İÇİMİZDEKİ MUHTERİSLER!

Kazakistan'daki olaylar öyle ümit ediyoruz ki; "geride" kalır.. Yani sular durulur, yaşam normale döner ahali "sükunete" kavuşur?!.. Peki ne oldu da, "ülke bir anda iç karışıklığın" atmosferine sokuldu!.. Neden sadece, "LPG'ye yapılan zam mı, yoksa zammın üzerinden ülke ve iktidar devşirme mi..?

***

Tahkikatlara, yürütülen soruşturmalara ve gelen bilgilerin ifşasıyla, "nedenler zinciri" ikinci şıkta vücut buluyor.. İktidar devşirme!..  Olaylarda rol alanlara bakıldığında, eski başbakanlar mı, eski cumhurbaşkanları mı, nice örgütlü yapılar mı!? Kimi derseniz.. Rusya ana aktörlükle başta var…

***

En önemlisi de "içteki muhterisler?".. Ahali nezdinde saygın görülen, sanatını, sosyal faaliyetini, yeteneklerini konuşturdukları sanılanların, "birer caniye dönüşerek" kendi ülkesini, milletini, devletini "iktidar devşirme" adına, hükümet gitsin ülke yangın yerine dönsün, diyecek kadar "vahşileşmeleri!?."

***

Yani ihanetler zincirine eklenen halkalar çok!… Ki bu ihanetçiler her ülkede var!.. İşte, Irak, Suriye, Mısır, Yemen, Lübnan, Ürdün!.. Say say bitmez.. Hele ki, Türkiye’mizde yaşanan ve yaşatılanlara bakıldığında; benzer durumlarla ne kadar çok yüz yüze gelmişiz!.. En yakın tarihteki iki vaka; Gezi ve 15 Temmuz ihaneti!.. Meşru iktidarı devirmek için; "kan akıttılar?"...

***

Evet, Kazakistan olayları çok şey hatırlatmalı bize ve ülkenin meşru siyasetini elinde tutanlar!.. Cumhuriyet tarihi boyunca, "ne gerekçeler sunularak, ne kumpaslar" icra edildi?.. Bir önceki yazımda ifade etmiştim!.. Son zamanlarda, Yunanistan’la aramızda "esen rüzgarın" hatta ABD'nin komutasında bize bilenilmesi "vız gelir tırıs" gider!..

***

Tarih sayfalarında yazılıdır; nice düşmanların per-u perişan edildiği gerçeği!.. O gün içimizde, bugünkü gibi "İrlandalılar Yunanlılar, ABD'liler, Ruslar, Fransız ve İngiliz ile Alman" devşirmeler yoktu.. Varsaydılar da, "yetenekleri" bugünkü gibi, mahirlik içermiyordu!..

***

Demem o ki!.. Kazakistan'ı bize hatırlattığı, okuttuğu, yarına dair ders-i ibret levhası oluşturduğu sonuç şudur.. İster Yunanistan ister başka bir ülkenin "sıcak savaşı" Türkiye olarak bize diz çöktürmez, işgal altına girecek ülke haline gelmeyiz!.. Ancak, içimizdeki "devşirme ve muhterisler" kendilerine paye çıkarıp, ihtirasa galebe çalarlarsa, hal-i durumumuz çok ama çok perişanlıkla sonlanır.. Ki Allah korusun..!

***

RUSYA VE ABD!…

Malum, Kazakistan yaşanan "iç karışıklığı" sonlandırma, sükuneti sağlama adına, Rusya'yı davet etti!.. Bu davet bir "çökme" olarak, kabul görülüp tartışılıyor… Çökme faslı ayrı bir tartışma ve yazı konusu!.. Ancak bu davetle alakalı ABD ile Rusya arasındaki "söz düellosu" çok derin bir düşünce iklimi oluşturuyor…

***

ABD, Rusya için şunu söylüyor.. "Ruslar girdikleri yerden, kolay kolay çıkmaz ve çekilmezler…?"

