HAL-İ VAZİYETİNİZ ISINMA TURLARI MI?

Akil İnsanlar.

Evet...

Çözüm sürecine ilişkin “Akil insanların” oluşumu ana stratejilerden biri gibi görünüyor!

Pek tabi ki, muhteva itibariyle, “farklı” stratejiler de yok değil.

Varlar.

Barışın ve çözümün sağlanabilmesi için.

Onu da;

İmralı, Kandil, BDP ve MİT ile Hükümet ekseninde, görüyoruz.

Mektuplar.

Tarafların karşılıklı yazdıkları notlar.

“Ser vermeyip, sırlarları sızdıran” kayıt dışı görüşmeler.

Her şey şuan için görünürde;

Yüksek oranda “toplumsal” beklenti çizgisinde iyi gidiyor gibi görünüyor.

***

 

Silahlar sussun.

PKK’liler, ülke dışına çıksın.

Barış-kardeşlik sağlansın.

Artık kan akmasın,

Analar, bacılar babalar ağlamasın, evlatlar öksüz kalmasın.

Evet, bu meyanda hamle var,

Niyet gelişiyor,

Kurgular,

Yeni yapılar ikmal ediliyor.

Bunda itiraz ve karşı duruş pek görünmüyor, olmamalı da.

***

Ki şuan esen barış rüzgârı herkeste umutlar yeşertti.

Huzur var,

Sükûnet var,

Kaotik bir ortam yok, her ne kadar “fitne” geliştirenler varsa da; cılız kalıyorlar.

Barışın rüzgârı huzur verici!

O nedenle;

Canı gönülden oluşan atmosferin sonuca ulaşması noktasında destek verilmeli.

Ki biz ilk günden itibaren vermekteyiz.

Desteğin de,

Çoğalması noktasında, çağrı ve temennilerimiz de var.

Devam edecek de.

***

“Silahlar sussun, halklar konuşsun.”

Silahın,

Şiddetin ve terörün yaşandığı ortamda; “halklar” konuşamaz.

İşte bu hakkaniyetle; “çözüme” katkı bir sorumluluktur diyoruz.

Tabi ki herkes için!

***

Ama velakin, ne hikmetse.

Ortaya konulan stratejiler ilk etapta umut geliştiriyor ise de sonuç yok.

Yani “sonuca” bitişe ulaşmanın daha ilk adımlarında kaygılar gelişmeye başlıyor.

Bir iki adım sonrasında; bilahare “başa” dönülüyor.

Silbaştan misali.

Neye hikmet bilinmez?

Bu da,

Samimiyet ve cesaret eksikliğinden mi?

Yoksa farklı bir durum mu hâsıl?

Yorumu size bırakıyorum!

***

Evet,

Akil İnsanlar belirlenen bölgelere gitmeye-gelmeye başladılar.

Tabiri caizse verilen görevle “iş başı” yaptılar.

Kolay gelsin diyoruz.

Öncelikle,

Çözümde “köprü” vazifesi görmeleri.

Özellikle;

Hükümet, Kandil ve İmralı.

Aynı zamanda; Kürt ve Türk, diğer etkin kimlikler dâhil olmak üzere.

Komşu ülkelerle bile.

***

Velhasıl,

Bütünlük içerisinde masanın dört bir tarafındakilerle.

Yani hepsiyle;

Diyalog ve çözüm gayretini ortaya koyabilecek, bir aksiyon içerisinde olmalarını hep istemiş ve savunmuşumdur.

Birileri, 6 ay, 4 yıl önce bu durumdan söz ettiğini söylüyorsa da.

Biz; 1993’ten beri, bu stratejiyi savunmaktayız.

Sorunu; çözecek meclis ise, “köprüyü” oluşturacak olan “tarafsız” akil insanlardır.

Ama velâkin, kime dinlettik.

***

Doğrusu,

Hükümet “Akil insanlarla” alakalı ilk beyanı sırasında, sevinmiştim.

Nihayet diyerek!

Doğru bir hamle.

Ki ilk etapta bir kaç yazımda da, ifade ettiğim gibi, “gönül desteğimi de” ortaya koydum.

Tabi, “akil ölçüsüne-kriterlere” eleştirim vardı.

Özellikle tarafsızlık ölçeğinde!

Çünkü bir kaç isim, “siyasi” manada politize olmuşluklarından dolayı, eleştirildi.

Benim gibi niceleri, aynı noktaya vurgu yaptı.

***

Neyse.

Meramıma gelince.

Gerek Doğu Anadolu’da faaliyet gösteren heyet olsun.

Gerekse de, üç günden beri, Diyarbakır ve önümüzdeki günlerde diğer illerde gidecek olan, heyetler olsun.

