HER YIL, BİR ÖNCEKİNDEN BETER!

Sene-i devriyedeyiz..
48 saat kaldı.
Uğurluyoruz 2014'ü..
2015'e de “Merhaba, hoş geldin” diyoruz.
Gelenektir.
Sorgulanır, 2014 nasıl geçti diye?
Teferruata girmeyeceğim ki "içiniz" kararmasın..
İki kelimeyle özetlersek; 2014, 2013'ten daha berbat geçti.
***
Eee bu ülkede, bu coğrafyada..
Hele ki Ortadoğu'da, "hangi yılımız" hoş geçmiş ki!..
Alın yazısı gibi.
Kan, gözyaşı ve ölümler…
İnsanlık dışı muamele, inkar ve asimilasyon, işsizlik, fakr-u zaruret…
Ve toplumsal "iç çatışmalar" eksilmiyor!
***
Anlayacağınız berbat yıllar geçiriyoruz..
Zaten "dünden, geçmiş yıldan" daha berbat haldeyiz..
2015 yılı için!
Daha şimdiden, "zor ve çetin bir yıl" olarak geçecek diyoruz.
Özellikle; "siyasi" anlamda…
Malum, “Genel Seçimler” var.
***
Bu arada;
Her meselenin mevzusu görülen "paralel yapıyla" hükümetin mücadele inadı…
Malum operasyonları "şuurlu-şuursuz" sürüyor..
Baksanıza!
Yeni yıla girerken Mehmet Metiner bombayı patlattı: Paralelde sıra; "iş adamlarında"
“Aba altından sopa gösteriyor” gibi.
***
Ne denilir ki?
2014'teki manşetleri şöyle hızlıca hatırlarsak;
Manşetlerin ikinci kelimesi; mutlaka "darbe" ile devam ederdi..
Paralele darbe.
Yargıya darbe.
Medyaya darbe.
Yarım porsiyon da "demokrasiye" darbe..
Askere, Polise, Kamu düzeni adıyla; "vatandaşa", makul şüpheli darbe de ekstrası!
***
Yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet, hırsızlık…
Yani; gayri meşru "kazanç"
Dünya şöhretine sahibiz.
Çünkü 2014'teki sıralamamız yüksekti.
İki de seçim "sığdırmıştık ya".
Cumhurbaşkanlığı ve Yerel seçimler.
***
Sonuç itibariyle;
2014 yılını; günahıyla, sevabıyla uğurluyoruz.
Ama galiba 2014; "hak" terazisinde günahı ağır basan bir yıl.
Sizce?
***
2015'e dâhil olurken,
Derler ki;
Yüksek moralle, keyifli, huzurlu, neşeli, paralı "girersen" yılın öyle gidermiş?
Hiç görmedim.
Neşeli de girdik, stresli de karşıladık; "yeni" yılları ama sonuç hep aynı!
Sevgisiz, duygusuz, huzursuz!
***
Çare dediğinizi duyar gibi oldum.
Evet, çare belli…
İnançlı, hürriyetli, sevgili, saygılı ve pek tabi ki; "terbiyeli", ahlaklı…
Dürüst, şeffaf, hakkaniyetten yana olmak..
Nefret, kin ve garezden uzak…
***
Paylaşmayı…
Renkleri…
Dilleri, dinleri…
Gelenek ve görenekleri "kültürel" zenginlik olarak görmek…
Vefayı…
Velhasıl, "insanı insan olarak" görebilen bir zihniyetin yönetimiyle "var olabilmek"
Evet, 2015 için duamız bu olsun…


***
İYİ DE PROVOKATÖRLER KİM?
Çözüm süreci!
Hep ifade ederim; süreç sıtma hastalığı "ateşi" gibi!
Bir iyi, bir kötü..
Yaşadık, 6-7 Ekim olaylarını..
50 kişi öldü..
Ve önceki gün Cizre'de benzeri bir girişim..
Bilanço, 3 ölü, çok sayıda da yaralı!
***
Yine, kullanılan ifade "Provokasyon"
Ve Provokatörler devrede!
Her "toplumsal" çatışma üreten hadisede bu gerekçe zikrediliyor..
Hükümet de…
Hüda-Par da…
HDP de…
PKK.. Ve Gençlik yapılanması..
Bir çok yazar-çizer dost da!.
***
Beyanatları aynı!
Her ne kadar;
Satır arası suçlayıcı, iğne vurucu cümleler zikrediliyorsa da.
Özünde; "olup-bitene" provokasyon diyorlar..
Ha bir de; "barıştan, demokrasiden de" dem vuruluyor..
Sürecin de arkasındayız diye!
***
İyi de..
Bir kere de olsun!..
Hakikatın penceresinden açıklayın be kardeşim "Kim bu provokatörler?"..
Barışı istemeyenler kim ve deşifre edin?
O silahlar nerden geldi?
Keskin nişancılar nasıl mevzilendi?
İnsanlar nasıl birbirini öldürdü?
Kim kimin kurşunuyla hayatını kaybetti?
Meçhul..
***
Polis nerde?
Asker nerede?
Kamu güvenliğinden sorumlu mekanizma nerede?
Neden, devletin "selahiyeti" sağlayan mekanizması işlemedi?
Kimse bu yöne bakmıyor?
Kimse bunu sorgulamıyor, konu başlığı etmiyor?
Varsa-yoksa; "provokasyon-proovokatörler?" kelimesi!
***
Cizre'deki çatışma!..
Tıpkı, 6-7 Ekim'de Diyarbakır'da yaşanan çatışma gibi..
Kan ve gözyaşı..
