HASSASİYETİ BOL BİR HAFTA!

Gerilimi yüksek;
Aynı minvalde "kritik" öneme sahip bir haftaya giriyoruz!
Özellikle de;
Biz Kürtleri çok yakından ilgilendiren ve pür dikkat çekim alanına alan bir hafta.
Aslında;
Birçok alanda haftanın "değer" ölçüsü var.
Ancak;
Hassasiyet ve titizliğe sahip en önemli mevzu "Kürtler" eksenindeki; yol ayırımları.
Bir taraftan;
Demokratik Açılım ve paralelinde "atılması" gereken adımların organizasyonları.
Diğer yandan;
PKK'ya karşı "ortaya konulması" lazım devlet stratejisi.
Ortak nokta;
Bu çizgilerde gelişecek olan "çözüm mü" yoksa daha bir girdaplı "çözümsüzlük mü?" olacağı gerçeği.

* * *

Malum;
Geçtiğimiz hafta başında Hükümet ile BDP arasında git-gel sonrası icra edilen ve "diyalog" fitilini ateşleyen bir görüşme gerçekleşti.
BDP, "Şart ve taleplerimiz ortada. Biz o noktadayız" dedi.
Hükümet ise;
"Yeni Anayasa" ve 2011 seçimleri sonrasında "olabilecekleri" satır arası geniş konuştu.
Ki bu görüşme sonrasında; iki tarafta "tansiyonu" geren.
Ya da bir sonrakı adımın önünü kapatan bir söylem icra etmesi.
Açık tutuldu, kapılar. Ama temkinli bir şekilde.
Tabi hafta için önemli bir etken de;
PKK'nın "Eylemsizlik" takvimiyle alakalı attığı adım.
Bilindiği gibi;
20 Eylül'de biten "ateşkes" takvimini bir hafta uzattı.
Yani bu hafta içerisinde; Kandil süreçle alakalı "son fikrini" söyleyecek.
Eylemsizliğe devam mı?
Yoksa namlulara yeniden "mermi sürmek mi" olacak?

* * *

Ve bugün DTK'nin eş Başkanı Aysel Tuğluk'un İmralı'ya yapacağı seyahat.
Hafta içerisinde "iki deneme" oldu, ancak "hava muhalefeti" izin vermediği yönündeki iddia üzerine; İmralı'ya feribot kalkmadı.
Bugüne kaldı.
Görüşür mü, görüşmez mi; onu da bugünkü "meteoroloji" karar verecek.

* * *

Tuğluk'un Öcalan'la görüşmesi; "Sivil" açıdan önemli.
Çünkü
Bir süre önce DTK'nin Diyarbakır'da "geniş kapsamlı" bir istişaresi oldu.
STK'lar.. BDP ve DTK'nin kendi çatısı. Ve PKK!
"Kürtlerin hakları ve taleplerinin" cevap bulması noktasında; atılması gereken adımlar açısından; bir dizi yol belirlendi.
Ki bunlardan dördü;
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.
Ve İmralı'da Abdullah Öcalan'la görüşme.
Diğer taraftan; Kuzey Irak'taki Kürtler ile Bağdat hükümetiyle, istişare.
Bunlardan;
Sadece Kuzey Irak ayağı "Ahmet Türk" ekseninde gerçekleşti.
Diğer üç ayak bekliyor!

* * *

İmralı "hava muhalefeti" izin verirse bugün de o ayak gerçekleşmiş olacak.
Gerçi gelen bilgilere göre hava açık. Fırtına yok, farklı bir gelişme takoz olmaz ise, Tuğluk, Öcalan’la görüşecek.
Bu görüşme; hem "Sivil insiyatif" noktasında önemli.
Hem de; Kandil'in bundan sonra sergileyeceği tavır için.
Cumhurbaşkanı Gül.
Ve Başbakan Erdoğan cephesinden henüz ses yok. Randevu talep edilmiş; geri dönüş yapılmış değil.
Bu hafta içerisinde; "ard arda" randevu kabulleri gelirse; sürpriz olmasın.
Çünkü;
Bu gelişmelerin "aciliyet" ve kabul alacağı dünkü Kuzey Irak trafiği ortaya koydu.
Dün;
İçişleri Bakanı Beşir Atalay Kuzey Irak'a gitti.
Federal Kürdistan Yönetimi Başkanı Mesut Barzani.
Ve ardından Bölge Başkanı Berham Salih'le görüşmelerde bulundu.
Barzani ile 3 saat. Salih'le bir saat.
Atalay görüşmelere ilişkin tabiri caizse Kürdistan topraklarında iken "ser verip, sır vermedi?

