KARARNAMENİN HİKMETİ?

Peşin, ifade edeyim!

Yazı, bir gün gecikmeli huzurunuzda.

Yani, dün yayınlanacaktı. Ama "elde olmayan" nedenlerle, bugüne kaldı.

Onun için; mevzuu "tazeliği" biraz, geçmiş olabilir.

Elden ne gelir.

***

Son valiler kararnamesi; malumunuzdur.

31 İl'in valisi değişti.

Kimi yer değiştirdi, kimi merkeze çekildi.

Kimi, "merkezden" sahaya, terfi edildi.

Kararnamede "yer alan" iller.

Hele ki, "güvenlik" merkezli, bazı makamlar.

İçişleri Müsteşarlığı.

MGK. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı gibi!

***

Sonuç itibariyle; "önem" arz edici bir kararname!

Ki "işleyiş" ve gölge süreci de, dikkate aldığınızda "çok şey" ifade etmektedir.

31 Vali.

Küçük çaplı bir "değişiklikten" söz edemeyiz!

Hele ki; 17 Aralık operasyonu, Paralel "yapının" Emniyetteki ifşası.

Ve Yerel seçimler. Akabinde Cumhurbaşkanlığı seçimi.

***

İşte tüm bu "kritik" dönemeçlerin sonucunda, yaşanan değişiklik ve atamalar esrarengizleşmekte.

Yani birçok "gösterge" söz konusu!

Tabi, "yukarıda" sıraladığım dönemeçlerin yansıra bir de; Yeni hükümetin "yeni bir başlangıç" tercihinden de söz edilmiyor değil...

Cumhurbaşkanı yeni. Başbakan yeni. O zaman "mülki idarede de" taze kan ve yenilik şart.

Ki, "bürokratik" mekanizmanın işleyişi "ivme kazansın."

***

Nitekim Başbakanlıktaki "bürokratik" yapıda da "değişiklik" yapılacağı konuşuluyor.

Malum, Başbakanlık Müsteşarlığı makamı hal-i nazırda boş...

Çünkü Sayın Fahri Kasırga Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine, atandı.

Şuan vekâleten yürütülüyor, makam boş.

Kim gelecek, kim atanacak sorusuna kulislerden gelen bir cevap var O da; Kemal Madenoğlu deniliyor.

***

Sayın Başbakan Davutoğlu Konyalı.

Eee, Madenoğlu da Konyalı.

Yani, hemşeriler.

Başbakanlıkta "dinleme, böcek, bilgi sızdırma" gibi, kozmik dokunuşların yaşandığını göz önüne aldığımızda.

Başbakanlık Müsteşarlığı'nda oturacak isim, haliyle Başbakan'ın en sadık ve güvendiği "isim" olması gerekmez mi?

Neyse! Tercih, Sayın Davutoğlu'nun.

***

Hüseyin Avni Mutlu.

Merkeze çekildi.

Doğrusu benim için "sürpriz" oldu.

Çünkü "pasif" bir görev verileceğini beklemiyordum.

Beklediğim, Kamu Güvenliği Müsteşarlığına getirilmesi idi.

Bence; "merkeze" çekilmesindeki ana etken; Gül, Erdoğan ve Davutoğlu "üçgenindeki" dışa vurulmayan anlaşmazlıktır.

***

Mutlu Karadenizli.

Erdoğan da Karadenizli.

Hatta "yakınlık" derecelerinden söz ediliyordu.

Ama araları "son bir yıldı" limoniydi.

Mutlu'yu kendine değil, Gül'e daha yakın görüyordu Erdoğan!

Ki geçtiğimiz yıl basına da yansıdı, Mayıs ayındaki valiler kararnamesinde isminin yer aldığı.

***

Gül "karşı çıkıp, ismini" listeden çıkarmıştı.

Mutlu kalsın.

"Ben köşkte bulunduğum sürece, Mutlu İstanbul Valisi olacak?"

