HER ALANDA KİRLİLİK YAŞIYORUZ

Takdir edersiniz ki; insanoğlunun yaşam atmosferinde çok önemli iki çevresel faktör vardır!
Olumlu ya da olumsuz anlamda. Tabi bu iki çevresel hayat nizamına da şekil veren insanoğludur.
En hassas ve kritik durumda; ikisinin kırılgan noktasının 'bir' olmasıdır. Yani; 'ihmal ve sorumsuzluk'!
Bakınız! Coğrafik alanın 'yaşanılır' olabilmesi için; Su, Hava ve Toprak olması gerekir!
Günlük bireyin hayat kriteri için de; Ekonomik, Siyasal, Sosyal ve Kültürel yapı olması lazım.
İkisinin de yaşam varlığı insanlar, milletler ve ülkeler için 'hayat' kriteridir. Olmazsa olmazların 'ilkleridir'!

***

Ancak onları bulundukları alanda ayırt eden; önemli unsur 'elverişlilikleridir'! Pak ve temiz oluşlarıdır.
Ama aksi durum hasıl olursa! Yani; kirlilik, elverişsizlik, iticilik ve kullanılmazlık durum vaki ise.
Yaratacağı tahribat, bireysel olduğu kadar toplumsal. Toplumsal olduğu kadar; ülkeseldir.
Coğrafik anlamda; yıkımdır!
İşte son yıllarda 'çevresel yıkım', ülke, millet ve bölge açısından ciddi bir şekilde tahribat geliştirmektedir.
Özellikle de; 'ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal' anlamda!
Bugün, ister birey, ister toplum olsun! Genel anlamda; 'hayatın' bu yöndeki kriterlerinden memnun!

***

Ekonomik 'alandaki' kirlenmeyi görüyoruz! Açlığın, sefaletin, işsizliğin, yoksulluğun ve biçareliğin; geldiği nokta!
Ekonomiksel krizin yarattığı dengesizlik; bugün 'işsizliği ve açlık düzeyini' kat be kat artırmıştır. Çalışan dahi hayat koşulundan memnun değil.
İşçi de, memur da, yönetici de, hizmetli de! Sokaktaki vatandaş. Esnaf ve iş dünyası dahi!
İçinde bulunduğu 'ekonomiksel çevreden' hoşnut mu? Hayır! Bilakis hoşnutsuz olduğu gibi; ciddi bir de arayıştadır.
'Gemisini kurtaran kaptan' misali!

***

Ve bunun doğal tahribatı da 'sosyal' alandaki yıkım! Yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet, suistimal.
'Suç örgütü' oluşturarak, haksız kazanç sağlamak. Devletin malı deniz misali, 'ihale vurgunlarını' gerçekleştirmek.
Kısa yoldan 'köşeyi' dönmek gibi; 'sosyal' tahribat! Bugün; gazete manşetleri 'günü boş geçiriyor mu?'!
Yolsuzluk yapan şu çete çökertildi. Yok devletin trilyonlarının işte 'sağlıkta' nasıl hiç edildiği.
Ekonomiksel 'kirlenmenin' etki alanına aldığı 'sosyal' tahribatın bir de, 'Kültürel' yıkımı.

***

Ki bunda en büyük 'tahribat', ahlakidir! Uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık, kapkaç. Ve eğitimsizlik.
Siyasal 'etkinin' getirdiği zorba; kültürel yozlaşma! Din, inanç ve ibadete yönelik 'yasakçı' düşünce.
Toplum öylesine 'kültürel ve ahlaki' anlamda dejenere olmuş ki; 'vahim' düzeyde!
Evlat annesini, babasını, dedesini, kardeşini 'hiç acımadan', kesip-biçip öldürüyor.
Aynı zamanda; 'tecavüz' ediyor! Büyük bir 'kirlenmenin' erozyonu içerisinde bulunuyoruz.
Düşünebiliyor musunuz 'bir babanın' öz kızının ırzına geçmesini. Ya da; 'kardeşin' bacıya!

