KANLI BİR PAZAR!

Şu son 24 saat içerisinde yaşadıklarımız!

Korkunç.

Facia üstüne facia.

İki hadise; toplam 19 can kaybı.

Kanla bir pazar yaşadıklarımız!

Yazının da, başlığına uygun bir ifade; "kanlı pazar".

Ama ne var ki; sözün bittiği an.

Kanın da, donduğu an, yaşanan ve yaşatılanlar!

***

Sorumsuzluk,

İhmal,

Ve dikkatsizlik.

İşte bu üç; "vahim" etkenin buluşmasıyla, 'facialar" peş peşe gelişti.

Bakın;

Günün ilk "yürek" dağlayan acı haberi, gece yarısı geldi!

Şanlıurfa,

E Tipi Cezaevi’nde "yer darlığı" mahkûmlar arasında isyan çıkarttı.

Cezaevi, alev topuna döndü, 13 kişi "çıkan yangında" öldü.

Yaralıların sayısı ise bilinmiyor.

***

Eee.

Son yıllarda.

Özelliklen de yaşadığımız şu son 30 yıl.

Türkiye'de,

Özelliklen de Güneydoğu'daki "cezaevleri" toplama kampları gibi.

Değil,

Kapasitelerinin bir katı, beş katını bile aşan var.

Ki bu cezaevlerinin başında;

Diyarbakır

Ve Şanlıurfa E Tipi Cezaevleri gelmektedir.

***

Doğrusu,

Önceki gece yarısı, "ilk haberi alınca",

İsyan'ın,

Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nden çıktığını sanmıştım.

Şanlıurfa,

Cezaevi'nin bu meyanda ki "sicili" pek temiz değil.

Bilakis; "toplama kampından öte bir hal" icra ediyor.

Enva-i şiddet ve baskı, zulüm var!

Dile kolay;

Cezaevi'nin kapasitesi, "yeni bloklarla" 350.

Ama gel gör ki;

Şuan ki mevcudiyeti, bin 57.

Yani üç mislini geçiyor.

***

Cezaevinde,

Çıkan isyan ve koğuştaki kavganın nedeni de bundan!

Yer darlığı büyük sorun.

Yangının çıktığı koğuş 8 kişilik. Ama kalan; hükümlü ve tutuklu sayısı 18.

Kalanlar, "adi" suçtan!

Denildiğine göre;

İsyan ve kavga "yatak ve vantilatörün hangi tarafı serinleteceği" yönündeki anlaşmazlık.

Bu anlaşmazlığı;

İdareye defalarca iletmelerine rağmen, "çözümsüzlük", arada husumet yaratmış,

Ve gece de; patlak vermiş...

***

İsyan.

Ve yangının ağır bilânçosu; 13 kişi diri diri yanarak öldü.

Hatırlarsanız;

2000 yılında "hayata dönüş" diye, "cezaevinde katliam" yaşanmıştı.

Yine benzer şekilde;

Onlarca kişi "diri diri yanarak can vermişti."

Tıpkı,

Önceki gece Şanlıurfa'da yaşanan hadise gibi.

Deniliyor ki;

Cesetler tanınmaz halde.

DNA sonucu kimlikler tespit edilecek.

***

Sorumsuzluk.

İhmal.

Ve dikkatlisizlik, üçlüsünün "yarattığı bir facia" bu.

Peki, suçlu ve müsebbip kim.

Elbette ki,

Sistemin, hukukun, adaletin ve tabi ki, "idarenin" işleyişi.

Çünkü bu işleyiş;

Daha iki yıl önce, "cezaevindeki" baskı ve koşullara isyan eden; Erkan Gümüştaş'ın, "ölümüne" neden oldu.

Ki Gümüştaş;

Sesini duyurmak,

Yaşadıklarını protesto etmek için; "kendini ateşe vererek yakmıştı".

***

Dosyası;

Hala "adliyenin" tozlu raflarında; "suçlu kim" diye bekliyor.

Düşünüyorum;

Oradaki "yetkili ve etkili" zevatı.