Onun için birileri merkeze çekilmesinde;

Gezi Eylemlerine,

Paralel yapı operasyonuna,

Suriyeli sığınmacıların sorununa "asayiş" boyutuyla bakmasının "etkili" olduğu düşüncesine katılmıyorum.

Amaç farklı.

Ne diyelim; "herşeyin hayırlısı."

***

Kıraç niye değişti?

Mustafa Cahit Kıraç.

Doğrusu, yerel bazda değişikliği "sürpriz" oldu.

Şok etkisi yapmadı değil.

Beklenilmeyen bir değişiklik oldu!

Çünkü Diyarbakır'a İzmir'den atanalı, ne kadar oldu ki?

Geçtiğimiz Mayıs ayında geldi, tabiri caizse, "daha soluklanmadan" merkeze çekildi.

***

Kıraç tecrübeli bir vali.

Ki; Şırnak, Aksaray, Sakarya, Adana.

En son İzmir'de 6,5 yıl olmak üzere 21 yıldır bir fiil "Vali".

Diyarbakır'da bulunduğu süre içerisinde; "diyaloga" açık biriydi.

Kurumlar arası koordinasyon.

Sivil toplum örgütleriyle "istişare" içerisinde olması.

Yerel yönetimlerle; diyalogu!

***

Kadim Şehir’e yönelik; yeni yeni projeler üretmeye başlamıştı.

Özellikle; İnanç ve Kültür turizmi alanında.

Organize Sanayi Bölgesinde; alan genişletme.

Tekstil Sanayi Sitesi.

İçkale.

Burçların restorasyonu.

Yani yeni yeni, Diyarbakır'la "bütünleşme" oluyordu.

İşte, bu aşamada görevden alınması, garip geliyor bize!

***

Birileri diyor ki;

Özellikle "çözüm" sürecine karşı tez üretenler.

Lice olaylarında,

Bayrak indirme vakasında,

Örgütün şehir içerisindeki eylemlerinde,

Uyuşturucuyla mücadelede "etkili" bir yaptırım uygulamadığından ötürü "merkeze" alınmış.

Yani olup biteni; "görmezden" geliyormuş?

Ben bu fikre, katılmıyorum.

Tıpkı Sayın Mutlu gibi Kıraç içinde "amaç farklı"…

***

KIRAÇ'IN YANLIŞI…

Gelelim;

Kararname sabahı Kıraç'ın tartışılan tavrına!

Doğrusu, "bende" burda arıza-i duruma düşüyorum.

Şöyle ki Sayın Kıraç 21 yıllık bilfiil "valilik" tecrübesini almış biri.

Yani acemi değil, tecrübeli.

Duygularıyla "hareket" edilmemesi gerektiğini biler biri.

***

Ama ne var ki, kararnamenin açıklandığı sabah "makama" gelmedi.

Valiliği ziyarete gelen; Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ı karşılamadı.

Görüşmedi de!

Hele ki, Diyarbakır'da bulunduğu bir günde.

Hele ki, Bakanın Diyarbakır'a geleceğine ilişkin programının "kararnameden" önce Valilik tarafından bildirilmesine rağmen.

Karşılama, görüşme "nezaketini" göstermedi.

Yanlış. Yine yanlış.

***

Sayın Kıraç!

Bu durumun "boykot" olmadığını söylediyse de.

Bozdağ ile görüştüğünü söylediyse de.

"Devlette küslük olmaz, kime küseceksiniz?

Gönül ilişkisiyle yapılır.

Verilirken iyi, alınırken kötü olmaz." beyanatını verdiyse de!

Kamuoyuna; "Boykotçu Vali" olarak yansıdı.

Bakalım bu yanlışın sirayeti;

Kıraç'ın 2015'teki Genel seçimlere ilişkin konuşulan "siyasete atılma" düşüncesine nasıl etki edecek?

***

Görev artık Aksoy'da!

Kıraç'ın yerine, gelen kim derseniz?