***

Rusya'nın ABD'ye yanıtı ise şöyle.. "Biz sizin gibi girdiğimiz yerde tecavüzler, katliamlar yapmıyoruz!.."

***

Hazin olan şudur ki; "iki ülkenin söylemi" hem gerçekçi, hem doğru hem de haklılar!… Haksız olan; kendisini ve ülkesini "leş haline" getiren yeteneksiz muhterisler, ihanetçilerdir.. Denir ya sen de mi brütüz!..

***

KAPANMA MI?

Kim ne der bilmem!.. Bu alanda, çok programlar yaptım.. Bir düzine akademisyeni konuk ederek, Kovid-19 ve yeni varyantları dahil, hepsinin üzerinde "mülahazalarda" bulunduk..  Tam açıkken de, yarı kapanırken de, tam kapanırken de, "bilimsel ve akademik" yönde, net bir çözüm, ortaya konulmadı!.. Ki aç-kapanın her türlüsünü de yaşadık, uyguladık, gördük!…

***

O gün de, bugün de "sadra şifa" verici oldu mu?… Belki, "sağlık sisteminin" alabora olmaması yönünde bir etkisi oldu.. Ama gerisinde, "derde derman" olmadı!.. Bilakis bu evrelerde çok ama çok telafisi mümkün olmayan, "yan etkiler, sorunlar, hadiseler" yaşandı?.. Sosyal, ekonomik, siyasal ve hatta kültürel, etkileri oldu!…

***

Son günlerde yeniden "vakalarda" bir artış var!.. Üzerinde yine farklı mülahazalar, modeller üretilmeye başlandı.. Ve bir kesimden yeniden "yarı veya tam kapanma" gibi söylem ve tepkiler gelişmeye başladı.. En çok da, eğitim ve öğretimde!… Okullar kapanacak mı, üniversitelerde yüz yüze eğitim son bulacak mı gibisinden!..

***

Ne diyordu bir akademisyenimiz!.. Şu işin özü, "sürü" şeklinde bağışıklık sistemiyle üstesinden gelebiliriz.. Tabi aşıları da tam tekmil, zamanında yaparak!.. Ve o olmazsa olmaz olan, maske, sosyal mesafe ve hijyenik ortam!.. Çözümün formülü bu!…

***

BUGÜN 10 OCAK GAZETECİLER GÜNÜ!

61 yıl oldu; "günün" önem kazandığı!.. Ama ne hazindir ki, "her geçen yıl" bir törpü misali, "günü de, önemini de, mesleğin icrasını da, devletin ve kamunun, siyasi otoritenin bakış ve felsefesi de" negatif yönde, hep yonttu..  Ne "Basın hürdür sansür edilemez" sözü, ne de "gazetecinin fikir ve düşünce özgürlüğü?" hükmü, anlam içermiyor!?.. Prangalandı...

***

Çünkü, bugün ne haklarımız var, ne de özgürlüğümüz var!.. Ve ne de politize olmuşluğun girdabında "ilkelerimizin" oluşturduğu itibarımız var!.. Her şey buldozer misali yıkım.. Hiç tartışmasız ki, bilumum vaziyetin ikmalinden herkes sorumlu.. Çünkü, gazetecinin kaderi "halkın ve kamunun" kaderiyle aynı, ayırt edilemez!..

***

Sosyal ve ekonomik koşullar kadar, işsizliğin de, istihdam alanının da "dar" oluşu.? Siyasal ve ideolojik bir kutuplaşmanın girdabında, fikirler de düşüncelerde, "candan ve yandaş" libası altında muamele görüyor olması en büyük fecaattir!. Hem gazeteci, hem kamuoyu, hem de ülke ve siyasal yönetim için.. Örgütlü olmamak, mesleki dayanışmanın da zafiyetler zinciri oluşturması; mevcut durumu garabetleştirmede ana körük olduğunu da biliyoruz!..