İzliyorum.

Hem di pür dikkat.

Yaptıkları, icra ettikleri nedir ne değildir diye?

Ağırlıklı üzerinde durdukları ne?

***

Evet,

STK’larla.

Parti İl Başkanlarıyla,

Din adamlarıyla,

Kentin kanaat önderleriyle (kendi belirledikleri kanaat önderleri),

Ve pek tabi ki, “bu işte canı” yanmış göz önündekilerle, görüşüp-sohbet ediyorlar.

Kendi çaplarına göre “barışın” önemini de anlatmıyor değiller.

Dedikleri de ilk duyulan değil.

Kamuoyunda daha önce konuşulan- ifade edilenler.

Yeni bir hal-i vaziyete dair bir şey yok.

***

Ha bir de aldıkları önerileri, not alıyorlar.

Sanırım bilahare; “rapor haline” getirip hükümete sunacaklar.

Malum; görev süreleri, “iki aylık”.

Bu iki ay içerisinde; ne bilgi ve öneri, görüşme yapabildilerse.

Sonra, “görev alacaklar mı, almayacaklar mı” belli değil.

***

Ancak, ortaya çıkan tablo bende bir ikilem yaratmıyor değil.

Şöyle ki;

Akil heyetin “aksiyonu” hep böyle mi devam edecek?

Yoksa “ısınma” turları şuan ki, görüşmeler!

Sonra, “çözümün” koşulları ve şartları, deklare edilecek?

Eğer ki;

İlk etapta, “ısınma ve nabız” turuysa şuan ki görüşmeler açısından diyeceğim bir şey yok!

 

***

Lakin bu böyle devam edecekse!

Halkta bir deyim var;

Bir iş nasıl başlamışsa öyle gider.

Eğer böyle bir serüven hasıl ise..

Bu durumda diyeceklerim var?

Şöyle ki bu işlev zaten, daha önce birçok kez yapılmadı mı?

Yapıldı, hem de, birden fazla kere!

Daha yakın bir zaman dilimi içerisinde yapıldı.

***

Özellikle; “Demokratik Açılım” süreci içerisinde.

Ki o takvimde,

Bakanlar, Milletvekilleri, Akademisyenler, gazeteciler-yazarlar.

Kimi derseniz kafile kafile gezip-durdular.

İl, ilçe gezdiler, konferanslar, çalıştayılar yapıldı.

81 İl’i turlayarak.

Yani üç yıldan beridir bunlar yapıldı-edildi.

Çözüm nasıl olmalı,

Strateji nasıl ortaya konulmalı diye konuşuldu, anlatıldı.

***

Kanaat önderleri.

Bilumum diyebileceğim kesimlerden “öneriler” alındı.

Daha üç-dört hafta önce,

Dışişleri Bakanı Davutoğlu Diyarbakır’a gelip, “görüşmelerde” bulundu.

KCK’dan, uzun süre tutuklu olan Yenişehir Belediyesi eski Başkanı Fırat Anlı’yla bile görüştü.

STK’larla,

Din Adamlarıyla,

İş Adamlarıyla, enine-boyuna konuştu-görüştü.

***

Ankara’daki kulisler.

Kapalı kapılar ardındaki görüşmeler ayrı.

BDP kurmaylarıyla,

AK Parti yetkililerinin “akşam yemekleri” ve ev toplantıları!

Ki, Demokratik Açılımın Koordinatörü Beşir Atalay tabiri caizse, Diyarbakır’ı mesken tutmuştu.

Yani özü itibariyle; konuşulmayan, söylenmeyen kalmadı.

***

O nedenle diyeceğim şu.

Eğer; her şey “silbaştan” edilecekse.

Ve şuan ki, vaziyete de “ısınma turları” yeni zemin hazırlığı içindir denilecekse!

Demek ki;

Bir dönem daha bekleyeceğiz, çözüm hakkaniyetle işlerlik kazanması için.

***

Ve kendi kendimize şunu mu diyeceğiz!

“Kürt meselesinin çözümü,

PKK’nin silah bırakması

Ve Güneydoğunun sosyo-ekonomik gelişme trendi, başka bahara kaldı!

Çünkü hükümetin misyon yüklediği Akil insanlar “ülke ve bölgelerin” keşfine çıkmışlar.

Çözümü,

Sosyo-ekonomik yapıyı,

Kültürel ve İnanç değerleri ölçeğinde, yeni keşif bitene kadar, bekleyeceğiz.

Şimdilik “umut” rüzgarıyla, avunalım..

Ondan sonra; “barışın” yol haritası bize aktarılacak.

Anlayacağınız;

Ben hal-i vaziyeti pek anlamış değilim!