HEDEF; YENİ TÜRKİYE MÜHENDİSLİĞİ!
Sizce!
Hal-i hazırdaki 'fırtına' neye delalettir?
Hikmeti nedir?
Sirayet ve "hakikat" ölçütü ne kadar halistir?
İsterseniz, bunu az sonra hasb-i hal edelim.
Önce, resmin verdiği ilk sunuma bakalım.
Vaka Ülke ve millet olarak aşina olduğumuz, sistemin üretkeni olarak herkesin bildiği; "yolsuzluk, rüşvet ve usulsüzlük"
Görüntü bunu söylüyor.
***
Çünkü.
Adından söz edilen 4 bakanlık var.
Bir de bu bakanlardan, 2'sinin oğlu da malum mevzulardan tutuklandı.
Ki birisi de "adli kontrolde".
Ve bir dizi "iş adamı da" var içerde.
Halk Bank'ın Genel Müdürü de.
Seç nevileri ise;
Para transferi,
Altın kaçakçılığı,
İmar usulsüzlüğü,
Vatandaşlığa geçirme gibi "hukuk dışı" faaliyetler serisinden itham ediliyorlar...
Fezlekeleri böyle diyor.
***
Anlayacağınız!
Vaka'nın "soruşturma" envanteri özetle bu.
Sıradan bir "adli" işlem diye görülüyor.
Ama velâkin öyle değil!
Resmin büyüklüğüne baktığınızda durum vahim derecede farklılık arz ediyor.
Hele ki, çevresel "etkinin" yarattığı tahribat ölçütü de görülürse!
Ki operasyonel faaliyetteki "güç ve kullanılan araçları" da eklediğinizde.
Tabi ki, iddiaların içeriği,
Hazırlanan fezlekelerin şekli.
Yargı ve kolluktaki "çekişmenin" dışa vuruşu-kavgası.
En önemlisi de, "zamanlama".
Tahkikattın tükettiği "zaman" dilimi de dâhil olmak üzere tüm bunlar bir anda "vakaya" ciddi bir küresel kimlik kazandırdı.
***
Bir zamanın "Di Pietrosu" Savcı Zekeriya Öz!
"Değişime mi" uğradı.
Ve himayesinde yürüttüğü soruşturma da mı?
Doğrusu, görüntü ve kamuoyundaki algı.
Seyir ölçeğiyle; "masumiyet" hanesinden her şey çıkmış görünüyor.
Hukukun...
Yargının.
Adaletin tecelli etmedeki "asli" görevindeki işleyiş kulvar değiştirip; "kaos" üretimine geçti.
Sokağın söylediği bu?
Ki kamuoyuna yansıyan, "tablo!" bu şekilde okunup yorumlanıyor!
***
Okumadan çıkan özet, yani pozisyon şu şekilde değerlendiriliyor...
Siyasal iktidara yönelik; "mühendislik" bir yapı hareketi var.
Devlet düzeninde "paralel" oluşum.
Yargı ve Yürütmenin "himaye" altına alınması.
En önemlisi de yeni Türkiye'de, "yeni bir millet" profili yaratmak.
Pek tabi ki, Küresel oluşumların, yeni profilden "nemalanma senaryoları da yok değil."
Malum, Küresel sermaye "leş kargası" gibi fırsatçı.
Nerde, "leş, yem" varsa.
Ya da, kaotik ortam olmuşsa "şıp" diye üşüşür.
***
Nitekim de öyle.
Ülkedeki fırtına onları harekete geçirdi.
Tıpkı, "ilk üç günü" masum bir çevresel eylem olan, Gezi eyleminde yaşanılanlar gibi.
Finansmanlaştılar.
Bir ölçüde, "sürecin" sponsoru olup çıktılar!
Ki o resme baktığınızda, "hiç bir araya gelecekleri" tahmin edilemeyen siyasal düşünceler dahi tek çatıda toplandı.
Tıpkı bugünkü, "buluşma ve ortak" hareket aktifliği gibi.
Sosyalist-komünist-mason-liberal, demokrat, dinci, faşist!
Hepsi tek çatı.
***
Gaye.
Yeni, Türkiye "boyunduruğumuz" altına girsin diye!
Bunlara ek olarak, geçmişten bir de, "hesabı" olanlar var.
Vesayetçi zihniyet.
Malum, kin, nefret ve "intikam" duygusuyla yanıp-tutuşuyorlar şuan.
Gezi'de olduğu gibi.
Ergenekon!
Balyoz ve 28 Şubatçı aktörler.
Ve tabi ki ülkenin değişmez kaderi CHP'nin muhalefet sazanlığı.
***
Tabiri caizse;
Türkiye halı hazırda "şeytan üçgeni" içerisinde tutuluyor.
Tüm; "şer" dokular kol, kola vermiş, "saldırıyor".
"Oligarşik" bir kimlikle.
Parçalara baktığınızda, zihin travması geçiriyor insan.
Medya,
Polis,
Yargı,
İş Dünyası.
Hemen herkes çok farklı eksenler içerisinde hareket edip durumdan vazife çıkarıyor
Pozisyona göre, "pusu!"
***
Haliyle,
Devlet düşüncesi de,
Ülke güveni de,
Siyasal istikrar da, "itibar" noktasında "erozyona" uğruyor.
Ki şuan ciddi bir kayıp yaşıyor.
Şeffaflıktan, fulülluğa!
Der demez de insan söylenmiyor değil.