***

Bir ötekileştirme, bir çifte standart muamele, bir önyargı tavrı artık sıradanlaştı!.. Ki bu iki yönlü değnek misali!… Kuruma göre değil, makamdaki kişiye göre artık "akreditasyon" gibi, cüzzamlı bir bakışın gazetecilere takınılıyor olması var… Bırakın hükümeti, muhalefeti, partileri ya da bakanlıkları, artık illerde bile bu uygulanır hale geldi ki!!…

***

Bir Vali mi, Belediye Başkanı mı, İl Emniyet Müdürü mü, bir dairenin amiri dahi; "kendisine" göre "karpuz seçer" misali "yazılı ve görsel medyayı, muhabiri" seçiyor… Özel muamele!?.. Hele ki, Özel kalem müdürleri de bir elek vazifesi görüyor olması da, ayrı bir politize olmuşluğu oluşturuyor… Ismarlama medya!..

***

10 Ocak Gazeteciler gününün "ilanıyla" aynı yaşa merdiven dayayan, mesleki icrada 40 yılı aşan, Diyarbakır'ın özelinde, yerel ve ulusal medyada mürekkep yutmuş bir çalışanı.. Ki emeklisi olmuş biri olarak.. Cebinde "sürekli basın" kartı bulunmasına rağmen, Diyarbakır ölçeğinde bu yılki 10 Ocak, 60 yıldır gördüğüm en kötü, hoşnutsuzlukların pik yaptığı, kişisel kaprislerin öne çıktığı, en sıradan eleştiriye bile tahammül edilmediği bir 10 Ocak'ı yaşadığımı ifade edebilirim...

***

Ömründe yüzlerce ödül almış, plaketlerle takdir edilmiş, son olarak Ankara Külliye'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bizzat elinden, "Yılın Gazetecisi" ödülünü almış biri olarak, yaşanan ve yaşatılanlar karşısında; büyük bir üzüntü içerisinde olduğumu not düşmek istiyorum.. Diyarbakır’ın kamu yönetiminde bunları yaşamamamız gerekir!...

***

Ama her şeye rağmen, bu kentte mesleğini ifa eden gazeteciler olarak zerre-i miskal ne mesleğimizden, ne misyonumuzdan, ne şahsiyetimizden taviz vermedik; gördüğümüz ya da gösterilen olumlu ya da olumsuz muamelelere karşı!.. Dik duruşumuzdan taviz vermediğimiz içindir ki, kent ahalisinin en yüksek derecede teveccühü ve güveni dün olduğu gibi bugün de "Biz Yerel Basına'dır."

***

Netice itibariyle!… Güneydoğu Yerel Gazeteciler Derneği Başkanı olarak, yönetim kurulu üyeleri arkadaşların da yol rehberliğinde "biz dayanışmamızı büyüteceğiz, hem meslek çalışanlarımızla, hem de sorumlu olduğumuz Diyarbakır ahalisiyle, velev ki çifte muamele gösteren kentin bazı yetkili ve etkili zevatı dahil olmak üzere kurum ve kuruluşlarla, siyasi otoriteyle, seçilmiş ve atanmış herkesle birlikte olacağız..!"

***

Doğru bildiklerimizi yazıp söyleyeceğiz, yanlışları da, keyfiyeti ve hukuk dışılıkları da, deşifre edeceğiz!... Birileri rahatsız olsa da!... Onlar, “yolcu biz hancıyız!..” Bugün buradalar yarın görev süreleri dolup gider, ama biz mesleğimizi ifa etmeye devam edeceğiz.. Onlar her zaman halkın gözü önünde değiller, ama biz her daim, her nefeste soluğu anlarla alıp-veriyoruz!..

***

Demokrasinin “olmazsa olmazı” basın emekçileridir!.. Her türlü maddi imkansızlığa ragmen hala ayakta durabilen, istihdam üreten, yazılı ve görsel medyanın emekçileri.. 10 Ocak Gazeteciler günümüz ve gününüz kutlu olsun.

***

GÜNÜN SÖZÜ

İnsan kalbinde ne taşıyorsa dünyaya bakınca onu görür.