HAYIRLI OLSUN; EŞBAŞKANLIK
BDP'de;
Yerel yönetimlerle alakalı ciddi ve hassas bir adım planlanıyor!
Önem arz edici!
Strateji değişikliği, Parti yönetiminde uygulanan "eş başkanlık" sistemini yerele de uyarlamak.
Yani artık,
Parti Yönetiminde olduğu gibi, Belediye Başkanlıklarında da "eş başkanlık" olacak.
Ve yönetim bu şekliyle, belediyeyi idare edecek.
Doğrusu,
Zamanlama açısından, geliştirilen farklı spekülasyonlar hasıl olsa da.
Birilerini "cezalandırma mı?" yoksa Yerel Yönetimlere "balans ayarı mı" dedirten uygulama.
Demokratik ve eşit siyaset ölçeğine uygun.
Her ne kadar; "yasal altyapısı" olmaz ise de.
Evet!
Şuan BDP'nin elinde mevcut olan 99 Belediye Başkanlığı "bu yönetim" anlayışıyla, idare edilecek.
Tabi burada;
Önemli bir ayrıntı da "kadın-erkek" eşitliği!
Çünkü;
Belediye Başkanları şayet "erkek" ise, eşbaşkan kadınlar arasından seçilecek.
* * *
Mesela dün araştırdım.
Baydemir'e "eş başkanlık" yapacak isim kim?
Yani bir ölçüde, Başkanvekili Metin Kılavuz'un yerini kim alacak?
Gelen verilere göre;
Yenişehir İlçesi Belediye Başkan Vekili Hafıze İpek olacak!
İpek, seçimlerde 4 ilçeden en fazla oy alan Meclis Üyesi.
Kendisi tarih öğretmeni.
Peki;
BDP'ye göre bu sistemdeki amaç ne?
Daha verimli yönetim sağlamak.
Ve daha etkin bir kontrol mekanizması kurmak.
Malum.
BDP'nin bu "yereldeki" yönetim düşüncesi, henüz uygulama aşamasında değil.
Bir süre daha; "şekl-i ve şem-al-i" açısından rötuş alacak.
Sanırım; önümüzdeki Ocak ayının başına doğru "yeni yıl" sürprizi olarak işlem görecek.
* * *
Şimdi gelelim;
Bu hamle üzerindeki dedikoduya.
Şöyle ki;
Herkesin kafasını kurcalayan durum "zamanlama" ve uygulamanın şekli.
Soru ve kurgulanan şu;
"Silahların miadı dolmuştur" diyen Osman Baydemir'i "cezalandırmak".
Ve görev yetkilerini, "tırpanlamak".
Dün bu soru BDP Genel Başkanı Demirtaş'a soruldu; "Bu sistem" neye hikmettir diye.
"Eşbaşkanlık sistemi geneldir. Osman Baydemir'e özgü değil" dedi.
Aynı soru çok tartışılan o isme Baydemir'e de soruldu:
"Manşet mi olmuş. Mübarek bir türlü manşetlerden düşmüyoruz."
Velhasıl.
Demokrasilerde, "yönetim ve irade" eşitlik üzerine kurguludur.
Kadın da, Erkek te.
Bilinmelidir ki, "kontrol mekanizması" tek kişide olduğu zaman, içtihat keyfiyete bazen hasıl olmuyor değil.
Ne diyelim!
Hayırlı olur inşallah.
Ama yasal altyapısı olmayan bu durumun her ne kadar "eş başkanlık", Başkanvekilliği göreviyle eşbaşkan haline gelir de.
Süreç ve işleyiş açısından; durumda arıza çıkar mı?
Onu bekleyip göreceğiz.
* * *
15 MİLYON DEĞİL, 41 MİLYONMUŞ?
...Ve gelelim;
Hassasiyeti kent ahalisi için "ihmale" gelmez mevzuya!
Yani şu bizim,
Birilerinin yangından mal kaçırırcasına iştah kabarttığı Devlet Hastanesi hadisesi.
Hafta başından beridir;
Hastanenin "işlevsiz" kılınarak, Araştırma Hastanesine "entegrasyonunun" sağlanması operasyonuna kafa tutuyoruz.
Bu operasyonun;
Hem insani, hem ahlaki, hem de maddi yönden "tahribat" içerdiğine ilişkin.
Olumsuzluklarını, hayli detaylı sizlere aktardık.
