KENT KİMLİĞİ ÖNEMLİ!
Milletleri var eden en büyük etken 'kimlikleridir'.
Ve bu kimlikleri aynı zaman da 'yaşadıkları' coğrafyanın 'nüfuz cüzdanıdır'.
Onun için 'yaşam' alanları kimlik kazandığı müddetçe var olunabilinir.
Bundan değil midir ki; yeryüzünde var olan milletler ve coğrafyalar üstlendikleri 'kimlikle' tanınırlar.
Ve O kimlikle 'hep' tanınmış ve yad edilmişlerdir.
Yani bir ölçüde "varlıklarının" çimentosudur kazandıkları 'kimlik'!
***
Ama kimlik erozyonu 'geçiren veya yaşayan' topluluk ve coğrafyalar erime trendine girerler.
Bir süre sonra 'sözü' edilmez olurlar.
Olsalar bile tepkisel duygunun ifade edileceği vaka haline gelirler.
Benimsenilmez, itibar görmez, ilgilenen olmaz.
Gelen vurur, giden götürür misali. Bazı güçlerin 'satranç' taşı olurlar.
Kısacası var olan 'sorunların' çözümünü bi kenara bırakın tüketilen her zaman dilimi için; ayrı sorunlar gelişir.
Ki bu da; hem coğrafya için hem de o coğrafyanın sakinleri için "cehennem" hayatı misali yaşanılmaz olur.
Tarihin 'derin sayfalarında' bu mevzular bol.
***
Yaşadığımız coğrafya 'sıkıntılar' mekânı.
'Günyüzü' görmeyen ahali olduk.
Şiddet, kan, gözyaşı, göç ve yoksulluk alın yazı misali.
İnsanlar gülmüyor, huzur bulmuyor, kardeşlik duygusundan uzaklaşıyor.
Bugün; dönüp arkamıza baktığımızda hep şu 'sözü' kendi kendimize sormuyor muyuz?
"Ne günler yaşadık? Ya da ne günlere kaldık?" diye!
İşte bu iki ifade; bu düşüncel yapı içerisinde 'Kimlik ve Coğrafya" anlamında çok derin yaralara sahiptir.
Hep kanar! Bir süre "kabuk" bağlar, ama iyileşmez. Kaşıdığında 'kanama' başlar.
Çünkü 'yaraya' samimiyet, çözümüne 'hassasiyet' gösteren yok.
Var olana da "katkı" sonuç getirmiyor. Yoksa şikayetlerimiz neden olurdu?
Üstadın dediği gibi; "kendi olma özelliğini 'mum gibi' eritiyor.
***
Coğrafyamızın 'siyasal' kimliği noktasında söylenecek çok söz.
Bahsedilecek çok "mevzu", isyan edilecek çok uygulama var.
Zaten; her yazımızda, her sarf ettiğimiz cümlede "bu kaos" hep yansıtılmıyor mu?
Faili meçhul cinayetler.
Faili meçhul suçlamalar.
Faili meçhul bombalar.
Faili meçhul katliamlar.
Faili meçhul geçmişler.
Faili meçhul göçler.
Faili meçhul yoksulluk.
Faili meçhul toplu mezarlar.
Faili meçhul ölüm kuyuları.
Faili meçhul toplu gözaltılar.
***
Evet. Daha sıralayabileceğimiz binlerce "faili meçhul" vaka söz konusu.
Ne gazete sütunları, ne de bol ciltli defterler 'yetmez'.
Dolar-taşar.
Aslında 'hepsi' malum. Bilinen ve tanınan 'bir mekanizmanın' ürünü.
Zaten; 'sır' perdeleri de aralandı. Kimin kime 'itaat' ettiği ve kim adına 'meçhuller' geliştirdiği ulu orta döküldü.
Daha da dökülecek.
Ama ne hikmetse 'faili meçhul' namına halen sahip.
Tüm bu 'kanayan' yaraların satır başlarını niye anlattım?
Şu noktaya gelmek istiyorum. Kimlik insanın ve milletin 'özüdür'.
