İSTİKLAL’DEN ÇIKARILMAK İSTENİLEN İSTİKRARSIZLIK!

Taksim/İstiklal’deki “TNT içerikli bombalı” saldırı, terörün “acımasız/cani yüzünü” bir kez daha, bize göstermiş oldu!.. Ve amacının da ne olduğunu hatırlattı.. 6 terör şehidimiz var.. 2’si yoğun bakımda, 81’de yaralımız var.. Ölenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum…

***

Resmi beyanlara göre, saldırgan yakalandı.. Görüntüler ve ifadeleri basına yansıdı… Denilene göre, Örgütün istihbarat elemanı.. Suriye’den gelmiş.. Suriye uyruklu.. Adı Ahlam Albashır.. Bu saldırı, Mersin’in Mezitli ilçesinde Tece Polisevi’ne yönelik saldırının devamı… Soruşturma sürüyor.. 2 Başsavcı yardımcısı ile 8 savcı görevlendirildi…

***

Hiç kuşkusuz ki, terör kimden ve hangi fraksiyondan gelirse gelsin.. İster PKK, ister YPG, ister DEAŞ, ister TİKO, ister DHKP-C veya daha nice, üçlü-dörtlü harfleri barındıran örgütler.. Bu ve benzer saldırılardaki ana gayeleri; ülkede ve toplumda istikrarsız bir hava estirip, ortam yaratmaktır…Tarih sayfaları, bu minvaldeki terör saldırılarıyla dolu..

***

Özellikle, seçim sath-ı maillerine girildiğinde; “acımasız/cani yüzler”  yüzünü göstermeye başlıyor.. Ve odaklandıkları hedefte hep “masum sivil insanlar?” olmuştur… Bu da onların çaresiz kaldığını gösteriyor aslında!..  Ülke ve millet güçlendikçe, onların otoriteleri ve korku atmosferleri dağılıyor.. 2015 seçimlerinde ve 2016’da seçimlerde yaşadık.. 7 Haziran ve 1 Kasım arası herkes biliyor.. 5 Haziran’daki, HDP’nin İstasyon meydanındaki mitingde yaşanan patlama..

****

Terör ve onu besleyen emperyalistlerin ortaya koyduğu “iblisce” organizasyonlar noktasında önümüzdeki günler neler yaşanır, neler olabilir bilmem.. Ancak, kritik bir süreçten geçiyoruz, enva-i dünya dengesinin değişikliğine dair, hadiseler vücut buluyor.. Onun için; uyanık olmalıyız!.. Çünkü, iblis bir ruha sahip olan terörün tek bir hedefinin olduğunu biliyoruz.. Ki o hedef de; bulundukları coğrafyada “kaos” ortamı yaratmaktır..

***

Ve bunu da, birilerinin nam-ı hesabına yaparlar.. Yeniden, Türkiye’yi 90’lı yıllara götürmek istiyorlar..  Vesayet altında, mandacı bir akıl hakimiyeti yaratmaktır gayeleri.. Sosyal, siyasal, ekonomik alanda “panik ve korku” yaratmaktır hesapları.. Güvensiz ortam oluşturmak.. Ülkenin ve milletin seyrinde, yaşamında “umutsuzluk” yaratmak… Türkiye'yi “yaşanılmaz” ülke konumuna getirmek istiyorlar…

***

İşte buna dair, dün olduğu gibi bugün de aynı refleksi göstermemiz gerekir.. Muazzam bir kenetlemeyle “terörü” bertaraf etmeliyiz, onu bulunduğu yerde, hapsetmeliyiz.. Hiçbir şekilde korkuya, endişeye kapılmadan, karamsarlığa düşmeden, güvensizlik hissiyatına kapılmadan, bir ve iri olup, dik durmalıyız…