Etkili ve yetkili zevat-ı da uyardık.
Milletvekillerine de, SİAD ve STK'lara da, mesajımızı verdik.
Beyler; "görmezden" gelmeyin.
Ülkenin 81 ilinden sadece Diyarbakır'a reva görülen bu "ardında" hinlik ihtiva eden mevzuya; eğilim gösterin.
Tepkiler.
Ve söylemler sanırım; Ankara'da birilerini "uyandırdı".
Çünkü;
Bu yönde aldığım bilgilerin ihtiva ettiği gelişmelere göre "Bakanlık" durumu gözden geçiriyor.
Süreç açısından;
Artıları ve eksileri noktasında neler yapılabilinecek diye?
* * *
Ancak şunu ifade edebilirim;
Beklentilerimizi ve taleplerimizi cevaplandıracak bir sonucun çıkacağına doğrusu pek ümitli değilim.
Neden derseniz;
Bakanlığın Hastanenin "entegrasyonuyla" alakalı kaleme aldığı üç sayfalık yazının satır araları; "kuşku" körüklüyor.
Şöyle ki!
Diyorlar ya, Bölge Araştırma Hastanesi'nin bulunduğu alana; 1050 yataklı Kadın, Çocuk, Onkoloji, Göğüs, Fizik, Psikiyatri, Kardiyoloji gibi birimlerin 2011 yılında inşa edileceği.
Ve bunların, yatırım programına alındığı.
Ancak, burada bir satır var.
Şöyle diyor; Kamu Özel Yatırım Ortaklığı Modeliyle bunlar yapılacak.
Ne demek bu;
Bugün yarın "ÖZEL" şirketler "hizmet alımı" noktasında orada hastane yaparsa şaşma.
Tabi bu şaşma hadisesi;
Önce "entegre" edilecek sonra "işlevsiz" denilip kapısına kilit vurulacak dediğimiz Devlet Hastanesi'nin bulunduğu alan için de geçerli olabilecek.
Velhasıl.
Ben ilk gün ifade ettim!
Bu operasyon "göbekli" şahsiyetlerin iştahına binaen icra edilmektedir ki; biraz daha göbek ve ense büyüsün, kalınlaşsın diye!
* * *
Ha burada;
Şuan üzerine titrediğimiz Devlet Hastanesinin bir önceki Baştabibi tarafından 15 milyon (trilyon) liranın güçlendirme ve iyileştirmeye harcandığını yazmıştım.
Ve bunun; hesabının sorulması gerektiğini.
Sağlık Bakanlığı ve diğer yerel yöneticilerin "çelişkiler" içeren bu organizasyona nasıl göz yumduğunun yargılanmasını istemiştim.
Meğer;
Başhekim Fetin Rüştü Yıldız döneminde harcanan para 41 milyon (trilyon) imiş.
Yani;
Hastane içerisinde sadece ve sadece "bina içi" onarım ve yapım yönünde harcadığı para 41 milyon lira.
Bana ulaşan; rakamın 3 katı.
Dün Tabipler Odası Başkanı Sayın Koç aradı.
Bu konuda; Hastanenin hesap işleriyle alakalı kişilerden sormuş "onarım harcamalarının" toplam miktarı ne kadar diye?
Kendisinin bildirdiğine göre; BU RAKAM 41 MİLYON LİRA.
Demek oluyor ki;
Fetin Rüştü Yıldız başhekimliği döneminde şu anki hastane gibi "üç hastane" inşa edebilecek parayı "onarıma" harcamış.
Ve buna; Sağlık Bakanı Recep Akdağ.
Tedavi İşleri Genel Müdürlüğü ve diğer zevat.
Altına "olur" imzası atmış ve "devletin malı deniz." diyerek döktürmüş.
Bugün de; "Bina" çürük deniliyor, işlevsiz diye aşamalı kapıya kilit vurmanın operasyonunun düğmesine basılıyor.
Nedendir bilinmez;
Adil ve vicdanı hür birileri çıkıp da, "nedir bu rezalet" demiyor?
Neden; bu ilgisizlik ve alaka gösterilmeyiş.
Bilemiyorum.
Ama şunu ifade edeyim; dilimin döndüğü, kalemimde mürekkebin kaldığı sürece bu ve benzeri çirkinlikleri "anlatmaya ve yazmaya" devam edeceğim.
Ta ki;
Birileri "uyanana" kadar!