Nasıl bir düşünceye sahipler.

Ve nasıl bir yönetim;

Eğitimi almışlardır ki, "iddia edildiği şekliyle" bu kadar acımasız oluyorlar.

Dün,

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, " bu meşhur" cezaevindeydi.

Yaşananlar hakkında bilgi aldı, sorguladı.

Vaat etti;

"Hadisenin üstü kapanmayacak, tüm iddialar incelenecek"

Tabi bekleyip göreceği.

Sorumsuzluk,

İhmal,

Ve Dikkatsizlik "üçgeninde", fatura kime kesilecek?

Bir iki gardiyana mı?

***

Yoksa;

Cezaevlerini "toplama" kampına çeviren zihniyete mi?

Bir koğuşta;

8 kişi yerine, 18 kişi'yi "tıka basa" dolduran, anlayışa mı?

Kapasitesinin;

Beş katına, "rehabilitasyondan" uzak,

Psikolojik harbin arenası gibi, cezaevleri, ikmal eden, sistem mi?

Ne yazık ki;

Suçlu da, katil de "biliniyor" ama bilinmeyen; "o biliniyor un." bilinmemesi.

***

TRAFİK KATLİAMI!

Ve günün;

Diğer faciası da, trafik "katliamı".

Burda da;

Sorumsuzluk,

İhmal,

Ve dikkatsizlik "üçlüsü" söz konusu.

Derler ya;

"Balık baştan kokar" diye.

Eee.

Devlet nizamı bu işleyiş içerisinde olursa, "ahalisi nasıl olmaz ki?"

***

İşte;

Dara antik kent ziyaretinden dönen, "iki ailenin" içerisinde bulunduğu iki otomobil.

"Kafa kafaya" çarpışıyor.

Can pazarı.

Bilânço, biri bebek 6 ölü. 7'de yaralı.

Ki, 2'sinin "hayatı tehlikesi" bulunuyor.

Trafiğe göre;

Kazanın nedeni "şerit ihlali."

Yani, hatalı sollama.

***

Evet,

Acı dolu bir pazar günü geçirdik dün!

Ne diyelim;

Ölenlere Allahtan rahmet,

Yaralılara acil şifalar,

Kalanlara da başsağlığı diliyoruz.

Ve temennimiz odur ki;

Her acı bir "ders-i ibret olsun ki," tekrarı kabil olmasın.

Pek tabi ki,

Özrümüzü de beyan ederek.

Haftanın,

İlk gününde, "acıları ikmale" eden yazıya "sizi odaklandırdığımız için".

***

..VE BABALAR GÜNÜ..

Öyle ya;

Az daha unutuyordum babalar gününü.

Şimdi bu acı ve hüzün dolu;

Tablonun üzerinde, bu konuşulur mu, bilmem!

Ancak,

Acıyı az da olsa, "küçük bir tebessümle", giderme noktasında, bir iki kelam olsun.

***

Bu vesileyle;

Tüm babaların babalar gününü kutluyorum.

Tabi, yüreğim buruk.

Hem, yaşanan acı hadiseler.

Hem de,

22 yıl önce, "kaybettiğim" babama, "babalar günün kutlu olsun" diyemeyişim.

Eee.

Eşref’te, okuduğu için il dışında. Her ne kadar; telefonla arayıp; "kutladıysa da."

Hasret!

***

Buarada;

Manevi kızlarım beni unutmadı.

"Pazar Sohbeti" programım esnasında yani ben yokken gelip, "masaya çıkacak bırakmışlar."

Pınar. Buse. Helin.

Bir de not iliştirmişler çiçeklerine.

"Eşref'in biyolojik,

Bizlerin manevi babası. Babalar günün kutlu olsun." diye!

Evet.

Buradan, her üçünün de gözlerinde öperim.

Bir kez daha;

Tüm babaların babalar günü kutlu olsun.

Ve tabi ki; "huzur ve barış" içerisinde, sağlıklı bir yaşam dileğiyle.