Ortaya çıkan "kozmik ve kaotik" ortamın yarattığı atmosfer karşısında.
***
Bu kimin savcısı,
Bu kimin polisi,
Bu kimin istihbaratçısı,
Bu kimin Emniyet Müdürü,
Bu kimin Valisi,
Bu kimin Bakanı,
Bu kimin Milletvekili,
Bu kimin Belediye Başkanı,
Bu kimin işadamı,
Bu kimin Genel Müdürü,
Bu kimin Sivil toplum örgütü,
Bu kimin cemaati diye.
***
Şimdi.
Üç Bakanın istifası.
İki milletvekilinin, ben yokum demesi!
Emniyet müdürlerinin,
Savcıların değiştirilmesi!
Elbette ki, "vaka" açısından bir anlam içerebilir.
Toplum nezdinde, "soluk" da olabilir.
Ama bu, "dört başlı mahmurun " freni anlamına gelmez, gelmiyor da.
Çünkü kurgulanan senaryonu "Türkiye'nin" yeniden "Küresel vesayetin" altına girmesine yöneliktir.
***
Nitekim,
Başbakan Erdoğan bu konuda dün altı çizili ifadeler kullandı.
9 başlık altında ifade etti.
Ama en önemlisi; Çözüm sürecini "akamete" uğratmak istiyorlar,
Diyarbakır intikamını,
Oslo intikamını "almak istiyorlar" dedi.
Ne demek!
Türkiye bulunduğu coğrafya da "lider ülke" olmasın.
***
Hele ki.
Komşusal zenginliklerden "yararlanıp" ekonomiksel, "belirleyici" unvanı almasın.
Japon’uyla 22 milyar dolarlık "Nükleer santral" anlaşması.
Çin'le, "ekonomik ve askeri" işbirliği.
İstanbul'a "3'üncü uluslararası" havaalanı inşası.
Ki, stratejik kimlik kazanması.
Kuzey Irak'la "petrol doğal" gaz anlaşması.
İç dinamiklerdeki, "zenginliğin", küresel alanda söz sahibi olma noktasına gelmesi.
Rezervlerin üstünlüğü.
***
Diyarbakır intikamı derken.
Çözüm sürecinin, "seyrinde" devam etmesi.
11 aydan buyana, "çatışmasızlığın" yaşanması.
Terörle Mücadele adı altında.
Dağlara, bayırlara, ovalara,
Silaha, bombaya, mermiye "artık" milyarlarca dolarlık "hebalık" yaşanmıyor.
Bu paralar; "hazinede" sosyal alana harcanıyor.
***
Şimdi.
Tüm bunlara alt alta koyduğumuzda!
Estirilmek istenilen rüzgar.
Ve ortaya çıkan fırtına,
Yerel seçimlerin akamete uğratılması,
Ak Parti oylarını düşürmek,
Başbakan Erdoğan'ı devirmek tamam da.
Temel gaye bu değil.
Tamamen!
Yeni bir Türkiye "mühendisliğine" yönelik aksiyondur.
***
Şunu ifade edebilirim!
Önümüzdeki günlerde.
Hatta bugün yarın bile.
Yine yargı eliyle benzer "operasyon ve soruşturmalar" ikmale gelebilir!
Bu yönde ciddi duyumlar var.
Bakanlar.
Milletvekilleri.
Emniyet müdürleri.
Hatta Valiler, Genel müdürler dahil olmak üzere.
***
2'inci dalga olarak;
Kimine gözaltı,
Kimine fezleke,
Kimine tutuklama getirilebilineceği gibi.
Ki bunla alakalı emareler dün yansıdı görüştüğüm kişilerce.
Devlet Demiryolları ihaleleri.
Enerji Bakanlığı ihaleleri de ayrı.
TOKİ'nin de.
***
Tüm bu akçeli işlerin yansıra.
Bir de, özellikle Güneydoğu'da, Kürtler üzerinde de "ciddi" bir ameliyat yaratılabilinir?
Sokağı germek.
Ateşli bir atmosfer yaratmak için.
Diyeceğim.
Dışarıda meteorolojik bazda hava ne kadar buz kesiyorsa ülkedeki hal-i hazırdaki vakalar da bir o kadar yakıcı.
***
Velhasıl!
Bilirsiniz eskiden okullarda "yerli malı" haftası diye bir etkinlik vardı.
Şuan var mı yok mu bilmiyorum.
Herkes evden bir şeyler getirip; "hep birlikte" yenilirdi.
Gaye neydi.
Kendi malına, yanı yerli, kapının önündeki "bilmek, tanımak ve onla" yaşamı idame etmek.
***
Onun için.
Ben de diyorum ki.
Eğer bu ülkede, "bir ameliyat, bir neşter, bir değişim" olacaksa olsun!
Ama "yerli" eliyle olsun.
Elin.
Küresel yapıların "izni ve himayesiyle" bu neşter atılmasın, ameliyat olmasın.
Tarih sayfaları açık.
Bu ülkede, bu coğrafyada; "yerlinin" ne yaptığını, "yabancıların ne yapıp, nasıl kök" bıraktığı herkesin malumudur.
Oyunu iyi görmeli.
Aktörleri iyi seçmeliyiz.
Yoksa bizim halimiz,
Mısır'dan,
Filistin'den,
Irak'tan,
Ve Suriye'den daha beter olur ki, maazallah!
Resmi böyle okumalıyız!