Kentler de 'yaşayanları' ölçüsünde, özüdür.
Takdir edersiniz ki; 'kentlerde' toplumların kimlikleridir.
Varlıklarının 'aynasıdır'. Ve bu kimliğin nüfuz sahibi hiç kuşkusuz ki ilk etapta;
'O kentin' Yerel ve Merkezi Yöneticileridir.
Kendi aralarında 'sağladıkları' koordinasyondur; nüfuzun güçlülüğü.
***
Bugün Diyarbakır ölçeğinde 'çok önemli' bir bilgi şöleni var.
'Diyarbakır Kent Sempozyumu'
24–25 ve 26 Nisan tarihleri içerisinde; icra edilecek bir 'tartışma' platformu.
Kent katmanlarının hassasiyet göstermesi gereken bir organizasyon.
Her ne kadar; 'Bazı önemli' kurumlar ve isimler 'oluşumda' yer almıyorsa.
Ya da 'yer verilmemişse'. Davet edildikleri 'söyleniyorsa da".
Diyarbakır'ın geleceği ve sorunsuz yarınları için; katkı sunmak gerekir.
Yanlışlar 'doğrunun' tespiti ve ortaya çıkmasıyla vardır.
***
Önceki gün; 'Sempozyumun' Koordinasyon Kurulu ziyaret etti.
Konunun 'önemine' dikkat çekildi. Ve oluşuma katılımın artması anlamında destek istendi.
Çalışmanın ortaya konulan emeğin de 'amacına' ulaşması anlamında; nasıl bir kamuoyu oluşturulabilinir denildi?
Kentin 'dokusuyla' alakalı konulardaki hassasiyetimiz de bilindiği için; tercih kapısı biz olduk.
Tabi; bu istek ve tercihte elbette ki Diyarbakır'ın 'sorunlarının' masaya yatırılması.
Çözümlerin üretilmesi, yol haritasının belirlenmesine kayıtsız kalınmaz.
Yani; 'Diyarbakır Kent Sempozyumu' önemsenilmeli.
Özellikle Mahalli seçimlerden hemen sonra 'böylesi' bir tartışma platformu geliştirmesi de; 'ilaç' gibi.
Çünkü 'Yerel Yönetimler', yeni mazbatalarını aldı.
Ziyaretler, çevreyi tanıma anlamındaki 'ilk günler' bitti.
Artık 'işbaşı' yaptılar.
***
Bundan sonrası; 'seçim öncesi' vaat ettikleri ve hedefledikleri hizmetleri 'hayata' geçirmek.
Bu alanda; 'hamleler' geliştirmek.
İşte bu zaman sürecinde; Diyarbakır'ın sorunlarının 'masaya' yatırıldığı sempozyum yerel yönetimlere 'ufuklar' açtıracak.
Ulaşım, Altyapı, Kentsel Dönüşüm, Enerji, Kent ve Çevre, Planlama ve kentleşme.
Ve daha birçok 'konu başlığı'.
Sempozyum programına bakıyorum. Konunun 'uzmanları' yoğunlukta.
Tartışmaların bir hayli önemli sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Onun için de; herkesin "hassasiyet" göstermesi gerekir.
***
Sempozyumla alakalı masama bırakılan broşürü okudum.
Sunuş bölümünde, sorunlar ve çözüm yolları, sempozyumun da amacı detaylandırılıyor.
Özetlersek; 'Türkiye'nin Güneydoğu'sunda yer alan Diyarbakır kenti, tarihi surları, anıtsal yapıları ve geleneksel evleriyle önemli bir yerleşim alanıdır.
Ancak, hızlı nüfus artışı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan çarpık kentleşme, planlama, altyapı, konut, enerji, çevre gibi sorunlarla kentte büyük zarar vermeye başlamıştır." deniliyor.
Evet. Bu sempozyum uzun süre 'konuşulacak'.
Ve sonuç bildirgesi de Diyarbakır'ın 'Kentsel' kimliği noktasında önemli açılımlar sağlayacak.
Hayırlı Cumalar.