HOCA’YA VEDA! (O güne bir gün kala)
Kaybettik,
Necmettin Erbakan Hoca'yı!
85 yaşındaydı...
Uzun süredir;
Kendisinde hâsıl olan "kroner arter" hastalığı ve Kalp yetmezliği sebebiyle...
Dün,
Hayli uzun süreden beridir tedavi gördüğü Özel Güven Hastanesi'nde vefat etti.
Kaybetti,
Türk siyaseti yarım asra damgasını vuran Milli Görüş savunucusu Hoca'yı!
Muhtemelen de,
Salı günü İstanbul'da "sade" bir törenle Aile kabristanına defnedilecek.
Çünkü;
13 yıl aradan sonra "yeniden" döndüğü siyasette Genel Başkanı olduğu Saadet Partisi'nden.
Verilen,
Bilgi ve yapılan açıklamalara göre vasiyet etmiş!
Şatafatlı,
Resmi törenli bir "cenaze" ikmali istemiyorum diye!
* * *
İşte;
Hikmet-i kâmil bu vasiyeti üzerine, "Ankara"da tören yapılmayacak.
Yani;
Siyasete farklı "hoca" üslubunu kazandıran Necmettin Erbakan!
Ebedi istirahatına;
Yolculukta bile "farklı" düşüncesinden, söz ettirdi.
Biliyorum!
Bugün, birçok "düşünce ve kalem" sahibi, farklı bakışlarla mevzu dehlizinde olacaklar.
Evet!
Ölüm acıdır, ama her fani için de, kaçınılmaz bir haktır!
Ne kaçanı var, ne de kurtulanı.
Yer ve zaman mefhumu gözetmeden "hak" tecelli ettiğinde, her kişi "ölümü" tadacaktır.
Erbakan Hoca da,
Bu hakka nail olup "ölümü" tadarak, ebediyete intikal etti.
Kendisine;
Allah'tan rahmet.
Ailesine ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum.
* * *
Dedik ya;
Yarım asrın üzerinde "siyasi" arenada baş aktör olarak görev yaptı Erbakan Hoca!
Ama sanmıyorum ki;
Onun ve Türkiye'nin "siyasi hayatında", 28 Şubat'ın yarattığı "travma" silinsin.
Ki ne tesadüftür ki;
28 Şubat 1997 tarihinde "Askeri vesayetle" Başbakanlığı bıraktığı güne bir gün kala vefat etti.
İsterseniz;
O dönemi ve "post-modern" işleyişi şöyle tarih sayfasından aşağı indirelim!
Erbakan Hoca,
Nasıl bir "zaman" tüneli içerisinde, 28 Şubat'ı yaşadı ve Türkiye bu hadiseye maruz kaldı.
Hiç kuşkusuz ki;
Uzun siyasi hayatında "en önemli" başarıyı 24 Aralık 1995 seçimlerinde elde etti.
Kapatılan;
İki partiden sonra kurduğu Refah Partisi'yle "sandıktan" birinci parti olarak çıktı!
O tarihte;
Refah Partisi 158, DYP 135, ANAP 132, DSP 76 ve CHP de 49 Milletvekili çıkarmıştı.
Diyarbakır parlamenterleri de şöyleydi:
REFAH PARTİSİ: Ömer Vehbi Hatipoğlu, Yakup Hatipoğlu, Seyyit Haşim Haşimi, Ferit Bora.
ANAVATAN: Abdulkadir Aksu, Sebgetullah Seydaoğlu, Muzaffer Aslan.
DOĞRUYOL: M. Salim Ensarioğlu, Salih Sümer.
* * *
Erbakan,
Hükümeti kurma görevini dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'den devir aldı.
Ancak;
ANAP ve DYP ile yaptığı hükümeti kurma görüşmeleri "sonuçsuz" kalınca Erbakan Hoca görevi devretti.
Demirel de,
Görevi Mesut Yılmaz'a verdi.
ANAP ve DYP'nin kurduğu hükümet "istikrarlı" seyir icra etmeyince!
Tekrar,
Hükümet kurma çalışmalarıyla yetkilenen Erbakan DYP ile siyasi tarihe "REFAHYOL" hükümeti olarak geçen koalisyon hükümeti kurdu.
Tarih;
28 Haziran 1996.
Başbakanlık koltuğuna oturmasıyla,
28 Şubat 1997'de "Post modern darbe" olarak değerlendirilen MGK toplantısı sonrasıyla gelişen "istifa" olayları.
İşte,
"Neden olarak" gösterilen "vesayete" koz niteliğindeki olaylardan bazıları!
