HERKESİN AĞZINDA..

Diyarbakır'a dair, "konuşan" herkesin ağzında pelesenk olmuş "okkalı cümle" var.. Denilen şu.. Diyarbakır'ın bürokrasideki çarkını, daha açık ifadeyle "arka oda" faaliyetlerini "çaycı, ciğerci, yemekçi" belirliyormuş…

***

Kısacası; "rantın cukkasında" onlar baş aktör!.. Bilemiyorum..  Vaki olan, durum "bir efsane mi?" yoksa, "hakikati" var mı?..  Doğrusu, "ateş olmayan yerden duman çıkmaz" sözünü hatırlayınca, acaba demek zorunda der demez insan kalıyor…

***

Öyle ya, "protokollerde ön saflarda onlar yer alıyor.. Makam arabalarının "sol tarafından da" inmeyenler onlar… Şoför ve çanta taşıyıcısı onlar.. VİP'in eksilmez isimleri de onlar..

***

Ha bir de, altlarında son model lüks arabalar.. "Değirmenin suyu nerden" geliyor?..

***

Kadim bir dostumun bu meyandaki, ifadesi aynen şöyle.. "Ömer bey.. Biz de mi, çaycı, ciğerci ve yemekçi bir mekan mı açalım!.. Baksanıza, el üstündedirler.. O biçim iş bitiriciler.."  Ha bir de, kanaat önderidirler de...

***

Hali vaziyete Diyarbakırlılarımızın deyimiyle; "vay malamını, biz ne hallere geldik?…" Ne yazık ki?..

***

YERLİ MÜDÜR?..

Şehir "milliyetçiliği" noktasında, sıkça duyarım "yerli müdür.. yerli müdür" diye, yapılan ısrarları.. Doğrusu, şahsım da hep "yerli ve milli" olsun demişimdir.. Ama velakin diyeceksiniz ki, bu iki kavramın içi boşaltıldı.. Ne yerli kaldı, ne milli kaldı?.. Var olan; kendini idame eden "rant" kaldı..

***

Yani yerlilik de, millilik de, hemşericilik de tamamen "kişiye, kuruma, makama ve siyasi kimliğe" özgü kendini var ediyor.. Onun için, bu minvaldeki "polemikleri" diyorum ki, "söyleyene değil, söyletene bakalım..!"

***

SAĞLIKTAKİ DİKİŞ..

Malum, Diyarbakır İl Sağlık Müdürü değişti.. Sait Avar gitti, Elazığ'dan Cihan Tekin geldi.. Her şeyin hayırlısı derken, "sağlıktaki dikişle" alakalı, söylenecek tek söz var.. Ki hep ifade etmişimdir..

***

Bu Avar dönemi için de, bir önceki dönem için de, yeni dönem için de!.. Yapılması gereken; "sağlığın sağlıklı" iş ve işlem görmesi için denir ya "tepeden tırnağa" temizlik sorgulamasına tabi edilmeli..

***

Ve tabi ki; "40 tasla" yıkanması lazım!.. Bunu hep ifade ettim. Gerek Avar öncesi olsun, gerek Avar döneminde de olsun, lakin "kime dersin" çark bildik gibi döndü.. Birileri dokunduysa da, "kendini" çelmelerden kurtaramadı.. Yani; ehil, liyakat ve dürüstlüğün yanında bir de yürekli olması lazım!…

***

DEDAŞ ANKETİ..

Son iki gün… Doğrusu, beklediğim kadar ilgi, söz konusu… Şikayetler, tepkiler, itiraflar tabiri caizse "yağmur" misali, yağdırılıyor.. Dedim, "itiraf ve iddialar" teyide muhtaç olması münasebetiyle, bilahare mevzu edeceğim.. Ama, özü itibariyle "tepki odaklı" beyanlar, fatura, fatura zamanlaması, kalemler ve "kaçak kontrol" üzerinde yürütülen şiddet algısı.. Mardin'den gelen okur mesajına göre soru şu..

***

DEDAŞ özel bir şirket.. Tabi işine geldiğinde "bu sav" gelmediğinde, yarı resmi diyor.. "Kaçak kontrollerine" neden, devletin kolluk kuvvetlerini "kullanarak" geliyor.. Ve neden kolluk kuvvetlerinin bulunduğu esnada halktan gelen tepkilere, eleştirilere, ortaya konulan iddialara dair "resmi" işlemler yapılmıyor?.. Yani, kolluk kuvvetleri "gördükleri" yasadışı kurumsal işleyişe neden müdahale edilmiyor.. Ya da, kurum kendi özel ekiplerini bu işte kullanmıyor?..

***

Doğrusu, "kolluk kuvvetlerinin" bu yönde kullanılması, doğru değil. İticidir. tepki üreticidir.. Sulh varken.. Bu arada, "hatların yer altına alınması, trafoların zorunluluğu da" ayrı bir rant temin ediciliğe dönüşmüş. Trafoyu tak, sonra hibe et..! Tabi "kaçak elektrik kullanımını da" kendine "hak görenlerin" çokluğu da göz ardı edilemez.. Bir de, ""ekibim işini bilirlerin" varlığı ve mantığı da, konuşulmuyor değil..

***

 

YANDI, BİTTİ KÜL OLDU?…

CHP'nin hal-i durumu!.. Denir ya; "bir cacık olmaz" diye!.. Diyorum ki, "havanda su dövmeyi" Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "tiye" alarak, aktardığı tekerlemeyle biz de nokta koyalım!.. Yeter bu kadar meşguliyet!… Nasıl olsa, Nisan'da yine "mevzu" edilecek.. İnce, inceden inceye "Kurultay'ın" aşına, katacak?…

***

Neyse!.. Keyfimizi bozmayalım.. Tekerlemeyle, "kahkahamızı" atalım.. Siyasetin nasıl; "ucuz, kifayetsiz ve rezalet" bir oldu-bitti boşluğunda, gezinip durduğuna da, bir kez daha vakıf olalım… Ne kumpaslar var be komşu!…

***

-Komşu, komşu!… Hu, hu!… Oğlun geldi mi?.. Geldi… Ne getirdi?… İncik, boncuk… Kime, kime?… Sana, bana… Başka kime?…  Kara kediye… Kara kedi nerede?… Ağaca çıktı.. Ağaç nerede?… Balta kesti.. Balta nerede?… Suya düştü… Su nerede?.. İnek içti… İnek nerede?… Dağa kaçtı… Dağ nerede?.. Yandı, bitti kül oldu.

***

İşte, CHP.. İşte CHP siyaseti.. İşte CHP'nin "üst akılla" dair bahşettiği verimlilik!… Neydik, ne olduk, nerden, nereye?.. Sahi Partinin kurucusu, mezardan kalksa idi; "vaziyetin ikmaline" sizce ne derdi?.. "Tüüühhh beee size!" der miydi?.. Sizce..

 

***

KİM NE OY ALIR?

 

 

Ada Araştırma'nın 26 ilde yaptığı araştırmada katılımcılara "Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Muharrem İnce'nin kuracağı partilere oy verir misiniz?" diye soruldu.

Ankete katılanların yüzde 9,5'i “Babacan'a oy veririm“ derken yüzde 8,6'sı Davutoğlu, yüzde 7.6'sı ise Muharrem İnce dedi.

Ali Babacan'ın kuracağı partiye en çok oyu ise Saadet Parti'li, İYİ Parti‘li ve CHP'li seçmenlerin vereceği sonucu ortaya çıktı.

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Adamın varsa, senin adam olmana gerek yok..!