HAVA KESİYOR, SİYASET YAKIYOR?

Hiç kuşkusuz ki;
Meteorolojik yönde şu an hava hayli buz kesiyor.
Keskin, nefes aldırmıyor kar, yağmur ve dondurucu soğuk.
Eksi, 5'lerdeyiz!
Ki gelen bilgilere göre; bir süre daha kış şartlarıyla boğuşacağız.
Yani, "kışlıklardan" tez be tez bugünlerde kurtulmamız mümkün değil.
Ne diyelim, doğanın şartları bu.
Neyse!
Zaten size "meteorolojik" hava durumunu sunacak değilim.
Sadece bilgi notu noktasında aktardım, tedbirli olalım diye.

* * *

Evet,
Siyasetin "meteorolojik" durumuyla, bugün hasb-i hal edeceğiz.
Malum;
2011 seçimlerinin startı verildi. Her ne kadar; gün konusunda kesinlik hâsıl değilse de, seçim Haziran'da yapılacak.
Eee!
Seçim arifesinde, "aday adaylığı" için, "kapı" aşındırma aktifliği hız kazanır.
Listeye nasıl girebilirim.
Ya da, liderin "gözünde" yer alabilir miyim diye!
Ki, şuan Diyarbakır dâhil olmak üzere birçok kişi "başkent" trafiğinde mekik dokuyor.
Önümüzdeki günlerde;
Bu yönde hayli kapsamlı bir yazım olacak?
Çünkü,
Gerek AK Parti cephesinde ve gerekse BDP cephesinde "arıza" yaratan gelişmeler var.
El-ense; misali!
Neyse. Buna bilahare, değineceğimizi söyledim.

* * *

BUGÜN SEÇİM OLURSA?

 

Dedik ya;
Seçim atmosferine girdik. Tabi, seçim havası solunmaya başlanmasıyla, seçim anketlerinin de peşi sıra gelişmeye başlar.
Nitekim
Dün Metropoll Araştırma şirketinin son çalışması kamuoyuna yansıdı.
Bugün;
Seçim olursa kim ne kadar oy alacak diye!
Bildiğiniz gibi;
Başbakan Erdoğan'ın 2011 seçimlerindeki hedefi yüksek.
Özellikle; Anayasa değişikliğiyle ilgili "güven" kazanma noktasında, yüzde 50'yi hedefliyor.
Yani;
2011 Haziranındaki seçimde AK Parti yüzde 50 oy oranını göğüslemek istiyor.
Peki,
CHP ne diyor?
Malum, CHP'li Gürsel Tekin diyor ki tek başına iktidar olabilmek için "bize yüzde 37 oy yeter" diyor.

* * *

Araştırmanın sonucuna göre;
Bugün seçim olursa dört partinin oy oranı "kararsızların da" katılımıyla şöyle:
AK Parti yüzde 45,3,
CHP yüzde 30,7
MHP yüzde 13,8,
BDP ise yüzde 6,5
Referandum sonuçlarını bu veriyle kıyasladığınızda CHP'deki gidişatın özellikle Kılıçdaroğlu noktasında, Baykal'a göre "kazanımı" yüksek.
Bunu da;
Araştırmanın liderlere olan güvenle alakalı sonucu ifade ediyor.
Baykal yüzde 10-15'lerdeki güven duygusunu, Kılıçdaroğlu yüzde 7 gibi bir artışla yüzde 22,5’te.
Erdoğan ise, yüzde 40,6’taki güven vericiliğiyle, Parti liderleri arasında "fersah fersah" önde!
MHP,
Alenice görünen o ki "kan kaybı" yüksek derecede.

* * *

Düşünün;
Kararsızların dağılımından sonra Baraj üstüne çıkıyor.
Bence;
MHP, ANAP ve DYP'nin düştüğü durumun kendisi için de kaçınılmaz olduğunu gördüğü içindir ki.
Şu son günlerdeki;
Siyasi üslubunu "şiddet" üzerinde kurgulamaktadır.
Korkarım ki;
Önümüzdeki zaman dilimi içerisinde bu üslubunu sokağa yansıtıp.
Kürt kimliğini de;
Bahane ederek "derin" noktalara mevziler açsın.
Öyle görünüyor ki;
Buz kesen meteorolojik havayı, siyasetin kavurucu sıcaklığı geliştireceği atmosferle hayli ısıtacak.
Çünkü;
Dün Ankara'da gelişen üniversiteli eylem öyle yabana atılacak bir gelişme değildi?

* * *

MHP'NİN HAL-İ RUHİYETİ?

