Haftadan, kalan hadiselerin özeti!

Malum. 

Haftanın ilk günü.

Tükettiğimiz haftadan geriye kalan gündeme ilişkin, konular hayli çok!

Hafızaları, tazelemek ve öne çıkan, mevzuları irdelemek istersek.

Öncelikle;

28 Şubat'ın, "derdest" aktörlerinin sorgulanması.

Ve tabi ki;

Bin yıl sürecek diyenlerin, "hal-i pür melali" ne olacak?

En önemlisi de;

Bunun, berisine, ötesine, şuna-buna dokunulacak mı?

Yoksa;

Dostlar alışverişte görsün, misali "sınırlı mı" kalınacak?

Şuan,

Bekle gör, kulvarında mevzuu seyrediyor.

***

Her ne kadar;

Başbakan Erdoğan yargı açısından; "soruşturma nereye varacaksa, varsın" dediyse de.

Beklentiler.

Salt BÇG. Yani Batı Çalışma Gurubu'yla "kalınmasın".

Sürecin,

Tüm aktör ve figüranlarına kadar, inilsin.

Pek tabi ki;

Darbelere,

Darbe organizasyonlarına,

Muhtıracılara,

Yaşanan ve yaşatılan ortamıyla sürekli prim veren, Güneydoğu!

Yani;

Güneydoğu'da arz-ı endam yapan Doğu Çalışma Gurubu.

***

Olağanüstü Hal Bölge Valiliği döneminden başlayıp.

2007'lere kadar.

Hepsi;

Kırsalı da, ilçeyi de, şehirleri de.

Bir bütünlük içerisinde.

Hukuk dışı, "işlem ve uygulamalar", hakikate dayalı bir şekilde, "soruşturmalı-sorgulanmalı".

O dönemin,

İdarecilerinden tutun da, Sivil oluşumlarına kadar.

Kirli,

İrinlerin akıtılması cihetiyle "neşterlenmeli?"

***

Çünkü;

Hukuk ve Yargı mekanizması da bu "sürecin" dâhilinde.

Bugün;

Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde "sürekli" mahkûmiyetler alıyorsa.

Dünya ülkeleri içerisinde;

Başı çeken olma vasfına sahipse.

Bilinmelidir ki;

Türkiye'de "hukuk ve adalet" mekanizması, "tam ikmal" olmadığı içindir.

Tüm hukuku yollar, "sonuçsuz" kaldığı içindir ki.

Haklar,

Hukuklar ve Adalet nizami, Türkiye dışındaki bir "yargı hükmünde" aranıyor.

Ki davaların ekseriyeti de;

Güneydoğu'dan AİHM'e giden, "dosyalardan" müteşekkildir.

***

Meral Akşener!

28 Şubat sürecinde, dönemin İçişleri Bakanıydı.

Her ne kadar;

Siyasal düşüncesine katılmıyor isem de.

Önceki gün,

Kendisiyle alakalı medyaya yansıyan bir "anekdotu" okudum.

Daha doğrusu;

28 Şubat'ı kaleme alan "Bin yılın Sonu" isimli kitaptan, alıntılı bir not.

Nottaki ifadeye göre;

Akşener'in, 28 Şubat 1997'de yapılan MGK toplantısında;

Komutanlara, başörtüsüne el uzatan Fransız askerlerinin başına gelenleri hatırlatıyor...

Ve en önemlisi de Sütçü İmam'ı hatırlattığı söyleniyor.

***

Kendi deyimiyle;

"Eski bir pardösü, ucuz bir eşarp, ayağında topukları yenmiş bir çift siyah ayakkabı.

Yanında da elinden tuttuğu kabak kafalı bir çocuk olan kadının" irtica örneği olarak lanse edilmesine kızan Akşener.

Şöyle seslenmiş;

"Ben polislere emredeceğim ve bu hanımın başındaki örtüyü çektireceğim...

Fransız askerleri de çekmişti Maraş'ta.

Bunun karşılığına hazır mısınız?"

Evet.

Dediğine göre bu "çıkışı" yapmış.

