GÜNEYDOĞU'DAKİ TOPLU MEZARLAR'DA ARAŞTIRILACAK MI?

Malumunuz üzre;
Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde Cumartesi Anneleri'yle bir araya geldi!
Dinledi!
Evlatları gözaltında faili meçhulleşen "yüreği" yanık anneleri.
Elbette ki hepsinin farklı hikâyesi vardı..
Ama hepsinin ortak noktası "akibetlerinin" aynı olmasıydı.
Bu görüşmede;
Başbakan kendi iktidarı döneminde kaybolan!
Hatta, kendisine mektup gönderilen.
Ve diğer yetkili makamların uyarılmasına rağmen  haberdar olmadığı Tolga Baykal Ceylan vakasına vakıf oldu.
Tabi;
Bir vesile olması babında bu kayıp aynı zamanda Başbakan'a 8 yıllık iktidarının da "sorgulanması" gerektiğini hatırlattı.
Nitekim;
O acılı annelerin yüreği ve kendisinin de ülkenin karanlık döneminde yaşadığı mağduriyetin verdiği duyguyla!
Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde;
Gözaltında Kaybolanların "akıbetinin" araştırılması yönünde Alt Komisyon kurulmasını istedi.
Ve bu kurul önceki gün resmiyet kazandı!
Belki gecikmiş bir duygu.
Ve devlet kararlılığı.
Belki seçim sath-i mailinde oluşan bir, kazanım.
Belki de gerçekten, Başbakan bu konulara daha yeni vakıf oldu.

 

* * *

Velhasıl;
Farklı düşünceleri de üzerinde kurgularsakta, Türkiye "bu aktivitenin" gerekliliğine acilliyetle ihtiyacı vardı.
Bu Alt Komisyon salt 2004 yılında kaybolan Tolga Baykal Ceylan'la münhasır kalmamalı!
Çünkü;
Gözaltındaki kayıplar, faili meçhul cinayetlerin tabiri caizse membası Güneydoğu!
Nasıl ki;
Cumartesi Anneleri her hafta sonu İstiklal Caddesi'nde "seslerini" yükseltiyorsa.
Diyarbakır'da;
Kayıp Yakınları da her hafta sonu "Kayıplar bulunsun" çığlığını atıyor.
Bu sesler;
Duyarlı "kalbe" sahibim diyen ve öyle olduğu kameralara yansıyan Başbakan Erdoğan tarafından ivedi bir şekilde duyulmalı.
Hatta ve hatta;
Onlardan da bir heyeti "Başbakanlığa" davet edip, kabul etmeli ve görüşmeli.
Bence;
Bu hamle salt Başbakan ya da Meclis'teki alt Komisyon'un duyarlılığıyla kalmamalı.
İçişleri Bakanlığı,
Emniyet, Jandarma, Vali, Kaymakam, Belediye, diğer devlet kurumları.
Yekvücut halde,
Karanlığın "kör yapısı" deşifre edilmeli ve aydınlık yarınlar oluşturulmalı.

 

* * *

Mesela;
Şu son günlerde "cesetlerin" ha bire fışkırdığı Mutki'deki toplu mezar hadisesi.
18 insanın kemikleri çıktı bu kazılarda.
Malum;
Jandarma açıkladı, "biz gömdük", onları "çatışmada öldürdük" diye!
Dikkat ederseniz;
Bu kemikler bulunduktan ve iş alenileştikten sonra açıklama geliyor.
Peki;
Ölenler kim, kimlikleri nedir, nasıl gömüldü.  Aileleri kim.
Her şey meçhul!
Ki Güneydoğu'da bunun gibi nerdeyse yüzü aşan toplu mezarlardan bahsediliyor.
Kozlukta, Kulp'ta, Sason'da.
Şırnak, Batman, Hakkari ve Bingöl dağlarında.
Hatırlarsanız;
Bir dönem "mezar evler" yüreklerimize hançer gibi saplanmıştı.
Şimdi de;
Bu toplu mezarların ortaya çıkış halinin vahimliği hançer gibi.
Bilemiyorum,
Cevaz veriyor mu, hak, hukuk, adalet ve tabi ki "kırmızı" kaplı Anayasamız.
Ve,
Kanunlarımız!
Sanmıyorum.

