Kim bu düşünce bukalemunları?
Coğrafyamız mı,
Ülkemiz mi,
Bölgemiz mi,
Yoksa ahali olarak biz mi bilinmez olduk.
Dipsiz kuyu misali!
Doğrusu olup-biteni "anlamakta" zorluk çekiyorum.
Özellikle de kişiler "düzeyinde" tam bir algı arızası yaşıyorum.
***
Çünkü!
Halk tabiriyle "kimin eli kimin cebinde belli" değil.
Yaşamın her alanında.
Siyasette, iş dünyasında, bürokrasi de, basın da.
Velhasıl, komplike "bir erozyon" var.
Siyasal,
Zemin ve düşünce de "bukalemun" misali.
***
Kim devrimci,
Kim sosyalist,
Kim liberal,
Kim kapitalist,
Kim komünist,
Kim çağdaş, demokrat,
Kim dindir,
Kim milliyetçi ya da vesayetçi.
İlk görüntüleri net.
Ama sonrası meçhul.
Belli olmadıkları gibi, "kim kimin safında" o bile bilinmez denklem!
***
Tabir belki yerini tutmaz!
Ama "sapla-saman" karışmış!
Bazı oluşum ve yapılanmalar var ki dersiniz ki; "bunlar" hayatta bir araya gelmez.
Gelseler bile.
Kıyamet kopar, birbirlerini boğazlar, "harp" ederler dersiniz!
Ama hiç de öyle değil.
Madalyonun, asıl yüzü çok farklı.
Bir bakıyorsunuz ki;
Birbirlerine sözde "diş bileyenler" sarmaş-dolaş!
Ağam-paşam.
***
Peşin ifade edeyim.
Kimse;
Yanlış anlamasın ve anlaşılmasın.
Benim...
Hayat felsefem ve düşüncem "kimsenin" düşman olmasından yana değil.
Bilakis karşı.
Ortak paydada herkes ama herkes "buluşmalı"
Uzlaşı içerisinde olmalı.
Özelliklen de,
Toplumun,
Ülkenin ve bulunulan coğrafyanın "menfaati" için, birlikte hareket edilmeli.
***
Benim;
Akıl, sır erdirmediğim.
Arıza-i fikrin beynimi kemirdiği nokta.
Yani garip bulduğum olay;
Toplumun-ülkenin "menfaati" noktasında değil, "bireysel kendi" menfaatlerinde, buluşmalarıdır.
Türkiye'nin,
Birçok mekân ve makamında görmüş, şahit olmuşum.
Hele son zamanlarda, hayli revaçta.
***
Ancak,
Özellikle Diyarbakır’ımızda bu konuda, "hayretler" yaratan yakınlaşmalar var.
Ki nasıl olur dedirtiyor?
İşbirlikleri.
Alışverişleri.
Kapalı mekânlarda, "aynı masada", kol kola olmaları, dikkat çekici!
Devrimci.
Ama "menfaat" temininde, "dönüş" yaparak, liberal oluyor.
***
Elbette ki,
Bunlar için halk arasında kullanılan güzel bir deyim var.
"Bunların kıblesi belli değil..."
Deriz ya;
Ne sağından,
Ne solundan,
Ne önünden,
Ne arkasından gidilmez diye.
Aynen de,
Öylesine "üreme" ve karakter erozyonu yaşanıyor ki maazallah!
***
Bakınız,
Bu konuda üstadın "düşünce ve karakter" değişimine uğrayanlar için kullandığı sözler var!
Tarihi önem arz edici şu sözleri "sohbetimize" ve bu kimlik erozyonu içerisinde olanlara "cuk" diye oturuyor.
Ustad şöyle der:
Ne sosyalistler gördüm, kapitalistlerle işbirliği.
Ne kapitalistler gördüm, komünistlerle kol kola.
Ne devrimciler gördüm, vesayetçilerle yan yana,
Ne demokratlar gördüm, çetelerle, organizeli.
***
Bu tanımlamalara benim de ekleyeceğim var.
Ben de diyorum ki;
Ne sosyalistler,
Ne devrimciler,
Ne kapitalistler "derincilerle" ağam-paşam, ikmalinde!
12 Eylül ihtilalinde mi,
28 Şubat sürecinde mi,
27 Nisan E-muhtırasında mı, "kimin eli kimin cebinde".
***
Bunun medya sektöründe de "bariz örnekleri" var.
Ki, herkesin malumu.
Dünün,
Derin "kimliğine" sahip olanlar.
Düşen,
Yüzdeki maskeye rağmen.
Dersin ki,
Asla yan yana gelmemeleri beklenen "sosyalist-devrimcilerle" aynı yolun yolcusu olmuş.
***
Şimdi,
Görülen orta yerdeki bu manzara karşısında.
Haliyle;
İnsanın aklına "çok şeyler" gelmiyor değil.
Acaba;
Devrimciler sahte olup, ayni zamanda onlar da derinci mi?
Yani tam anlamıyla bir paradoks söz konusu.
En azından benim için öyle!
***
Bir de notum var.
Devrimci,
Demokrat,
Liberal,
Sosyalist,
Kapitalist,
Pek tabi ki diğer "siyasal düşünce" sahibi olup, "safını" bilenlere.
Bu uğurda;
Bedel veren, vermeye hazır olanlara "sözümün" olmadığını, buradan belirtmek istiyorum.
Pek tabi ki; saygı duymaktan başka.
Cumanız mübarek olsun.