HİPODROM'A AİT MADALYONUN İKİ YÜZÜ
Hafta sonu Mardin yolu üzerinde inşa edilen 'Hipodrom' sahasına gittim.
İnşaat alanında hummalı bir çalışma hakim idi. Hipodrom’un 'kaba' inşaatı bitmiş.
Kısmen çevre düzenlemesi de, bitim aşamasında. Şuan için 'ağırlıklı' olarak ince işler devam ediyor.
Denildiği gibi 'bir mani' gelişmez ise 'önümüzdeki' aylarda faaliyete geçecek.
Ve burada 'atlar' koşmaya başlayacak.
***
Hakim bir tepeden şöyle alıcı gözüyle 'hipodromu' inceledim.
Pür dikkat bir şekilde 'yapılandan' ayrıntı kaçırmayayım diye. Kullanılan alan, mevcut kapasite nedir?
Denildiği gibi 'devasa' bir yatırım mı, yoksa 'abartılı' bir durum var mıdır?
Çünkü bir süre önce 'meslektaşlarımdan' bazıları özel davet üzerine buraları gezip-görmüşlerdi.
Bol ikramlı davetin dönüşünde 'gördüklerini' ve kendilerine aktarılanları 'köşelerine' taşımışlardı.
Hatta eş-dost sohbetlerinde bile 'anlatıp', herkesin gidip görmesi gerektiği 'tavsiyesinde' bulunmuşlardı.
***
Altı çizilecek cümleler de kurarak; Diyarbakır'ın 'hizmete' susamışlığını da göz önüne getirerek;
'Bu hipodrom Diyarbakır'a yakışır' diye.
İşte ben de 'tavsiye' ve biraz da 'acaba' sorusunun yarattığı 'kuşkuyla', Hipodrom sahasına gittim.
Olup-biten nedir, denildiği kadar var mı? Tabi 'özel' bir davet olmadığı için oradaki 'atmosferi'.
Yapılanı-edileni, 'çıplak' gözle daha bir resmetme fırsatı buldum.
Ben de o resmi aldıktan sonra, 'dönüp' mevzuuyu kaleme almak istedim.
***
Ancak Hipodromun kendi aktivitesi ve kent üzerinde 'yaratacağı' sinerjinin artı ve eksisini de 'tartıştım'!
Ama öncelikle ifade edeyim; gerçekten de böyle bir kompleksin yapılması ve Diyarbakır'a 'kazandırılması' önemlidir.
Yaratacağı 'istihdam' ve yan sektörel para dolaşımı bir çok 'işsize' iş imkanı sağlayacaktır.
Hatta kentte 'iller ve bölgeler' düzeyinde insan trafiğini artıracaktır. Gelip-gidenlerin 'yoğunluğuyla' birçok sektör kazanacaktır.
Simitçiden, taksiciye, otelciden, lokantacıya kadar. Bunlar 'ekonomik' anlamda önemli bir kazanım teşkil edecektir.
***
Zaten 'madalyonun' bu yüzü 'tartışma' götürmez. Tabi önceden ifade edeyim, 'madalyonun' bu yüzüyle alakalı.
Hipodromun yapımına, harcanan paraya, icra edeceği hizmete, sağlayacağı sirkülasyona 'karşı' değilim.
Zaten 'kimsenin de' karşı olacağını sanmıyorum. Ama 'tartışma' götüren, karşı söylemleri ifade etmeden geçmek yanlış olur.
Yatırıma 'acaba' anlamını yükleyen de; 'bu madalyonun' diğer yüzüdür. Yani, yaratacağı tartışılan 'toplumsal' tahribattır.
At yetiştiriciliği, at biniciliği 'ata sporu' ve geleneğimizdir. Bu yüzyıllardır 'var olan' bir uğraştır. Hatta 'at yetiştiriciliği' hayırlı ve sevap bir iştir.
***
Amma velakin 'spor' konseptinde 'uğraş' alırsa. Çünkü spor çerçevesi içinde 'seyreden' bir uğraş için 'zevkli' sayılabilecek bir spor dalı olabilir.
Nasıl ki bölgemizde 'cirit' oyunlarında alınan keyif hasıl ise, 'at yarışları da', yani koşuları da bu 'anlamda' konsept geliştirirse, 'sıkıntı' yok.
Hatırlıyorum her yıl, 'Kadı köyünde', geleneksel at koşuları yapılırdı. Hatta Diyarbakır'ın şuanki Koşuyolu Semtin'de 'at yarışları' olurdu.
Ama asıl çıkmaz 'uğraşın' dev bir sektör halini alıp, 'kumar' hakimiyeti almasıdır.
Bakınız bu konuda; Süleyman Ateş ustada bir soru yönetilmiş ve kendisi de ayrıntılı bir şekilde 'soruya' cevap vermiş.
Bizim de bahsettiğimiz 'konuya' cuk oturuyor.
