HIRÇIN SİYASET ARENASI!
Sahi;
Demokrasiyle ilişkisini kesen...
İnsan Hakları,
Özgürlük,
Adalet,
Ve eşitlikle alış-verişini koparan!
En önemlisi de;
Siyasi alanda tamamen itibarsızlaşan.
Özellikle de;
Seçimden ve sandıktan, halkın çoğunluğundan umudunu kesenler.
Bir de;
Kendisine "demokrat" kimliği(!) çıkaranların bu duruma düşmesi.
Sizce;
Bu ikmalde olan siyasi aktiviteler, aktörler ve vesayet sahibi oluşumlar.
Bunların;
Aksi yöndeki dokusuyla buluşabilme babında ne yapar-lar?
Mutlaka farklı düşünceleriniz olabilir.
* * *
Ama ortak paydada sanırım;
Üç farklı yol var yapmaları gereken!
Birincisi;
Kendi içyapılarından kaynaklı bu itibarsız hali, itibarlı kılmak için!
DNA'larında;
Çok ciddi bir değişime, yeniliğe ve pek tabi ki de "yeni argümanları" hayata geçirmeleri gerekir!
Az önceki;
Kötü sicili bertaraf etme noktasında aksi bir siyasi aktivite içerisine girmeleri lazım.
Yani;
Özeleştiriye girmelidir!
Neden, niçin ve nasıl bu duruma gelindi babında, sorgulamalı!
Yok;
İkinci seyre yönelmek istiyorsa!
O zaman;
Pılını-pırtısını toplayıp, bu arenadan çekilmesi gerekir.
Ben yapamadım;
Ben bu halka layık değilim,
Bu iş benim işim değil, demeli!
Ki;
Bu yolu tercih eden siyasi oluşum ve aktörler her ne kadar "sicili bozuk" diye tarih sayfalarına alınıyorsa da.
Özünde;
Bahsedildiğinde, "kötüydü ama erdemliydi?" diye anılır!
* * *
Tabi bu bahsettiğim hal-i durum Türkiye’miz için "pek nadir" bir yol seyridir.
Çünkü;
Türkiye'de bu minvaldeki seyr-ü sefer aksi bir istikamet içermektedir.
Tek bir yol benimsetilir?
Ne;
Siyasi özeleştiriye ne de değişime ve ne de bu arenadan çekiliyorum fikrine dâhil olmak!
Ve ne de;
Halktan ve parti tabanından gelen "sese" kulak verilmez!
Ne varsa,
Ne yoksa "liderin" fikriyatı ve sultasıdır.
Tamamen;
Antidemokratik bir vücut yapısıyla korku imparatorluğu yaratıp, daha dehşetli bir şekilde vesayet geliştirmeye çalışılır.
Kısacası;
Meşru yapıdan tamamen çıkar!
Gayrimeşru;
Vücut ikmaliyle, zorba, totaliter ve şiddet körükleyen atmosfere kurgu geliştirmeye başlar.
Tıpkı;
Cumhuriyet tarihinden günümüze dek "vesayete" dayalı, CHP "orijinli" yapıların söz sahibi edilmesi gibi.
* * *
Ama ne hikmetse;
Hiç bir zaman "salt çoğunluklu" bir iktidar olamazlar.
Daima; koalisyonlu, bölük-pörçük misali bir siyasi yapı ikmal ederler.
İşte şimdi;
Son aylarda yeniden "vesayetli" iktidar yaratma gayesiyle CHP görev yükleniyor.
Ve vahim düzeyde icra ettiği tarihi "eksen" değişikliği;
Tamamen, Jakoben bir düşünce hayata geçirme gayesiyle hareket etmektedir.
Bakın;
Seçim sath-i mailinde ucube bir fikriyatla; "Halkı isyana teşvik" etme babında çağrılarda bulunuyor.
