HALKI İSYANA TEŞVİK ETMEK; ADALET Mİ?

Malumunuz üzre;
"Halkı isyana teşvik etmek" suçtur!
Ki bu suç;
Türk Ceza Kanununda "aleni" bir şekilde ifade edilmektedir!
Peki;
CHP ulu orta yerde, üstlendiği siyasi parti kimliğiyle!
"Halkı isyana teşvik" edici, beyanda bulundu.
Hem de;
Yargı reformuna ilişkin "icra" edilen hükümet çalışmasına atfen!
Takdir edersiniz ki;
Parlamenter sistemde "hükümet ile muhalefet" siyasi çekişme içerisinde olabilir.
Hatta;
Hükümetin vücuda getirmek istediği yeniliklere karşı gelip, veto etme gayreti içerisine girebilir.
Eleştirebilir.
Tepki gösterebilir. Eylemler icra edebilir.
Bunun için;
Elindeki "demokratik" tüm yolları kullanabilir!
Ama;
Halkı "isyana ve ayaklanmaya" teşvik etmek, aleni bir suç olduğu gibi; parlamenter sistemi de kilitler.

 

* * *

Bundan kısa süre önce buradan ifade etmiştim!
Yargının "iş yükünün" ne kadar derinlik arz edici bir vahimlik içerdiğini!
Ki bunun en acı yüzünü;
Onlarca faili meçhul cinayetin sorumlusu denilen kişilerin tahliye edilmesinde yaşadık.
Ve ardından da; "kuş misali" kaçışlarına göz yumulup, sonra tutuklama çıkarılması.
Yani;
Çelişkiler ihtiva eden bir "yargı" süreci yaşadık!
Ki uzun yıllardır da, yaşanıyor ve yaşatılıyor.
Bugün için;
İktidar ve Muhalefetin "siyasi polemiğine" ve zaman zaman gaflet içeren söylemlerine değinmeyeceğim.
Bir kenara bırakmak ta lazım.
Çünkü;
Herkesin bildiği gibi bu tür "polemik" icrasına yönelik hizmetler tamamen sorunların üstünü örtmeye yöneliktir.
Gerçeklerin;
Geride planda bırakılarak "çözümsüzlük" ağı içerisinde tutmaktır.
Elimde;
Yargıyla alakalı ciddi bir istatistik bilgiler var!
Adaletin;
Nasıl tecelli ettiği ve ardından "parmağın" ne kadar acı verdiği gerçeğini görmek için bu rakamlar bir kez daha sizinle paylaşmak istiyorum.
Çünkü her şeyi ifade ediyor.

 

* * *

Şöyle ki;
Salt Yargıtay'da "onay" bekleyen dava sayısı dikkat edin bir milyon 831 bin 420 adet.
Bir de;
2010 yılı içerisinde "iş yoğunluğu" nedeniyle dosya kapağı dahi açılmadan ebedi tozlu raflara konulan; 20 bin dosya!
İşte;
İncelemeye dahi alınmayan ve "çöp kutusuna" ya da SEKA'ya gönderilen 20 bin dosya "zaman aşımına" uğramış!
Anlayacağınız;
Davanın sanığı için "çiftte af", mağduru için de "çifte bir mağduriyet" adaleti!
Ne hazin ki;
Eldeki veriler gelecek yıllar için de "benzer" bir adaletsizliğin ihtiva edeceğini gösteriyor.
Hem de;
Tabiri caizse "avazı" çıktığı kadar bağırıyor.
Bak geliyor;
Zaman aşımı affııııı diye...

 

* * *

Şayet;
Yargı'daki "iş yükü hafifletilmezse".
Hakim ve Savcı sayısı, artmazsa.
İstinaf mahkemeleri hayata geçirilmezse.
Mübaşir, kâtip.
Ve en önemlisi Adli Kolluk sistemi vücuda getirilmezse.
Bu arıza;
Daha dehşetli bir şekilde hayat bulacak.
Adalete güvensizlik.
Yargıda siyasi ideolojik.
Vicdan ile cüzdan arasında, sıkışma hayli artar.
Bu yıl 20 bin, gelecek yıl 30 bin, bir sonraki yıl 40 bin dosya olur.