* * *

Dışarıya birçok bilgi sızdı diyebiliriz;
Ki o bilgilerin ekseriyeti de "görüşmelerin" gerekçesine muhteva etmekte.
Yani; "farklı" bir gelişme yok.
Sanırım;
Bu görüşmenin daha önem arz edecek olan yönü.
Bir süredir; ABD'de bulunan MİT Bölge Başkanı Hakan Fidan'ın hafta içerisinde buralara yapacağı gezi.
Gelen ve yayımlanan haber ile bilgilere bakılırsa;
Fidan'ın ABD'de yürüttüğü görüşmelerin "tüm ekseni" PKK’ya karşı yeni bir "strateji" ortaya koymak.
Burdaki temel düşünce;
PKK'yı "top yekûn" imhaya mı yönelik olacak?
Yoksa
Ahmet Türk'ün de.
Murat Karayılan'ın da.
Mülakatlarda dillendirdikleri gibi;
"PKK'yı silahsızlandırıp, BM gözetiminde Kuzey Irak'ta veya başka bir bölgeye çekmek mi" olacak?

* * *

İşte bu iki "aktivite" aslında kapalı kapılar ardındaki "görüşmelerde" nelerin ifadesiyle mümkün.
Çünkü bu tür "hassas ve titizlik" arz eden konular daima; "kapalı kapılar" ardındaki sözler sonuç verir.
Medya önündekiler sadece; "seyir" üzerindeki tozun tartışmasıdır.
Ha burada;
Dünkü Taraf'ın "manşet" haberi dikkatinizi çekmişir.
PKK Güneydoğu'dan çekilip, Kandil'de yoğunluk alıyor diye.
Hayli yankı bulan tabiri caizse "bomba" haberdi.
Ve herkeste şu soru vardı; "Olabilir mi, doğru mu?".
Farklı bilgiler arz etse de; Askeri kaynaklara dayanarak DHA’nın verdiği haberde; "Bilakis" PKK'nın silahlı güçleri bölgede yoğunlaşıyormuş?

* * *

Velhasıl;
Biz Kürtlerle alakalı "önemli ve pür dikkat" çeken bir haftaya dâhil oluyoruz.
Hani bir söz vardır ya; "temenni".
İşte bizim de; bu minvaldeki "temennimiz" dâhil olduğumuz haftanın;
"Sorunların" çözümüne kararlılık gösterilmesidir.
Yani;
Bu adımlar ve kritik gelişmeler Kürtlerin hak ve taleplerinin yerine getirilmesi.
Demokratik haklarının verilmesi.
PKK'nın da "silahsızlanıp", sürecin fertlerine dâhil olması?
Yoksa
Kürtleri "topyekûn" göz ardı eden.
PKK'yı "şiddete" dayalı yeni konseptle "imha" etme, gelişmeleri olarak tarihe geçmesin!

* * *

Gelelim;
Başbakan Erdoğan'ın "Kürtçe" ile alakalı söylemine.
"Kürtçe Türkiye'de resmi dil statüsü kazanamaz".
Doğrusu;
Başbakan'ın "bu çıkışına" anlam vermiş değilim.
Çünkü
BDP'nin bugüne kadar bu alanda "bir istek ve talebi" olmadı.
Sadece;
"Anadile" Yasal güvence sağlanması.
Ve Devlet Okullarında bu yönde "birşeyler" yapılabilinir mi; söylemi vardı.
Sanırım!
Başbakan'ı bu noktada "bilgilendirme" yanlışlığı var.
Yoksa
Kürtler için "Kürtçe Kursların" açılması yönünde hak yıllar önce verilmiş.
Ki veren de; AK Parti iktidarı.

* * *

Burda;
Hassasiyet isteyen "yaratıcı bir politikanın" icra edilmesi.
O da;
"Kim neyi, nasıl istediğini ve cevabının ne olduğunu" iyi bilmeli ve doğru ortaya koymalıdır.
Ha;
Diyebiliriz "Kürtçe Kamusal Alanda da" ikinci bir dil olarak kullanılabilinsin.
Tabi bunun için;
Türkiye'nin "Federal" bir yönetime geçmesi.
Güneydoğu için de; "Özerk" bir yapı oluşması lazım.
Şuan için de;
Bu biraz zor gibi geliyor.
O zaman; 'icra edilen' tartışma iki tarafa da olumsuz bir yansıma getirtiyor.
İşte böylesi;
"Gerilim" arz eden hadiseler.
Ve Kritik öneme sahip aktivitelerin seyir edeceği bir haftaya giriyoruz.
Haydi hayırlısı.
İnşallah "bereketli" bir hafta olur.