* * *
*2 Ekim–7 Ekim 1996 tarihleri arasında Başbakan Necmettin Erbakan sırasıyla Mısır, Libya, Nijerya'yı ziyaret etti.
Libya'da, Kaddafi'nin bir çadırda Erbakan ile yaptığı görüşmede sarf ettiği sözler muhalefet ve basın tarafından ağır bir şekilde eleştirildi.
*3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazasında mafya, siyasetçi, polis ilişkileri açığa çıktı.
Ne yazık ki,
O gün Başbakan olan Erbakan 'fasa fiso' dedi.
Ki bu ifade, "ona" toplumda hatta parti içerisinden de büyük tepki, oluştu.
* Kayseri'nin Refah Partili Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 10 Kasım 1996 tarihli Refah Partisi İl Divan Toplantısındaki konuşmasında, Türkiye'de henüz gerçek demokrasinin olmadığını, hâkim güçlerin herkesi kendi görüşleri doğrultusunda hareket etmeye zorladığını söyledi. Karatepe konuşmasında şunları söylemişti:
" Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım.
Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok.
Refah Partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin.
Bu bizim boynumuzun borcudur."
Karatepe bu konuşması nedeniyle 1 yıl hapis ve 420.000 lira ağır para cezasına mahkûm edildi.
* * *
* 1 Ocak 1997'de, Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi.
* Yüksek rütbeli subaylar 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcük'te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartıştılar.
* 30 Ocak 1997'de Sincan belediyesi Kudüs gecesi düzenledi. Belediye başkanı Bekir Yıldız, İran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahneye konulan cihad oyunu basında tepki oluşturdu. Star muhabiri Işın Gürel saldırıya maruz kaldı. Bekir Yıldız tutuklandı, mahkûm edildi.
* 5 Şubat'ta Sincan'da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Erbakan'a birkaç mektup gönderdi.
* Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya 'irtica, PKK'dan daha tehlikeli' dedi.
* 11 Şubat'ta Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü Ankara'da yapıldı.
* * *
Ve;
Erbakan'ı Başbakanlık koltuğundan "istifaya" götüren o MGK toplantısı.
28 Şubat'ta yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü.
MGK, laikliğin Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu sert bir şekilde vurguladı.
28 Şubat 1997'deki MGK kararları hükümete bildirildi. Kararda, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kur'an kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı, deniliyordu.
* * *
Peki;
28 Şubat sonrası neler oldu?
* 4 Mart'ta Başbakan Erbakan, MGK kararları yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi ve imzalamadı.
* 13 Mart'ta Başbakan Necmettin Erbakan, MGK kararlarını imzalamak zorunda kalmış ve daha sonra bu kararları imzalamadığını sadece ön yazıyı imzaladığını iddia etmiştir.
* 21 Mayıs'ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ‘‘Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini’’ söyleyerek, RP'nin kapatılması için dava açtı.
* 3 Haziran'da Susurluk Davası 7 ay aradan sonra DGM'de başladı.
* 7 Haziran'da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo koydu.
* 10 Haziran'da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı'na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi.
* 18 Haziran'da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller'e devretmek olduğunu belirtti.
* 19 Haziran'da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller'e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi.
* 30 Haziran'da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk'la birlikte ANASOL-D hükümetini kurdu.
* * *
İşte,
Türkiye'nin siyasi tarihinde "askeri vesayetin" ne kadar, aleni bir düşünce ikmali içerisinde olduğunu gösteren tablo!
Bir "hakkın tecellisi",
Ve kendisiyle yad edilen "tarihin" yıkım, düşüncesi!
Acı bir tesadüf mü?
Hatırlarsanız;
Erbakan Hoca "siyasi yasak" aldı. Ve Partisi bir daha meclise giremedi.
Eridi, güç kaybına uğradı!
14 yıl;
Siyasetten uzak kaldı. Ta ki, geçtiğimiz aylara kadar!
Siyasi ve oğlunun çekişmesiyle;
Yeniden Saadet Partisi'nin başına 85 yaşında Genel Başkan olarak döndü!
Tabi;
Dönüşü ve post modern darbeyle güç kaybıyla, AK Parti'yi doğurduğu gibi, HAS Parti aynı minvalde hayat buldu.
Evet!
Erbakan Hoca "siyasi" hayatında, üç parti kapatan lider.
Ama
Bu siyasi hayatındaki "iniş-çıkış" trendi, AK Parti ve HAS Parti'yi de, doğurdu!
Velhasıl;
İktidardan "askeri vesayetle" alaşağı edilişinden 14 yıl sonra.
Ve o güne bir gün kala;
"hakkın rahmetine" kavuşmak, sizce ne kadar "manidar"?