Evet, atanan isim Samsun Valisi Hüseyin Aksoy!

Önceki gün, bir dizi görüşme yaptım hakkında?

Özellikle; 4 yıldan buyana görev yaptığı Samsun'da bıraktığı intiba nedir diye?

Meslektaşlarla görüştüm.

Kararname sonrasında, "ardından" yazılan yorumlara baktım.

***

Aksoy, Karadenizli. Daha doğrusu, Trabzonlu.

Samsun dışında; Mersin ve Muğla gibi "turizme" açık illerde, Valilik yapmış.

Görev sürelerine baktığımızda; "uzun soluklu."

Ki en kısa süreli, görev yeri Samsun görülüyor.

Burda da, 4 yıl görev yapmış.

Ama genç ve hareketli.

***

Samsun'un, Haber gazetesinden, Erdem Erol.

Meslektaş. Dünkü köşesinde, Vali Aksoy'un ardından başlığıyla, kapsamlı bir analizini okudum.

Bir paragrafında diyor ki;

"Her zaman...

Devletin ciddi, işbilir yüzü...

Kent ve dinamikleriyle uyum...

Kavga ve 'ben yaptım oldu' yerine...

Uzlaşı arayışı ve istişareyi gördüm.

İl siyasetçilerinin...

İşadamlarının...

Sivil toplum örgütlerinin...

"İyi ki var" ve "Samsun için bir şans" söylemleri boşuna değil elbette...

***

Ve Diyarbakır açısından da şunu ifade ediyor.

Diyor ki.

"Vali Aksoy, Diyarbakır için bir şans olacaktır...

Tecrübesiyle...

Soğukkanlılığı...

Devlet adabı ve anlayışıyla...

Diyarbakırlılarca da sevilecektir…"

***

Tabi, Aksoy'a "eleştiri" okları yönelten de yok değil.

Mesela, Denge gazetesi!

Başlık atmış; "Gitsin dedik, gitti."

Halk.

Ve Ekip gazeteleri ise; "koordineli çalışan" bir valiyi gönderiyoruz, diye yorumluyor.

Ne demişler; dikensiz bahçe olur mu?

Bir kişinin seveni de sevmeyeni olacaktır, yoksa ariza-i bir durum olur?

***

Velhasıl.

Göreve başladığında,

Kendisiyle istişare içerisine girdiğimizde,

Zamanın da en büyük tefsir olduğuna bilerek; "bakalım" zaman Sayın Aksoy için bizde nasıl bir etki ve intiba bırakacak.

Zaten, ilk kez Vali göndermiyoruz, ilk kez de, Diyarbakır'a Vali atanmıyor.

Mesleğin, 32. yılı geride bırakıyoruz.

Bu sürede tabiri caizse, nice bölge valileri, nice valiler gelip gitti.

Boşuna söylenmiyoruz!

Şehrin ahalisi olarak biz hancıyız, atanmışlar da, seçilmişler de "kervancı".

Bizim için önemli olan; "kervanın" işlerliği.

***

Sayın Kıraç'a yolun açık olsun diyoruz.

Güle güle.

Sayın Aksoy'a da "başarılar" diliyoruz.

Aksoy'a bir de uyarım var.

Hele ki, kendisinden 4 yaş büyük olmam hesabıyla.

***

Diyorum ki.

Diyarbakır "hassasiyeti" olan kadim bir şehir.

Bu şehirde görev yapmak;  "herkese nasip" değil.

Peygamberler.

Sahabeler.

Ve Medeniyetlerin mabedidir, Şehr-i Amed!

***

Çözüm sürecindeyiz.

Diyalogun.

İstişarenin; hassasiyetlerin "öne çıktığı" bir zaman dilimi.

İşte bu zamanda, Diyarbakır'ın tek ihtiyacı var; Akıllı ve dinamik, yönetim, anlayışı.

Çünkü bu kent çok çekti; "popülist" yönetimlerden!