 

* * *

Sonuç itibariyle;
Başbakan Erdoğan 103 yaşındaki Berfo Kırbayır Ana'yı unutmamalı. Ve unutacağa da benzemiyor.
Onun için;
17 bin faili meçhul cinayetin varlığı karşısında duyarsız kalamaz.
Onun için;
Güneydoğu'da daha kaç insan kemiğiyle dolu toplu mezarlar var.
Onun için;
Bölgede kaç insanın cesedi böylesi çukurlara gömülmüş?
Onun için;
Türkiye'nin "O karanlık" yüzünün deşifresi gerektiğine, inanmalı ve unutmamalı.
Bu soruları,
Türkiye kamuoyu önünde hep birlikte cevabına vakıf olunmalı.
Zaten;
Gözaltındaki "kayıpların" araştırılması yönünde kurulan Meclis Alt Komisyonu!
Özellikle;
Güneydoğu'daki "yüreği" yanık binlerce ailede "bari evladımın" mezarı olacak umudu yeşerdi.
Başbakan Erdoğan,
Kürtlerin, Güneydoğu insanının "O acı dolu" yüreğini kazanmak istiyorsa!
Berfo anayı dinlerken;
Gözyaşlarımı tutamadığım "duyguyu" kalbinde aleve dönüştürüp, "devlet hükümranlığını" yapmalı.
Ki bu kalp ve yürek, Başbakan Erdoğan'da var gibi geliyor bana.

 

* * *

KAĞITTAN SİYASİLER Mİ?

Gelelim;
Darbe "çığırtkanı", CHP'li Süyehl Batum'la vücuda gelen "kâğıttan" ifadesi revaçta!
Günlerdir;
Bu tanım ve içeriğiyle alakalı "konuşma ve tartışma" arenası içerisinde seyr-ü sefer yapıyoruz.
Öyle ki;
Mevzuya Fransız kalan olmadı!
Aslında;
Batum Asker'e yönelik salvosunda kullandığı "Kağıttan Kaplanmış" sözü!
Açıkça ifade etmek gerekirse;
Kendi "karakterini" ortaya koyduğu gibi, siyasilerimiz için de bu minval "cuk" diye oturmaktadır.
Çünkü;
Siyasi tarihin profiline baktığımızda "pek nadirdir", Aslan kesilen siyasinin varlığı.
Çok eskilere gitmeye gerek yok!
1998 ila 2002 yıllarına kadar, Türkiye'de "asker vesayetli" yönetim ikmaline!
Tankların yürütülmesi.
Gece yarısı muhtıraların verilmesi.
Askerlerin;
Siyasileri ulu-orta yerde "azarlaması".
Daha da ilerisi;
Bir dönem Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanlığını yapmış olan.
Yıldırım Akbulut'un itirafıyla;
"Asker Başbakanlığa gelmezdi. Başbakan, Genelkurmay'a giderdi".
Sözünü;
Hatırlarken o dönemlerin "siyasi aktörlerinden" hangisi, "kâğıttan" değildi.

 

* * *

Maalesef;
Hiçbiri "aslan" kesilmediği gibi, "karşı çıkma" noktasında mırıldayan da olmadı.
Peki;
Sonları ne oldu. Elbette ki; "kağıttan" yapının sonu ne olur; hüsran olur.
Evet!
Her ne kadar;
Siyasal iktidar babında bu durumun "resmi" dokusu bu ise de.
Halen;
Siyasiler özellikle Parlamento içerisinde öyle "vekiller" var ki kendi hür iradelerine sahip, icraat ortaya koymadıkları gibi.
Liderlerinin de;
Karşısında "kâğıttan" öteye bir güç sahibi değiller.
Bence;
Şuursuz bir düşünceyle "kâğıttan" patent alan Batum'un bu ifadesiyle.
Profilleri;
Ortaya çıkan siyasilerin kendilerini "kâğıttan" yapı olmaktan kurtarmaları gerekir.
Zaten;
Demokrasinin de, yürüttükleri "vekâletin de", kırmızı kitabı bunu ifade etmektedir.
Velhasıl;
Üstadın ifade ettiği gibi "itibarsızlık" vaki ise sebeb-i mücibesi siyasilerin cesaretsizliğindendir.

 

* * *

AK PARTİ'DE BAŞKAN BELİRSİZLİĞİ!

AK Parti Diyarbakır İl Başkanlığı ataması hala belirsizliğini koruyor.
Milletvekilliği için istifa eden;
35 İl Başkanından boşalan Başkanlık görevini önceki gün atama yapıldı.
Ancak;
Diyarbakır'la alakalı henüz bir atama yok. Bilemiyorum.
Bizim;
"Adam gibi adam" olması gerekir düşüncesinden kaynaklı bir "tereddüt mü" hâsıl oldu.
Yoksa;
Vekillerin "ortak" bir isimde, karar kılma uzlaşısını sağlayamadıklarından mı?
Öyle sanıyorum ki;
Bu açmaz önümüzdeki salı günü AK Parti MYK toplantısında "çözüm" bulacak.
Neyse!
Bir süre daha merak içerisinde olacağız.
Hayırlı Cumalar!