Hem de;
Demokratik birçok yapıyı da "kendine" meze kurgusu yaparak, vahim düşüncelerini körüklüyor.
Ey ahali;
Sokağa dökülün, iktidara tepki gösterin, şiddeti benimseyin diye!
Ana strateji;
Türkiye "yönetilmez" idare edilemez ve iktidar istikrar sağlayamıyor gibi "karışıklık" üretici ortam yaratmak.
Düne kadar;
Kürtleri inkâr edici politika üreten!
Öyle ki;
MHP'nin "milliyetçi" ruhunu bile çalıp, kendisine giydiren CHP bugün, "Kürtleri" ağına alma gayretinde.
Kendi safına;
Alma gayretiyle "Kürtlerin" hakları üzerinden halk yardakçısı siyaset gütmenin planı içerisinde.
* * *
Toplum olarak artık şu gerçeğin farkındayız.
Özellikle de;
Kürtler CHP'nin bu "sinsi" düşüncesini çok iyi bilmektedir.
Onun için de;
Her ne kadar "transferler" icra ettiyse de, "mayası" tutmayan bir gayretin peşinde!
Demem o ki;
Bütün kamuoyu manipülasyonlarına.
CHP,
Ve MHP'nin de zaman zaman katılım gösterdiği muhalif siyasi kargaşa yaratıcı söylemlere.
Yıllarca;
Vesayetlerle "despot" kurumlar ünvanını toplumdan alan yapıların "diş göstermelerine" rağmen!
Bugün;
Siyasal iktidarın "zaman zaman" güven tesis etmemesine rağmen!
Birçok sorunun;
Çözümsüzlük içerisinde kilitlendiği vaki olmasına rağmen halk "değişimi" diyor ve dayatıyor.
Ve
Sokakları "şiddet" arenasına çevirmeye yönelik "halkı isyana teşvik" çağrılarına da sırt çeviriyor.
Geçmişte;
Gördü, yaşadı, bu tür yapıların toplumsal fayda getirici düşünce içermediğini.
* * *
Garipsediğim bir durum da;
CHP'nin, MHP'nin,
Hatta BDP'nin süreç açısından nasıl bir gaye içerdiğini algılayabiliyoruz.
Ancak;
AK Parti seçim arifesinde hırçın bir yapı icra etmesi, akla zarar!
Düşüncem şu;
Acaba üçüncü kez salt çoğunlukla iktidar olabileceğini gören AK Parti "şımarık oğlan" ruhuna mı kâmil oldu.
Eğer bu düşünceyi;
Ve yaramaz çocuk ruhunu devam ettirmeyi sürdürürse bu demektir ki "sokağa çağrı yapanların" ekmeğine yağ-baldır.
Çünkü;
Onların gayesidir siyasi arenayı "hırçınlaştırmak" ve germek!
Tabi şu gerçeği de;
Algılaması gerekir AK Parti'nin.
Şımarık çocuk,
Bir yere kadar sevilir, sonra kulağından tutulup, terbiye ikmali için ders-i ibret edilir.
* * *
Sonuç itibariyle;
Siyaset şu eksenle 12 Haziran'a kadar kendini ikmal edecek.
Muhalefet;
Kışkırtıcı politikalar üretecek ki, "iktidara" zorba ve şiddet yanlısı görüntüsü kamuoyunda hâsıl olsun.
Tabi;
İktidar da "şımarık çocuk" ruhuna bağımlı kalırsa, bu "yeme" çok çabuk gelecek.
Ülkenin de, 12 Haziran sonrası salih-i selameti tehlikeye girecek.
Çünkü;
Muhalif liderlerin "hezimet" sonrası, kullanabileceği argümanlara ihtiyaçları var.
Kendi başarısızlıklarını;
"gizleme" noktasında iktidarın zulmü görüntüsünü şal etme gayesinde olacaklar.
Sahi;
Yanlış mı düşünüyorum!
Güzel bir hafta sonu dileğiyle!