İNTİHAR MI, İNFAZ MI?

Söz Gazetesi’nin,

Pazar günkü manşet haberinin başlığı böyleydi.

“İntihar mı, İnfaz mı?” diye!

***

Evet,

Mevzuunun “mekânı”, Diyarbakır E Tipi cezaevi!

Malumunuz üzre,

12 Eylül’le nam salan, “işkence hane” gerçeğiyle hafızalara kazınan bir cezaevi burası.

E Tipi Cezaevi!

Kimine göre;

PKK’yı doğuran ve dağa çıkış yolunu zorunlu gösteren, bir “dehşet mekânı”.

Çünkü

Burası yer küresindeki 10’üncü “en kötü” cezaevi unvanına sahip!

***

İşkenceler,

İnfazlar,

Ölümler ve intiharlar, enva-i insanlık dışı uygulamalar.

Ki yıllardır,

Burası 12 Eylül’ün “utanç” abidesi olarak, Müze yapılsın deniliyor.

Olması gerektiği gibi.

Tarihin,

En kanlı, en karanlık ve en çirkin, “mahpushanesi”.

***

İşte,

Burası bir kez daha konu mevzusu!

17 yaşındaki,

Ramazan Atar adlı çocuğun, “şüpheli ölümüyle”.

Atar adlı çocuk;

Halk arasında tabir edilen “torbacı” kimliğiyle, 11 ay önce uyuşturucudan tutuklanmış!

Tahliyesine de, 6 ay kalmış.

Geçtiğimiz hafta,

Perşembe günü, “hücrede” ölü olarak bulundu.

***

Resmiyete!

İlk gören ve tutulan tutanaklara.

Otopsi’nin de,

İlk sonuçlarına göre; “Atar kemeriyle intihar” ettiği ifade ediliyor.

Tabi,

Düne kadar “resmi” kanaldan, yapılmış herhangi bir açıklama yok.

***

 Hadise hafta sonu, kamuoyuna yansıdı.

Bugün ve sonrasında bir beyanat verilir mi, verilmez mi bilmem.

Lakin mutlaka birileri bir şey demeli!

Ama denilen, konuşulan ve söylenenlere göre!

Resmiyetin söylemi değişmeyecek!

Denilecek ki;

Atar tutulduğu “hücrede” intihar etti?

***

Tabi.

Olası, bir durum, olabilir de!

Ancak,

Ne var ki, Atar’ın ailesinin “iddiaları” başta olmak üzere.

Cevap bekleyen,

Ve intihar olasılığını ciddi manada, “öteleyen” ihmal-sorumsuzlukla birlikte, cinayeti de, infazı da “ağır” kılan, argümanlar var.

Yani diyeceğim; bu intihar sıradan değil.

***

Şöyle ki!

Birinci;

Cevap verilmesi gereken soru şu!

Atar, henüz reşit olmamış...

Yani, 18 yaşına girmemiş-tamamlamamış.

Bu nedenle;

Yasalar nezdinde “çocuk” sayılıyor ki öyledir!

Peki, cezaevi ve yasaların hükmünde, “çocuk” sayılan bir kişi “tek kişilik” hücrede nasıl tutulur?

***

Gelelim;

Atar’ın “hücre cezası” almasına neden olan mevzuuya!

Ki, Atar’ın annesi Ferha Atar’da ifade ediyor.

Tutulduğu koğuşta kavga çıkmış!

Kavga esnasında;

Atar üç gardiyanla, tartışmış-karşı çıkıp kavga etmiş!

Bunun üzerine;

Cezaevi disiplinini bozmak, gardiyanlara karşı gelmek, suçundan, “ceza” almış!

Ve tek kişilik “hücreye” konulmuş!

***

Sonra;

Hücre cezasının ikinci gününde, “ölü” olarak bulunmuş.

Görenler de gardiyanlar.

Kontrol esnasında fark edilmiş!

Gardiyanların ifadesine göre;

Atar kendisine ait “kemerle” asılı vaziyetteymiş!