Ama ne yazık ki;

O gün iktidarda olan hükümet dâhil olmak üzere.

Bakanlar.

Başbakan ve milletvekilleri.

Kendileri dâhil olmak üzere bütünlük içerisinde işte bu arz-ı endamı, "ahali huzurunda" yapmış olsaydı.

Dik duruş sergilenseydi.

28 Şubat gibi; "bir garabet ve ucube durum" hâsıl olur muydu?

Olmazdı?

**

Gelelim;

19 Mayıs Kutlamalarına.

Malum,

Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir "düzenlemeye" gitti.

19 Mayıs Kutlamaları,

Sadece Ankara'da kutlanacak, diğer illerde artık kutlanmayacak.

Bir de, stadyumlarda değil, "okullarda" kutlanacak.

Bunun;

Sosyo-ekonomik anlamda "külfet" içerdiğini.

Bir de;

Gençlerin ciddi manada, "hazırlık evresiyle" birlikte, eğitim ve öğretimden geri kalıyor.

Ders yapamıyor.

Yani çağdaş, modernite ülkelerde olduğu gibi!

***

Eee. Burası Türkiye.

Muhakkak ki, hamiyetli bir vatandaşımız çıkar.

Çıktı.

Doğrusu;

O zevatın fikrine giren çıkan ney bilmiyorum.

Ama;

Konyalı vatandaş dilekçe sallamış; "olmaz böyle şey, yürütmeyi durdurma kararı verin"!

Danıştay'da,

Canıma minnet beklentisiyle, "Ülke ahalisi" adına karar vermiş.

Yani; "yürütmeyi durdurma" kararı aldı.

***

Ancak,

Hükümet bu yola baş koyma noktasında kararlı.

Ki Bakan Ömer Dinçer, "yeni bir kavram geliştireceğiz" dedi.

Garip olan,

CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun "hadiseye" balıklama dalması.

İki günden buyana;

"Atatürkçülüğe" aykırı, Rejim meselesi haline getirerek, "yükleniyor".

19 Mayıs'tan, "elinizi çekin".

Ne diyelim;

19 Mayıs'ta Kılıçdaroğlu tankın birinin üstüne çıkaralım.

Konyalı,

Hamiyetli vatandaşımız da, "asker seremonisinde" bulunsun.

Geçişlere katılım göstersinler,

Stadyumlarda yürüsünler, belki "post modern" görüntülerin arz-ı endamıyla kendilerini tatmin ederler.

Ülke ve millet;

Korkuya kapılır da, "eski vesayetçi" hal-i vaziyet yeniden ikmal olur.

Sevsinler.

Bakalım;

Şunun şurasında 20 gün kaldı görürüz kaç kişi "peşlerinden" koşturacaklar?

***

Buarada,

Salı gününden itibaren, Meclis "darbeleri" araştıracak.

Komisyon üyesi,

Aday gösterilen Milletvekillerinin isimleri netleştirilecek.

Ve bilahare;

Toplantı yapıp, başkan ve yardımcı ile üyelerin seçimi yapılacak.

Ardından da;

"Darbelerin" karanlık yüzlerinin, deşifresine çalışacak.

Haydi, kolay gelsin diyelim.

***

Biz de;

Haftanın özetini "ulusal" gelişmelerle böyle aktarırken.

Yarından itibaren;

Yerel hadiselerimize döneceğiz..

Çünkü konuşulacak-tartışılacak ciddi hadiseler var.

Mesela;

Diyarbakır Söz'ün bugünkü manşeti.

Hele;

Pazar Sohbeti Programında ortaya çıkan "hamuru çok su alacak" tartışmalar.

Bir de;

Organize Hayvancılık Bölgesi'yle alakalı, "hala" sessizliğin hüküm sürmesi.

Buralara; verilen hibeler.

Bir de önümüzdeki zaman içerisinde; küçük ve büyük baş hayvan desteği.

Ardından;

Kayıt altına alındıkları için, "hayvan başı" destekleme alınması.

Velhasıl;

Deştikçe irin akan bir mesele, oldu gitti bu durum.

Güzel bir hafta temennisiyle.