 

Size göre, MHP...
Yani, Milliyetçi Hareket Partisi...
Ve tabi ki;
Partinin Lideri Devlet Bahçeli...
Vücuda getirdiği siyasi konjöktür, bugün hiç de "hayra alamet" bir seyir ihtiva etmiyor.
Etmediği gibi;
Özünü borçlu olduğu "Milliyetçilik" duygusuna da, halel getirerek "kavgacı" bir zihniyet kimliği kazandırıyor.
Herkesle çatış,
Ama "kendi" gerçeğini görme!
Malum;
Hafta başında Parti grup toplantısında Bahçeli konuştu.
Tabiri caizse;
Önüne geleni, sağında, solunda ve arkasında her kim var idiyse.
Siyasi rakip diye;
"Şiddeti ve çatışmayı" körükleyen bir üslup icra ederek, saldırdı.

* * *

Öyle ki;
Ülkenin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü bile "darağacına" taşıyan fikri, ortaya koydu.
Neden;
Diyarbakır'a gittin.
Neden,
Büyükşehir Belediyesini ziyaret ettin?
Neden,
Diyarbakır halkıyla kucaklaştın?
Neden,
Eşitlik ve kardeşlikten bahsettin?
Diye,
Huzursuz bir "ağız" koduyla konuştu...
Aslında;
MHP "gerçekleri" biliyor, ama bilmezlikten ve görmezlikten geliyor.
O "marjinal" düşüncenin, ipine sarılmış vaziyette.

* * *

Eğer;
Bu ülkenin vatandaşlarını ırk, dil ve din gözetilmeden "eşit" olduklarını vurgularsa.
Eğer;
Kürtlerin de bu ülkenin "asil" unsurları olduğuna, iman getirirse.
Eğer;
Kültürel değerlerin bu ülkenin zenginliği olduğunu söylerse.
Biliyor ki;
"El hak" derse, şiddet ve çatışma ortamından beslenen zümreden olacak?
Ama bunu da bilmiyor ki;
Bu tür "marjinal" düşünce üreten siyasi yapılar hiç bir zaman "baki" olmamışlardır.
Çünkü
Varlıkları ve ortaya koydukları "siyasi" oluşum daima birilerinin "değirmenine" su taşıma olmuştur.
Onun için;
Bahçeli, Kılıçdaroğlu'na çıkıp AK Parti'nin değirmenine "su taşıyorsun" deme hakkına sahip değil.
Hatırlatmak gerekir.
Daha bir kaç ay önce. Referandum'da, Anayasa değişikliği için "sandıkla" alakalı, siyasi tutumunuz neydi?
"Hayır" diyen, şer cephesinde değil miydin?
Ki,
CHP ile kol kola "hayır" kampanyası yürüten, siz değil miydiniz?
Ne çabuk unuttunuz!
Ülkücü camianızı bile; "küstürmediniz mi?" CHP'nin değirmenine su taşıma, aktifliğinizde.

* * *

KİM KİMİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIYOR?

 

Anlayamadığım;
Şu "statükocu" düşüncenin yaşaması noktasında CHP'den çok MHP'nin efor sarf etmesi.
Bilemiyorum;
Ülke ve dünya değişim görürken. Siyasi düşüncelerin savunma cephesi de, bu değişim de rota değiştiriyor.
Çünkü;
CHP'nin gelenekçi anlayışını MHP savunuyor.
Hem de,
Kendi tabanına ve seçmenine rağmen. Milliyetçiliği "ülkenin milli birlik ve bütünlüğü" olarak görenlere karşı.
Barışın,
Kardeşliğin,
Hoşgörü ve sevginin.
Dilin, dinin ve kimliklerin "eşitlik" içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çatısı altında yaşaması gerektiğini dile getiren gönüldaşlarına rağmen.
O hala da;
"Milliyetçiliği", "benden olmayan" tu kaka "bölücü" olarak gören bir anlayışı kovalıyor.

* * *

Ve bilemiyorum ki;
Aflarına sığındığım MHP'li seçmenlerin ekseriyeti "bu tezime" hak veriyorlar.
Yoksa;
MHP 2011 seçimlerinde "barajın" altında kalma korkusu içerisinde, etrafa saldırganlık etmezdi?
Bakın;
Bu ülkenin barış ve kardeşlik "değirmenine" su taşıyan siyasi yapılar nerde?
AK Parti'nin,
Bana sorarsanız "her ne kadar" tartışılır yönleri var ise de; "alternatifsiz" oluşunun en büyük etkeni "kucaklayıcı" olmasıdır.
Ahmet Altan'ın ifade ettiği gibi;
MHP'ye denilse ki gelin "Kürt meselesini siz çözün" nasıl çözecekler?
Yani, çözüm için ne önerecek?
Sanmıyorum ki;
Çözümün "demokratik" argümanları kullanma noktasında icra etsin.
Tıpkı;
Salı günkü grup toplantısında kullanılan üslup gibi "vur-parçala-yok et" siyaseti güdülecek.
Velhasıl;
Fikri olmayanın sarılacağı dal elbette ki savaşlar, çatışmalar, çekişmeler olacaktır?