***

 

Malum;

İster cezaevindeki hücre olsun,

İster,

Karakoldaki nezarethane olsun.

Zanlı, suçlu, tutuklu ve hükümlü.

Her ne ise;

Buralara konulduğunda, “ayakkabı bağcığından tutan da, kemerine kadar” alınır.

Peki,

Atar’ın “kemeri” neden alınmamış.

***

Anne Ferha Atar.

Kameralara “Türkçe-Kürtçe” karışımıyla anlatıyor.

Diyor ki.

"Oğlumun sırtı kırılmıştı. Gözlerinin önü morarmıştı.

Ayak kısımları darp edilmişti.

Bana, 'Ana bunlar beni öldürecek' dedi.

Gardiyan dilekçe vermemi bile engelledi.

Bu nasıl bir adalet?

Oğlum kesinlikle kendini öldürmezdi.

Üzerinde atlet yoktu, ayakkabısının bağcıkları dahi yoktu.

Nasıl oluyor da kendini asacak?

Gardiyanlar dövmüştü onu.

Onu defnetmeden önce yıkadığımızda başı kırılmıştı, kaburgası kırılmıştı, dizine kadar hepsi morarmıştı.

Oğlum darp edildikten sonra öldürülüyor.

Sonra da intihar süsü veriyorlar. Allah bunu kabul etmez."

***

 

Evet,

Vaka şuan için, yargıya intikal etmiş!

Savcılık, soruşturmasını sürdürüyor.

Sonuç,

Suç ve deliller noktasında, mevzuu neye ikmal eder, onu bekleyip göreceğiz.

Ancak,

Bende cevap bulmayan, bazı sorular var.

Daha doğrusu,

Kafamı kurcalayan ayrıntılar var.

***

Şöyle ki;

Atar’ı “intihara” sürükleyen etken nedir?

Kavgadan dolayı,

Aldığı hücre cezasıyla, buna şerbetli!

Bir de; tahliyesine 6 ay gibi kısa bir süre kalmış; Niye intihar etsin?

Uyuşturucu bağımlısı mı?

Cezaevinde,

Krize girdiği için mi, bunalıma düştüğü için mi intihar etti?

Zayıf bir olasılık.

Çünkü aile; “uyuşturucu bağımlısı” olmadığını söylüyor.

O zaman!

***

Önemli bir ayrıntı da,

Anne Ferha Atar’ın iddia edildiği gibi, Ramazan Atar’ın bir gün önce kendisine söyledikleri.

“Anne,

Burada beni öldürecekler, ya beni hücreden çıkarın, ya da beni eski koğuşuma vermeyin.”

Bu iddia.

Ve ardında kendisini gardiyanların “şikayet” konusunda engellemesi.

Hikmeti mucibesi ne?

Bir de;

Cezaevi’nin dört bir tarafı iç ve dışta, “güvenlik” kameralarıyla gözleniyor.

Hücre bölümü.

Ve koridorlar, beri yanda kavga edildiği söylenen yer; hepsi gözetim altında!

Buralar da; “gözleniyor”.

***

Velhasıl,

17 yaşındaki Ramazan Atar’ın “ölümü” şüpheli.

Özellikle ailesinin,

Ve tabi ki kamuoyunun.

Ve bizlerin, “hakikatle” alakalı, vicdanı bir açıklamaya ihtiyaç var.

Çünkü,

Bu mesele Engin Çeber hadisesine benziyor.

***

Bakınız,

Adalet Bakanı Sadullah Ergin “cezaevlerindeki ölümlerle” alakalı verdiği resmi rakam.

2009 yılında 196 kişi,

2010 yılında 252 kişi,

2011 yılında 268 kişi,

2012 yılında ise 18 Temmuz tarihi itibariyle ise 109 kişi “çeşitli” nedenlerle ölmüş.

Görüntü,

Ve rakamlar şunu gösteriyor; “cezaevleri” pek tekin değil.