***

Ve tüm bu 'girift' kirli atmosferin yaratıcısı durumunda olan 'siyasal' kirlenme. Hazin bir tablo!
Yıllardır yaşıyor ve görüyoruz; 'siyasetin' toplumsal anlamda yarattığı kirliliği. Sürekli; tek taraflı yontan bir düşünce hâkim.
'Kendi' varlığını koruyabilmek! Gerisi 'önemli' değil.
İşte son günlerde görüyoruz; 'Meclis'teki' tabloyu! Ülkenin ve Milletin 'hayrına' olması gereken, bir çabaya karşı sergiledikleri tavır.
Ve bu tavır içerisinde; birbirlerine karşı 'teamülsüzlükleri' ve sarf ettikleri 'küfürler'!
Sonuç itibariyle; 'bireyin' hayat kriterlerindeki ana kirlenmenin aslında söylenecek tek sözü var. O da şudur:
'İmam yaparsa. Cemaat ne yapmaz ki?'! Şu anki; hali durum bu. Ruhsal bir travma geçiriyoruz.

***

Bunlar 'hayatın' yaşam alanındaki 'kirlenme'! Bir de; coğrafik anlamda ciddi bir kirlenme yaşıyoruz.
Su, hava ve toprak! Bugün kim diyebilir ki! Kentsel yaşam alanında; 'Hava kirliliği' yaşamıyorum.
Ya da 'temiz' su içiyorum veya toprak kirlenmesi yok diye? İddiası olan 'doğru' söylemiş değil.
Kirlenmemiş, bakir ve temiz yerler için 'biz kent yaşayanları' olarak; can atmıyor muyuz?
Hava güzel olsa da, şöyle 'yeşil, havası temiz, kirliliği olmayan güzel' bir alanda; dinlenmek. Hava solumak!
Ama ne yazık ki; 'yaşamın' kriterlerinde olması gereken 'kirliliği' bu alanda da, icra etmekteyiz.
İhmal ve sorumsuzca!

***

Sanırım Diyarbakır Söz'ün 'son çırpınış' başlıklı haberi dikkatinizi çekmiştir. Okumuşsunuzdur.
Diyarbakır'ın yanı başında kentin 'nefes borusu' niteliğindeki güzergâhta yaşatılan 'çevresel kirlilik'!
Kirlilik 'görünen' manzara karşısında cılız kalmakta! Çevre Katliamı!
Haber Merkezinden Seyfettin Ay haberi önüme koyunca; 'sıradan' bir haber sandım.
Ancak 'resimleri' görünce; ölen balıkların, deredeki canlıların telef oluşları karşısında irkildim.
'Bu nasıl bir vahşet?' diye!

***

Düşünebiliyor musunuz? Diyarbakır'ın 'yanı başında', ciğerinde 'çevre katliamı' yaşanıyor?
Ve kimse oralı bile olmuyor? Bugüne kadar da; 'ne sorumlular, ne ilgililer', sorumluluk göstermemişler?
Semt sakinleri 'isyanlarda'! Defalarca 'şikâyet' edilmiş, birileri bu katliama dur desin diye!
Diyarbakır-Siverek karayolu üzerindeki fabrikaların 'kimyasal' atıkları, arıtmadan dereye dökülüyor.
Bilemiyorum! İnşallah bu haberden sonra; 'çevresel' anlamda 'mangalda kül bırakmayan'!
Küçük ayrıntıların 'peşinde' onlarca gün ve onlarca yazışmada bulunan 'yetkili' kurumlar.
Harekete geçip; 'Yeşil-Vadi'ye kimyasal atıklardan kurtarıp, 'yaşanılır' hale getirir.

***

Bari siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik alandaki 'çevresel' kirliliği önleyemiyoruz!
Bari 'kapımızın önündeki' bu kirlenmeye bir çözüm getirelim.
Aslında 'kirlenmenin de' müsebbibi biziz, çözümü getirmesi gereken de biziz.
Ama ne var ki; 'o kutsal' sorumluluk görevini yerine getirmiyoruz.
Kendi 'sorumluluğumuzla' değil, başkasının 'sorumluluğuyla' ilgileniyoruz.
Üstadın dediği gibi; 'herkes' kendi işiyle ilgilenip, o alanda gelişme gösterirse.
Her şey güllük gülistanlık olur! Ama nerdeee?