***
Soru: Devletimizin denetimi altında yaygın olarak at yarışları yapılmaktadır. Büyük bir yarış sever topluluğu bu koşuları takip etmekte ve şans oyunları oynamaktadır. Bu vesileyle at nesli ıslah edilip geliştirilmekte ve devletin birçok hayırlı faaliyetinin masrafları da karşılanmaktadır. Bizlerin at yarışları üzerine şans oyunu oynamak ve bunlardan kazanç temin etmek gibi bir niyetimiz yok. Ancak safkan Arap yarış atı yetiştirmek, almak, satmak, müsabakaya sokmak ve mümkün olursa ödül kazanmak niyetimiz var. Bu düşüncemiz ve neticesinde eğer tahakkuk olursa kazancımız helâl midir?
***
Cevap: At yetiştirmek sevaptır. Siz istediğiniz kadar at yetiştirebilir ve satabilirsiniz. Kazancınız helaldir. At yarışları dinimizde teşvik edilmiştir. Koşuda kazanan atlara konulan ödül caizdir. Ama koşular üzerine oynanan şans oyunu kumardır, kumar ise haramdır. Kumarcılar değil, koşuda yorulan atlar ve sahipleri ödüllendirilir. Ama koşuya katılan atların hangisi kazanacak diye oyun oynayanların alacağı para helal değildir. Fakat ne olursa olsun, sizin yetiştirdiğiniz atlar üzerine bahis oynansa da sizi etkilemez. O, oynayanların sorunudur. Ayrıca her at yarışında kumar oynanır diye bir şey de yoktur. Suudi Arabistan'da kumar yasaktır ama çok sık at yarışları düzenlenmekte ve kazanan at ve sahipleri ödül almaktadırlar.
***
İşte bu soru ve verilen cevap 'ışığında' bir çok insan düşünmüyor değil?
İsterseniz 'mantık içerisinde', 'At yarışları', pardon 'Altılı ganyan' spor mu, kumar mı sorusuna cevap arayalım.
At yarışları bir 'kumar' türü mü? Hafifletirsek soruyu; 'At yarışları bireyleri kumara yönlendiriyor mu?' Ya da 'At yarışları spor mu?'.
Şöyle ki; 'paranın' içinde çark almadığı, 'bahislerin' ortaya konulmadığı 'yarışlara' bakar isek; 'Tartışmasız At yarışları bir spor dalıdır' diyebilirim.
Çünkü 'kapital' bir sirkülasyon yoktur.
***
Lakin bugün 'Altılı ganyan' bayilerinin çokluğu. Sektörel 'anlamdaki' kitle yoğunluğu.
Ve kapital anlamda 'bire bilmem kaç' bahsiyle dönen 'milyon TL’ler düşünüldüğünde 'para hırsının' ne kadar azgınlığıyla 'kumarın' faaliyet olduğu görünüyor.
Özellikle 'işsizliğin, yoksulluğun' hakim olduğu coğrafya ve toplumlar da; 'para hırsı' engel tanımazdır.
Kısa yoldan ve aniden 'servet sahibi' olabilme beklentisi. Küçük limitlerle 'büyük meblağlar' hayal ederek.
Ne var ki; 'hayaller' hep hüsranla son bulmuştur. Kayıplar büyüdükçe büyüyor.
***
Aileleri çökenler, dağılanlar, eşinden-yurdundan olanlar. Evlerini, arabalarını satanlar.
Borç batağına girip, eriyenler. Hele bir de Tefeciye yakalanmışsa, 'sürünüp-mahvolurlar'!
Daha acısı, 'her türlü' gayri meşru kazanım kendilerinin hayatında 'her yol mubah' görünür.
Kim diyebilir ki, bunları görmedik, yaşamadık, bilmiyoruz diye?
Ben şahit olmuşum ki, çevremdekilerin 'içine' düştüğü batağın ne kadar 'tahribatlar' geliştirdiğini.
İşinden, evinden ve eşinden 'ayrılıp' bir tek kuruşa 'muhtaç' hale düşenler.
***
İşte madalyonun bu yüzü. Ve gerçeklerin 'vahimliği' Diyarbakır'da inşa edilen 'Hipodrom’u,
Diyarbakır'a 'yakışırlığı' noktasında 'tartışmaya' alıyor.
Bugün haftada 5 milyon TL civarında 'sıcak' paranın 'bahis' oyunlarıyla Diyarbakır'dan uçtuğunu 'düşünürsek'.
Yarın 'hipodromun' faaliyete geçmesiyle 'atlar koşuya' başlayınca, uçacak paranın 'miktarı' nice olur?
İnsan düşünmek bile istemiyor; yoksul ve işsizliğin hakim olduğu bölgeden bu yüklü miktardaki sıcak paranın uçmasını.
***
Çelişkisi büyük bir mevzu. Sonuç itibariyle, atları seven ve onlarla zaferden zafere koşan bir milletin evlatları artık oyunda oynaşta.
Kötü hayat koşulları, onları hipodromlara, ganyan bayilerinin önüne itmiş. Binlerce insanımız, her yarışa yeni bir umut olarak bakıyor.
Onların umutları atlarla birlikte dörtnala koşuyor. Yarış bitiyor, 'ama' umutlar gerçekleşmiyor.
Diyor ki, 'bir başka' koşuya hadi. Ve ardı sıra 'koşturuyor'.
Zaman gösterecek 'hipodromun' bedduası mı, duası mı çok olacak diye?
Onun için de; 'mevzuya' insan ikilem içerisinde kalıyor.