 'samimiyet ve objektiflik' hasıl eder?
Düşünebiliyor musunuz? Bir taraftan 'atışan' manşeti.
Diğer yandan, 'bu davayı' yürüten savcı ve hakimlerin 'kellesini' isteyen Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 'dayatması'.
Ki binlerce hakim ve savcının şuan atamasına ilişkin kararnamesi 'bu eksende' kilitlenmiş vaziyette.
Yani 'vesayet' bir rejim, gerçeklerin üzerini 'örtmeye' kirlilikleri de 'hasıraltında' tutmaya çalışıyor.

***

Aslında gariplikler öyle çok ki, 'anlamak' güç.
Bakın bir tarafta 'Hürriyet' böylesi derin 'bir ikilem' içerisinde, üstlendiği misyonu yerine getiriyor.
Diğer yandan başındaki zat-ı muhterem 'Kürt sorununun' çözümü noktasında 'önemli' ifadeler kullanıyor.
Yaman bir çelişki. Acaba, Özkök 'şu son günlerdeki' takındığı üslup ve İmralı'ya gidip 'Öcalan'la görüşme' isteği.
TUSİAD'ın 'DTP'yle' bir araya gelmesine vesile olabilecek adımların hazırlayıcısı olduğunu ima etmesi.
Yine Ergenekon'a 'yeni kalkanlar' oluşturmaya yönelik mi diye insan 'tedirgin' olmaması mümkün değil.

***

Bölge illerimizde 18 bine yakın faili meçhul 'vaka' var. Ve binlerce 'sırra kadem' basan insanlar var.
Bunların ötesinde 'evinden-barkından', aşından-işinden 'edilen' onbinlerce 'göçzede' var.
Anti-demokratik 'uygulamalarla', hayatları kararan. Demir parmaklıklar ardında 'bir lokma' ekmek verdiği için ömür tüketen.
Devletin işleyişini 'kirli emellerine' alet edenlere 'çıkar sağlamadığı' için, andıçlaşan. Hayali suçlamalara 'maruz' kalan.
Bir gece ansızın 'kapısı' çalınıp, evinden alınarak 'infaz' edilenler. Tüm bunlar 'ulu orta' yerde iken. 30 yıldan buyana 'bas-bas' bağırırken.
Türkiye ve millet 'kirli bağırsaklarından' kurtulmanın umudu içerisine girerken.
Demokrasinin, İnsan Haklarının ve Hukukun üstünlük 'prensibi' hayat bulmaya başladığı bir zaman süreci işlerken.

***

Siz sadece 'ifadelerinden dönen' iki itirafçının 'ifadelerimizin yok sayılmasını istiyoruz' sözünden hareket ederek.
Bunları 'görmezden' gelmeniz. Ve bu karanlık dönemi 'aklamanız'. Hangi 'vicdani' kitaba sığar.
Ve hangi mesleki 'dürüstlüğe', ilkelere ve prensiplerin 'şaşmazlığına' vaki olabilir.
Sonuç itibariyle; özellikle de Güneydoğu insanı "karanlığın' aydınlık. Faili meçhullerin 'faili belliler' olmasını istiyor.
Türkiye de, ülkenin yaşayanları da, 'ellerinde kan lekesi', yüzlerinde 'karanlığın' izlerinin varlığını artık istemiyor.
Temiz eller 'bilinmelidir ki' herkes için 'olması' gerekir.