KİM DEMİŞ; "BEN YARAMAZ ADAMIM" DİYE!

Sahi;
Siz hiç duydunuz mu?
Ya da duyanınız oldu mu?
Özellikle de; siyasilerimiz açısından.
Bürokratlarımız.
Seçilmişlerimiz.
Toplumun bir adım önündeki sivillerimiz.
Veya kurumsal ölçekte;
Yasama, Yürütme ve Yargı "erkini" elinde tutan zat-ı muhteremlerimiz.
Beri noktada bilumum toplumun kendisi.
Ve tabi ki bizler.

* * *

Aleni bir şekilde;
"Ben dürüst değilim" diyeni!
Daha doğrusu;
Rüşvet mi,
Yolsuzluk mu,
Usulsüzlük mü,
Adam kayırma mı,
Devletin kasasını hortumlama mı,
Trilyonları zimmetine geçirme mi,
Makam ve mevkiim "ranta" dayalı diyen bir şahsiyeti.

* * *

Diğer yandan;
İşkenceyi,
Zulmü,
Kanı, silahı ve barutu,
Kan ve gözyaşlarını,
Katliamları,
Cinayetleri,
Faili meçhul ölümleri,
Adaletsizliği,
İnkârı ve ötekileştirmeyi "ben yapıyor ve düşünüyorum" diyeni!

* * *

Veyahut!
Adalet mi,
Hukuk mu,
Nizam mı,
Yasa mı,
Kanun mu,
Eşitlik ve hakkaniyet mi,
Vicdan mı, izan mı,"ben yapmıyor ve tanımıyorum" diyeni!
Ya da "uymuyorum" diyen akla ziyan bir şahsı.
Mümkün değil?

* * *

Tam aksine; ballandıra, ballandıra "döktürür" zat-ı muhterem.
Şeffaflık benim şiarım.
Hak, hukuk ve adalet vicdanım.
Hizmet "hakka ve insana" yapılan hizmettir ahlakım.
En iyi hizmeti ben yaparım.
En iyi adaleti ben uygularım.
En iyi idareyi ben icra ederim.
Ve uzayıp gider.
Haşmetli "vicdan" sahibi zat...

* * *

Ama ne var ki;
Yaşanılan sürecin resmine baktığımızda!
Hiç de "böyle" bir resim objektife takılmıyor.
Bilakis; tam tersi!
Ki en çok "hak-hukuk ve adalet".
Özellikle de; "kapital" anlamda şeffaflıktan söz eden; iktidar dönemine baktığımızda.
Yolsuzluk,
Usulsüzlük,
Rüşvet,
Suistimal,
Zimmete para geçirme,
İhaleye fesat karıştırma,
Hak, hukuk ve adalet "ihlali".
Makam ve mevkilerin "rant" için kullanımı.
Devletin arazi ve trilyonlarının peşkeşliği.
Yüzdeliklere vurduğunuzda; dünü arar oluyorsunuz.

* * *

Öyle ki;
"Kurumlar" parsellenmiş.
Kimse kimsenin; "parselli" kurumuna alaka göstermiyor.
Tabi diyeceksiniz ki;
Ülkeme ve topluma "reva" görülen kirli çarkın içinde olmayan yok mu?
Yok değil. Var.
Ama ne yazık ki; "çoğunlukta" değil.
Şöyle bir geçmişi hatırlayın!
O zaman sokakta geçilirken, ya da bir kuruma gidilirken.
Seçilmiş biriyle muhatap olunurken.
Varsa kirli bir zat.
Ya da zihniyet sahibi olan biri için;
"Parmakla" işaret edilirdi.
"Bu yaramaz adam" diye!

* * *

Ne var ki; şimdi "zar zor" parmakla gösterebiliyoruz.
"Bu adam temiz ve dürüst" diye.
Anlayacağınız;
Öyle bir düzen süreci işlem görüyor ki.
"Riya" itibarlı bir sanat oldu.
Dün bu sohbeti bir dostumla yaparken, şöyle dedi:
"İhanete, gaflete ve delalete" biz göz yumdukça.
Hak, hukuk ve adalet'in "zulmüne" boyun eğersek.
Bizi "yolunacak kaz" gibi gören siyasilere kanmaya devam edersek.
İnancına ve ibadetine "düşman" kesilene efendim demeyi sürdürürsek.
Bugün git-yarın gel diyen memura "olur" dersek.
"Bir çorba parası" diye rüşveti olağan görmeyi hikmet sayarsak.

* * *

Biz daha çok;
"Kafasını kuma gömmüş" deve kuşu misali.
Kendimizi ve yaşadıklarımızı "aldatmaya ve aldatılmaya" devam edeceğiz.
Sizce; "doğru değil mi?"
Doğrusu;
"Yoğurdum eşki diyebilir miyiz?"
Neyse!
Üstadın dediği gibi; "ikrar da" bir erdemliktir.
Bakalım;
Bizdeki "şecereleri" farklılık gösterenlere biz gelecekte ne diyeceğiz?
Hep birlikte göreceğiz!
Ama "kulağımıza" küpe olsun, dün ve öbür gün yaşadıklarımıza.
Vakıf olabildiklerimize..