Sokağı terörize eden, savaş ortamı..
Kimse lafı kıvırtmayız, hakikate "şal" çekmesin!..
Olaylar göz göre göre geldi..
***
O gün de sordum..
Bugün Cizre için de soruyorum..
Ki bu çatışmadan bir gün önce!..
HDP ile Hüda-Par ilçe teşkilatı ziyareti olmuş..
"Gerilimin" yaşanmaması için.
Ek bilgi olarak; bir gün önce de; Kandil "Kamü Düzeni" için kararlar almıştı..
***
Yani, Genel itibariyle..
Cizre her daim "gerilimin" merkez bölgelerinden biri..
Nerde, bu ilçenin "istihbaratıyla" alakalı birimler..
Emniyet Müdürü..
Polis.. Askeri.. MİT'i..
Ne işle meşgul ki, "geliyorum" diyen bu çatışmayı görmedi?
Neden bu görmezlik ve aymazlık?..
Meçhul..
***
Demek ki;
1990'lardaki gibi,
28 Şubat'taki süreç gibi,
2007 ve 2009'daki gibi; "kumpas" dışardan değil, içerden!
İşte, taraflar bunu bir türlü itiraf etmiyorlar..
Gizliyorlar..
***
Dilleri dönmüyor..
Ya da, cesaret edemiyorlar..
Kendi içlerinde..
Siyasal hareketlerine; "sızan" kumpasçıların var olduğunu söyleyemiyorlar!..
***
Selahattin Demirtaş..
Dün dikkati "sosyal medya'ya" çekerken, şunu söyledi..
"Cizre'deki mevzunun muhtemeldir ki, iki taraf içine sızma yapmış ve bilinçli bir şekilde çatışma katliam yaratmak isteyen güçlerin tezgahı oyunudur.?"
Doğru..
Peki Kürt siyasal harekatında yok mu bunları; "gün yüzüne çıkaran, elek?"..
***
HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız..
Şu beyanı çarpıcı..
Diyor ki, Cizre Kaymakamı Mehmet Şamil Horasanlı ile birlikte olayları yatıştırmaya gittik..
Bu sırada; "uzun numlulu silahlarla üzerimize ateş açıldı?"
Bu durumda!..
Cevap isteyen soru şu; "Bu ateşi açanlar kim?"
Çünkü, açılan "ateş" tem kesimlere yönelik!
***
Cizre'deki Hüda-Parcılar ne diyor?
Benzer ifadeler..
Camiiye de ateş ediyorlar..
Öldürülen Hüda-Par üyesi Abdullah Deniz'in oğlu Lezgin Deniz..
Diyor ki;
"Babamı keskin nişancı vurdu.. Kanas türündeki bir silahla vurdular.."
Ekliyor.
"Polisi çağırdık gelmediler. Ceset 9 saat olay yerinde kaldı?"
***
Şunu kimse inkar edemez!..
HDP.. Kandil.. DBP..
Hüda-Par'ı "siyasal bir hareket" olarak görmüyor..
Gördüğü; 1990'lardaki, Hizbullah yapısını.
Onun devamı olarak görüyor..
Bu nedenle de; tepkili!..
Pek tabi ki, Hüda-Par da bölgenin gerçeği olarak kendine siyasi kulvar yaratıyor..
Durum böyle olunca da; "iki taraf" için de bir hazımsızlık söz konusu oluyor..
***
İşte burda "o kumpasçılar" dediğimiz, Provokatörler devreye giriyor..
İki tarafı "çatışma" körüğüne, getiriyor..
Onun için!..
Öncelikle bu provokatörlerin iki tarafa sızan yapıda "deşifresi" gerekir.
Yani PKK'daki "paralel PKK yapısı?"
Yani, Hüda-Par'daki "paralel Hizbullah yapısı?"..
Devletin!..
Hükümetin ki en büyük zafiyeti burda..
Paralel yapı..
Derin devlet..
JİTEM ve Gladyo yapısına; "müdahalede" Güneydoğu'yu hep gözardı etti..
***
Salt!..
Ankara-İstanbul'la sınırlı kaldı.
Ki bu da yüzeysel!..
Çünkü sorunun "kök salan" ağacı, Güneydoğu'da dikilmiş.
Eğer ki!..
Hakikatlerin "gün ışığına" çıkılması isteniyorsa.
Barışın sağlanması isteniyorsa.
Kardeş kavgasının yaşanması istenilmiyorsa..
***
En önemlisi!..
Türkiye'nin, Irak ve Suriye gibi; olması istenmiyorsa..
Hükümet!..
2015 yılını, "Güneydoğu'yla yüzleşme" yılı olarak ilan edip..
Bölgedeki; "karanlık yapıları" deşifre edip, ortaya çıkarmalı..
1990'dan değil..
Daha ötesine giderek, 2014 yılının, 26 Aralığına kadar bila istisna; "sorgulamalı, soruşturmalı.?"..
***
Yoksa!..
Olaylara "provokatif" denmeye devam edilirse.
Yapanlar "provokatör" denilirse..
Ve hakikatin üzerine " bu ifadelerle "şal" örülmeyi sürdürürse..
Hiç ama hiç!..
Bölgede barışı; "sağlayamayacağı" gibi, milli birlik ve kardeşlik projesini de, sonlandıramaz!..
***
Çünkü, halkın da sabrı bir yere kadar..
Hal-i hazırda!..
Tüm taraflar; "birbirini" oyalama taktiği içerisinde..
Kimse, niyette "halis" değil?
Büyük resimden çıkardığım görüntü hal-i hazırda bu..
Size göre, durum nasıl?