Hazro mu, Hanzo mu?

Hissediyorum!
Hazro ilçemizle alakalı; yazı başlığının ilk okunuşta sizde kırılganlık yarattığı.
Hatta kafanızda "tepki" şimşeklerinin oluştuğu.
Hoppala deyip, bu da nerden çıktı?
Koca bir ilçe nasıl olur da "isminin" yanına "Hanzo" getirilip gündem konusu olur?
Hazro nerde, Hanzo nerde?
Kim böyle bir "cesareti" gösterebilir.
"Özdeşleştirebilir?"
Aynen öyle. Haklısınız.
Çünkü mevzuu bana da intikal edince tepkim sizden farklı olmadı.
Daha büyük oldu.
Böyle bir; "özdeşleşme" olabilir mi?
Kemal Sunal'ın "Dağ adamı ve vahşiliği" öne çıkaran; "Hanzo Filmindeki" karakterle Hazro ismi "aynı potaya" nasıl girmiş?
Düşüncesi bile insana "değişik" bir negatif tepki geliştiriyor.
Garip bir durum. Ama ne yazık ki; gerçek. Haberi tüm detaylarıyla "aldım".
Okudum; "neden böyle" bir polemik geliştirildi.
Hazro ahalisi "nasıl" böyle bir mevzuya beyin yoruyor diye?
Hazro'nun "ismini" dahi değiştirecek süreç nasıl oluştu?
14 bin nüfuslu Diyarbakır'ın gözde ve şirin ilçesi Hazro'nun "ismiyle" alakalı, tartışma iki aydan buyana varmış.

***

Mevzuu İlçe Kaymakamı Ertuğrul Egemen'in ilçeye atanmasıyla başlamış.
Ne hikmetse kaymakama göre; ilçenin ismi "Hanzo" olarak telaffuz ediliyormuş.
Ve bu nedenle de "anlaşılamıyormuş"! İsim değişikliğini aklına getirmiş.
Ve bunun için anket yapmış.
İlçe halkının görüşüne başvurarak, "siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?"
İlçenin "ismi değiştirilsin mi, değiştirilmesin mi?
2 bin kişiyle "yüz yüze" görüşülmüş.
Anket sonucunda; ilçe ahalisinin ekseriyeti "isim" değişikliğine "hayır" diyerek tavır koymuş.
Kaymakam Egemen "hayır" cevabı alınca; oturmuş yerine.

***

Bu görüntünün birinci yüzü. Tabi diğer yüzü; mevzuya dâhil olan İHD Diyarbakır şubesi iddia ediyor.
Şube Başkanı Muharrem Erbey, konuyu İl Valiliği ve İçişleri Bakanlığı gündemine taşıyor.
"İsim değişikliğinin nedeni ve ortaya çıkan söylentiler nedir?" diye.
Hazro Kaymakamlığı resmi yazıyla duruma ilişkin cevap veriyor.
Yazı özetle şöyle: "İlçe ismi olan Hazro ilçe dışında 'Hanzo' tabiri ile karıştırılmakta ve çoğu kez kulağa hoş gelmemektedir. Bu husus diğer kurumlarla yapılan sözlü iletişimlerde çoğu kez gündeme gelmiştir".
Anketle alakalı olarak da şöyle deniliyor: "Çoğunluğun görüşü alınarak hareket edilmiş, dolayısıyla tam bir demokrasi anlayışının uygulanması güdülmüştür. Yapılan ankette ilçe isminin değiştirilmemesi yönü ağırlık basmış ve bu değişiklik uygulamaya geçirilmemiştir"
Erbey; "Hazro'da yaşayan vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu ilçenin değişmesini istemiyor. Dolayısıyla o ilçede oturan insanların önerisi olmadan isim değişikliğine gidilmesi bir insan hakları ihlalidir"
Erbey, "isim değişikliğinde" başka gaye var diyor.

***

Zaten; Hazro 1954 yılına kadar Silvan ilçesine bağlı bir beldeydi.
O zamana kadar; yöre halkı tarafından da Kürtçe olarak "Hatro" denilirdi.
Yani "gelen gün" olarak isimlendiriliyordu.  Hazro ne zaman ki; Silvan'dan ayrılıp ilçe olunca Hazro ismini aldı.
Sonuç itibariyle; "isim üzerindeki" polemiğin bu kadar gelişmesi.
Ve "hanzo" ile ilişkilendirilmesi; gerçekten manidar bir durum.
"Kaş yapayım derken göz çıkarmamak gerekir"!
İsim değişikliği ya da yeni isimlerin zikri "moda" halini almış durumda.
Şunu net algılamak gerekir. "Ad değiştirmek" yenilik mi?
Ya da isimlere "eklemeler" geliştirmek?
Bence; durum. Hazro halkında yarattığı gibi bizde de karmaşa ve sıkıntı yaratır.
Takdir edersiniz ki; "geliştirilebilecek" hamle açıklık ve rahatlık getirmesi gerekir.
Karmaşa ve sıkıntı getirecek hamleler "daima" sakıncalıdır.
Geçmişe olan bağları da koparır.
Sonuç itibariyle diyorum ki; Değişimler bilimsel oldukları zaman yeniliktir. Yoksa yozlaşmadan öteye geçemez.
Biliyorsan yap! Bilmiyorsan bozma!

***

ERGENEKON HASTA!
Gel gelelim; gündemin şaşmaz "mevzusu" Ergenekon'a.
O da garip bir "ruhsal" yapıya sahip.
Türkiye'nin "karanlık" dönemine imza atan bir yapı olmasına rağmen; "hasta"
Ne hikmetse!
Dikkatinizi çekti mi bilemiyorum?
Ama benim dikkatimi çekti.
Mevzunun şüphelileri ve sanıkları "son günlerde" hep 'hastalıkla' gündeme geliyorlar.
Öyle ki; "hastane yolu" çeşme yoluna döndü.
Giden de "eline" aldığı raporla; "Sağlık sorunu" tahliyeyi istiyor..
Dikkat çeken bir diğer nokta ise;
Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmeler de işe yaramayınca özellikle asker tutuklular GATA'daki hükümlü koğuşuna götürülmek istenilmesi.
Bakınız;
Veli Küçük, Şener Eruygur, Arif Doğan ve Hurşit Tolon'dan sonra emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırıldı. 6 ay firari şüpheli olarak yurtdışında bulunan Ersöz, yakalandıktan hemen sonra rahatsızlandığı gerekçesiyle hastaneye kaldırıldı.
Ersöz, JİTEM'ci tutuklu emekli Albay Arif Doğan'la Koşuyolu Hastanesi'nde aynı odada kalıyor.
Her gün 5–7 sanık, hasta olduğu gerekçesiyle duruşmalara gelmiyor.
Hastalananlar, fenalaşanlar, kalp sorunu yaşayanlar yargı sürecinde sıkça gündeme geliyor.
19 aydır devam eden ETÖ soruşturmasında en çok dikkat çeken ise asker tutukluların önce rahatsızlanıp daha sonra GATA'ya sevk edilme talebinde bulunması.
Manidar bir durum.
Yoksa GATA'daki Hükümlü koğuşunda, Encümen-i Daniş bir durum mu var?
Akla gelmemesi mümkün değil.