 

* * *

Bakın;
Adam öldürme dosyalarına bakan
1. Ceza Dairesi'nde 17 bin sanık karar bekliyor.
2. Ceza Dairesi'nde 40 bin sanık karar bekliyor.
3. Ceza Dairesi'nde 36 bin sanık karar bekliyor.
4. Ceza Dairesi'nde 50 bin sanık karar bekliyor.
5. Ceza Dairesi ki 'çocuklara karşı cinsel suçlara bakıyor; 34 bin sanık karar bekliyor.
4 bin 800'ü çocuklara karşı cinsel suçlar nedeniyle tutuklu.
Garip;
İşte "zaman aşımına" uğrayan davaların da ne hazin ki ekseriyeti aha bu suçları ihtiva etmektedir.

 

* * *

Şimdi;
Tüm bu arıza içeren "Yargıdaki" tıkanıklık hali ulu orta yerde iken!
Ki;
Muhalefet olarak iktidara sorunların çözümü noktasında baskı unsuru olması gerekirken.
Tam aksi istikamette;
"Siz bırakın, adaleti bağımsız ve özgür olsun demeyi, siz işlevsiz kalsın" diyorsunuz.
Bir de;
Bu "adaletsizlik" haline halkı "isyana teşvik" ederek, yeni adaletsizlikleri inşa etmek istiyorsunuz!
Ülke ve millet için;
Beslenen gaye "ihanet" içermenin ötesinde başka bir anlam taşımıyor bu düşünce!
Başkan Haşim Kılıç'ın önceki gün bir ifadesi oldu.
"Yüksek Yargı mensupları da öz eleştirisini cesaretle yapmalı ve vermeli".
Önemsenilmesi gereken sözler.
Hani derler ya; "hak söz"!
Niye!
Çünkü Yargı Bağımsızlığı ve tarafsızlığı örtüsü altında; ideolojik düşünce kabul edilemez.
Ama ne var ki;
Bu örtü altında hayli "politize" oluşmuşluk vardır.
İşte;
CHP'de bana göre artık seçim sath-i mailinde "öz eleştirisini" vermeli.
Şuan ki;
Hal-i seyrinin "özüne ve halkçı yapısına", demokrasi düşüncesinin neye hizmet ettiği!
Bilakis;
Totaliter ve faşizan bir üslup icra ederek "ülkeyi" kaosa sürükleme gayreti içerisinde.

 

* * *

Ama şunu da artık; CHP iyi görmeli.
Bu halk ve bu ülkenin kurumsal yapıları "gerçek yüzlerin" idrakinde.
O nedenle artık bu gerçeği görmeli; Ergenekon var-i ülke yönetimi.
Vesayete dayalı siyasi arka bahçeler artık muteber değil diye!
O güçlerin karanlık kozmik odaları deşifre oldu.
Yani; "sırt dayayıp, bıçak bilediği" düşünceler toplumun artığı haline geldi.
Her ne kadar;
Yargı cenahında bir "güç bulma" vasfı içerisinde caba sergiliyorsa da.
Ve o istikamette, sergileyen var ise de!
Sanıldığı gibi;
CHP'nin tezlerine ve isteklerine artık Yargının tümü yem olmadığı gibi yeme de gelmiyor.
CHP,
Hangi "cambazlığı" yaparsa yapsın, toplumun tüm katmanları şu gerçekte hem fikir.
Adalet sistemi tıkanmıştır.
S.O.S veriyor, acil çözüm bekliyor!
Şimdi her şey tüm çıplaklığıyla orta yerde iken;
CHP nasıl olur da, seçim sath-i mailinde "Yargı Reformuna" karşı fikir icra ederek "harakiri" yapıyor.

 

* * *

Bence;
Taşıdığı kovanın içerisindeki su "kendi" havuzuna değil, başkasının havuzunu doldurmaya yöneliktir.
Onun için de;
Gel "hak yoluna" ve muhalefetin misyonuna uygun siyasi düşünceye!
Ülkede kanayan bir yara var;
"Neşter atılması" gerekir.
Bu neştere karşı çıkma yerine, neşterin doğru atılması ve tedavinin uygunluğu için uğraş vermen gerekiyor.
Kılıcdaroğlu;
Yarınlara "tokaz" olmanın gayretini ağır bedellerle ödeyeceğini de, Sandığa yansıyacak olan oran gösterecek!
Çünkü hayli risk alıcı bir gelişmenin körükleyicisi..
Ha gayret!
Türkiye'yi de, "çatışma ve ayaklanma" ortamına sokmazmısın?