Hanefiler bölümüyle yetinelim mi?
Tarihi Ulu Camii.
Yani İslam Âlemi için;
5’inci Harem-i Şerif diye kabul edilen mabet!
Ki;
Anadolu’da “ilk cami” olma özelliğine sahip burası.
Kiliseden,
Cami’ye dönüştürülmüş ender bir mekân!
Yeryüzünde;
4 Mezhepten de “ibadetin” yapılabileceği tek camii.
İslam ordularının 639 yılında Diyarbakır’ı “fetih” etmesinden bugüne kadar; “ibadete” açık.
Namaz kılınıyor.
Ne Diyarbakır,
Ne de peygamber ve sehabeler diyarı olma özelliğiyle, “işgal” altına girmemiştir.
Özetle;
Diyarbakır’ın, Üstadın ifadesiyle “göz bebeğidir” Ulu Camii!
***
Evet,
Ulu Cami’nin “bu kısa” tarihçesini anlatma faslından sonra, merama geçelim.
Malumunuz üzre;
Cami “tüm müştemilatıyla” üç yıldan buyana, tadilatta.
Yani; “restore” ediliyor.
Doğrusu,
Restorasyonuna başlandığı günden itibaren.
Hatta “ihale” evresi dâhil olmak üzere.
O günden bugüne çok ciddi;
Şaibeleri içerisinde barındıran “polemik” ve eleştirilere sahne oldu.
***
Özellikle,
Geçtiğimiz yıl olup-bitenin yargıya taşınması.
Bazı kişilerin gözaltına alınması.
Özellikle;
Cami çatısında,
Kamyonlarca “‘güvercin” gübresi çıkarıldığı iddiası;
Yılın 365 gününde,
Kesintisiz 8 saat süreyle “kompresörlerin” çalıştırıldığı.
Bilim kurulunun sürekli “fikir” değiştirmesi.
Bazı kurul üyeleriyle ilgili, iddialar!
Anlayacağınız;
Akıl-almaz organizasyonlarla haksız kazanç sağlanılması gibi, ithamlar havada uçuştu.
Velhasıl,
O gün ne yazdıysak.
Polisçe ve Valilikçe yapılan tüm açıklamalardaki “soru işaretleri”.
Bugün dahi; cevap bulmuş-verilmiş değil.
Yargıdaki “akıbet” nedir o da meçhul!
***
Neyse!
Üç yıllık zaman dilimi,
Ve 9 milyon liralık (eski parayla 9 trilyon) harcama neticesinde, “Hanefiler” bölümü, nihayet ibadete açıldı.
Aslında;
Geçtiğimiz Ramazan-ı Şerif’te “gayri resmi” ibadete açılmıştı.
Kadir Gecesi.
O mukaddes gece de, dört dilde Mevlid-i Şerif dahi okunmuştu.
Çünkü,
Suriçi halkı,
Özellikle Camii cemati için, “caminin” üç yıl süreyle kapalı kalması.
Derler ya;
“Bıçak kemiğe dayandı” misali, hayli tepki ve eleştiri geliyordu.
Ne bitmez bir restorasyon diye!
***
Dün;
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,
Ve Gıda, Tarım Bakanı Mehdi Eker’in da katılımıyla resmi açılış yapıldı.
Cuma,
Gününün hayr-i ve namazının da feyziyle, törene biz de katıldık.
Sayın Vakıflar Bölge Müdürü Metin Evsen’in “daveti” üzerine katıldık!
Tabi düşünce olarak;
Böyle bir eserin yıllar sonra da olsa restore edilmesi!
Diyarbakır için.
Özellikle İslam âlemi için, önemlidir ve “büyük” bir kazanımdır.
Gerek,
Kent ahalisinin ibedetini yerine getirmesi,
Gerekse, tarihi ve turistik bir kimliğe sahip olması açısından!
***
Aslında;
Henüz Caminin tüm restorasyonu bitmiş değil.
Abdest alma yerleri.
Tuvaletler.
Şafiiler.
Ve Kütüphaneler bölümü.
Caminin girişindeki eksikler.
Çevre düzenlemesi.
Elbette ki,
Bunlar zaman içerisinde tamamlanacak.
Olması gerektiği gibi...
***
Ama diyeceksiniz ki;
3 yılda sadece “Hanefiler” bölümü, ancak bitirilebilindi.
Ya diğer bölümler ne zaman bitecek.
Her biri “üç yıl” sürerse.
Şafiler,
Kütüphane, avlu ve dış cephe.
Matematiksel,
Olarak ancak ve ancak restorasyon işi, 15 yılda bitebilir.
Demek ki;
Harem-i Şerif 15 yıl sonra “tüm müştemilatıyla”, hizmette olacak!
Sahi,
Bu tarih tüketilince yeniden başa dönülmeyecek mi?
Ne diyelim; “ikinci bir restorasyon” dönemi başlamaz mı?
Öyle görünüyor ki;
Ulu cami “ömrü-billah” restorasyon cenderesinde bulunacak!
***
Ne diyelim?
Lakin benim sorgum “açılış töreni”
Birileri yazımı, ortaya çıkan eseri gölgeleme olarak algılamasın.
Böyle bir algı oluşursa,
O da; O düşüncenin zafiyetini gösterir.
Olup-biteni anlattım.
Doğru değil diyen varsa, buyrun!
Gelelim;
Tüm restorasyon tamamlanmadan sırf Hanefiler Bölümü için devlet töreni yapmaya gerek var mıydı sorusuna?
Madem Müslümanlıktan,
Madem hak ve hukuktan bahsediliyor.
Ki bunun için de; “böylesi” eserler onarılıyor.
***
O zaman;
Sadece Hanefiler Bölümü için “değer miydi?”
Geliş-gidiş, uçak, yemek-içme!
Nerden bakarsan; 100 bin lira.
Bu masrafa yazık değil mi?
Yoksa,
Devlet akıl almaz derecede zenginleşmiş de bizim haberimiz mi yok (!).
Sanmıyorum.!
İşsizlik,
Açlık, sefalet ve yoksulluk, diz boyu!
***
Bir ayrıntı da;
AK Parti’nin bu açılıştaki “görkemli” kalabalığı!
Pardon; “katılımsızlığı”.
Maşallah!
Bir taraftan açılış töreni,
Diğer taraftan, Cuma ve Cuma namazı.
Ama bakıyoruz ki; böylesi bir günde beklenen kalabalık yok.
Bakan ve milletvekilleri.
Korumaları, protokol üyeleri.
Resmi davetlileri, AK Partililer hepsini rakama vurursanız, “çok cüzi” bir görüntü yansıyor objektiflere!
Bu nasıl organizasyon?
***
Böyle bir açılışın AK Parti’ye getirisi ne?
Başbakan Yardımcısının geldiği açılışta hem de tarihi Ulu Cami’deki cemaat diğer camilerin altında kalıyorsa bundan ne anlam çıkarmak lazım?
Ben bir düzüne anlam çıkardım.
Ancak önemli olan;
Bu soruyu ve anlamı AK Parti cephesinin kendisine sorup çıkarması gerekir.
Ama nerdeeee?
Velhasıl,
Her şeye rağmen
Diyarbakır dün “tarihi” esinti,
Siyasi hareketlilik ve bol mesajlar aldı!
***
Not;
Pazar Sohbetinin bu haftaki konuğu,
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten.
Ortadoğu,
Tezkere,
Müzakere tartışmaları,
Ve Diyarbakır’ın sosyo-ekonomik meselelerini tartışacağız.
Pazar günü;
Saat 13.00’te Söz-Uzay tv ortak yapımıyla, ekranlarınızda olacak!