HASTANE ÖNÜNDE KUYRUK
'Dikkat' çekilmesi gereken hadiselere ilişkin; 'Şekil A da görüldüğü gibi' diye!
Bende bugün; yazıya konu olan hadiseye ilişkin; köşeye aldığım 'iç burkan' resimle görüldüğü gibi diyorum.
Yani 'Resimde görüldüğü' gibi! Tabi resmin 'çığlık çığlığa' ürettiği bir soru var. Birilerinin de 'kulağını' çınlatarak.
'Bu çağda bu görüntü' olur mu?
***
Ne hazindir ki; görüldüğü gibi oluyor! Hem de öyle böyle değil; ulu orta, aleni bir şekilde icra ediyor.
Sevgili okurlar! Bu 'yarı fulü-yarı karanlık resim önceki gece saat 22.30 sularında çekildi. Kameralar da görüntü aldı.
Resmin çekildiği şehir Güneydoğu’nun metropol kenti olarak övünülen Diyarbakır’ımız. Resmin çekildiği yer ise; daha bir ünlü.
Övünülen kurum! Türkiye'nin sayısı hatta kapasite anlamında üstüne olmayan. Hitap alanı geniş.
Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki 13 İl'e hizmet veriyor. Bu güzide kurum da Çocuk Hastalıkları Hastanesi.
***
Resmin çekildiği yer hastanenin 'poliklinik' bölümü! Resim’e yansıyan görüntüye gelince.
Soğuk, yağmur ve çamur demeden kuyrukta bekleyenler. Tabi resimdekiler 'hasta yakınlarını' ziyarete gelenler değil.
Gece vardiyasının değişimi için 'görev' almayı bekleyen hastane personelleri hiç değil. Yemek, ekmek, gıda yardımı da yok.
İçerde bulunan ATM'den para çekmek için de; gelenler değil. Peki, bu insanlar 'neyin kuyruğunda' bu ayaz gecede bekliyorlar?
Ne trajedi bir durum ki; bir gün sonra hasta olan çocuklarını muayene edebilmek için; 'muayene fişi' kuyruğundalar.
***
Anlayacağınız! Muayene fişini sabahın ilk ışığında alıp mesai içerisinde doktora hasta olan çocuklarını muayene edecekler.
Tabi bu öyle kolay bir bekleyiş değil. Gece yarısı sıraya girip, sabah mesaisinde 'fişi' alırım şansı her zaman olmuyor.
Sıra gelmeyebilir. Kimi bir gün, kimi iki gün, kimi de bir kaç gün 'aynı' uygulamayla; sıranın kendisine geleceğini bekliyor.
Bir umutla 'hasta olan' küçük çocuğu doktora muayene ettirip, tedavisini sağlayıp iyileştirme çabası.
Peki bu kadar 'eziyetin' reva görülmesinin gerekçesine gelince.
***
450 yataklı hastane olmakla övünen Çocuk Hastalıkları Hastanesinde bir tek 'Nöroloji' doktoru var.
Yani tek uzman doktor. 'Domuz' gribi gibi salgın bir hastalığın gündemde olduğu bir dönemde.
Hasta sirkülasyonunun yüksek olduğu tartışılmaz olunan Güneydoğu'nun tüm illerinden gelen hastalara;
'Bir tek' Nöroloji doktoru 'nasıl' cevap verebilir?
İşte 'verilemediği' içindir ki insanlar gecenin bir yarısında 'kar-kış' demeden evlatları için kuyruğa giriyor.
***
Bir doktorun azami günde hasta muayene edebilme kapasitesi; 40 hastayı geçmez.
Diyelim ki; her hastaya 5 dakika muayene edebilme zamanı ayırsın; olsa olsa sayı 60'a çıkar.
Ya geride kalanlar! Beklemekten başka 'seçenekleri' yok! Olmadığı içinde; çile çekiyorlar.
Hastane yetkilileri de; 'olup-bitenden' ciddi bir şekilde muzdarip, elden ne gelir diyorlar.
Bir tek uzman doktor 'ancak' bu kadar yetişebilir. Sağlık raporlarına imzası da cabası diyorlar.
***
Peki, bu çirkin ve çağdışı rezilliğin ber tarafı mümkün değil mi; 'Nöroloji' doktoru sayısı birden fazlaya çıkarılamaz mı?
Elbette! Ama bunu icra edebilecek kim?
Çocuk Hastalıkları Hastanesi Başhekimi mi, İl Sağlık Müdürü Namık Kemal Kubat mı, İl Valisi Hüseyin Avni Mutlu mu?
Yoksa AK Parti Milletvekilleri ve Tarım Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker mi? Veya Sağlık Bakanı Dr. Akdağ mı?
Aslında 'hepsinin' bu hadisede günahı çok! Lakin 'hazin' duruma alaka gösteren yok.
***
Eğer olsa idi; babalar, kardeşler, analar-bacılar 'gecenin' bi yarısında doktor muayene fişinin nöbetini tutmazlardı.
Ve objektiflere veryansın etmezlerdi; 'Bize bu rezilliği yaşatanlar utansın' diye.
Tabi diyeceksiniz ki; Çocuk Hastalıkları Hastanesi dışındaki diğer hastanelerin 'hal-i ruhiyesi' güllük gülistanlım mı?
Hayır!
Hepsinde; 'özellikle uzman branş' alanında hekim eksikliği fazla. Hemşire mi, diğer sağlık personeli mi?
Neden bahsederseniz edin; hepsinde 'aksama ve eksiklik' var.
Şunu ifade edebilirim ki; eksik olmayan tek şey var ' o da keyfiyet'!
***
Sözün kısası! Bu keyfiyete bir son verilsin. Bu işin etkili ve yetkili zevatları; keyfiyetlerinden bir an olsun arınsın.
Ve Güneydoğu'yu yakından ilgilendiren ve cevabı çok büyük olan 'hadiseye' el atıp, çözüm üretsin.
Aksi taktirde 'vebali' ağır olur, hele hesabı büyük olur!
Çünkü bir canın 'ölümüne' sebebiyet vermek dinimizce kainattaki tüm insanları öldürmüş oluruz.
Onun için diyorum ki Sağlık gibi 'insan hayatı' gibi önemli bir mevzuu ve aksaklık 'görmezden' gelinmez.
Gelinmemeli. Bizden 'uyarması'!