***

Yani, terörün ne amaçladığının aksi yönünde hareket edip, tavır almalıyız.. Karşısında olmalıyız.. Topyekün, amasız, fakatsız, şu veya bu demeden, sen-ben kavgasıyla kendimizi prangalamadan, senin teröristin, benim teröristim kavramıyla, mide rahatsızlığına düşmeden, “karşı koyuş, karşı duruş, karşı hissiyat” geliştirmeliyiz… Çünkü, biz güçlendikçe, terör çaresizleşiyor.. Biz zayıfladıkça, terör güç kazanıyor, palazlanıyor…

***

Evet, canımız yanıyor, akan kan bizim kanımız.. Üzüntümüz var, yasımız var.. Öfkeliyiz, tepkiliyiz..  Belki sözün bittiği noktadır… Yusuf mı, dokuz yaşındaki kızı Ercin mi, ya yeni evlenin çift mi?.. Ama yine de, soğukkanlı ve sağduyulu olmamız lazım.. Eğer ki, hassasiyetlerimizi, “gözardı edersek”, terörün tuzağına düşmüş oluruz… Onun için; “terörü çaresiz” bırakmanın yolu bizim “birlik ve dirlik” içerisinde, olmamız ve haykırmamızdan geçiyor.. Bu duruş, hem kendi ülkemiz için hem de uluslararası için; “Türkiye eski Türkiye olmadığı gerçeğini” söylemektir…

***

DEMİRTAŞ’IN BABASI VE ANNESİYLE GÖRÜŞMESİ!

Bir kaç gündür, mevzu!.. Kutuplaştıran çok.. Özellikle son vakıadan sonra, “sosyal medyada” bir kesim, “insafsızca, acımasızca” saldırı moduna girerek, Selahattin Demirtaş’ın “ailesini hastanede” ziyaretine ve bunu sağlayan siyasal iktidara, “terörün” libasıyla yükleniyor saldırıyor!…

***

Hadise ne!.. Demirtaş’ın “babası kalp krizi geçirmiş?.. Yoğun bakıma kaldırılmış.. Annesi de hastanede tedavi görüyor.. İşte bunun üzerine, Selahattin Demirtaş, Diyarbakır’a getirilmiş, 45 dakika “babası ve annesiyle” görüşmüş, sonra da, Edirne’deki cezaevine götürülmüş… Olay bu!…

***

İyi de yasa var, kanun var, mevzuat var!… Ne diyor yasa.. “Ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşinin anne veya babasından birinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hallerinin bulunduğunun Sağlık Kurulu raporu ile belgelenmesi durumunda tutukluya izin verilebilir.”

***

İşte bu hükümle, Demirtaş’a izin verilmiş.. Veren de, iktidar değil Ceza İnfaz Kurumu ve Cumhuriyet Başsavcılığı… Bu kadar.. Ha getirilip-görülüşüne dair gösterilen hassasiyete gelince!..  O da en doğru bir hareket ve işlem olmuş… Ailesine dahi haber verilmemiş, getirilişi ve götürülüşü.? Burdaki hassasiyet “risksiz bir ortamın oluşmasıdır.?”

***

Özetle, ailesiyle görüştürülmesi!.? Ki her tutuklu ve hükümlü için; “insani ve vicdani” bir tutumdur, yasal bir haktır.. Üzerinde, laf üretip “siyasi kazanç devşirmek” doğru değil..

***

Eğer ki, Demirtaş’ın hastaneye kaldırılan ve “ölüm döşeğinde” olduğu hekimlerce belirtilen babasıyla görüşmesine izin verilmemiş olunsaydı!.. İşte o zaman, hak, hukuk, adalet, anayasal haklar “rafa kaldırılmış” olunurdu..  Sorun teşkil ederdi..

***

Daha açık bir ifadeyle, bizi “siyaseten kutuplaştırma” gayretine giren ideolojik çevrelerin tahakkümüne girmiş olurduk.. Ve böylece de, insanlığımızı kaybederdik… Aman ha aman!?..

 ***

GÜNÜN SÖZÜ

Ey insan, görünen o ki geldiğin yeri unutmuşsun, ama bilesin ki gideceğin yer sana her şeyi hatırlatıp, hesabını soracaktır…