Kim dinlemede?

Sahi;

Kim bu “bizleri” dinleyenler!

Ya da kulak kabartanlar.

Kim mi?

Her hal de, uzaylılar değil.

Dış istihbarattın, mendeburları mı?

Yok, daha neler?

***

İyi de;

O zaman kim bu “kepçe kulaklılar”.

Sakın...

Şimdi bizi dinleyenler “gıybetten gelenler” demeyin!”

Fani mi?

Bilemiyorum!

Bugüne kadar “fani bir tele kulak” görmedim!

***

Ama,

Burası Türkiye her şey olabilir.

O nedenle; olabilir de, olmaya bilir de.

Velhasıl;

Dinleyen her kim ise teknik donanıma sahip.

Bu, “kurum ve kişilerdir” mutlaka bizi dinleyen.

***

Yabancı değillerse onlar da, kurumsal noktada malumunuzdur!

Kim yetkili,

Kim görevli, belli!

Kimin de yetkili kılıcı olduğu da.

Neye hizmet ettikleri de.

Tabi ki,

Bu resmi “dinlenmeler” için geçerli.

Yasal izne sahip!

***

Ya gayri resmi dinleme.

Yasadışı.

O meçhul.

Zaten yıllardır bu meçhulyetin faaliyetiyle “ülke” çalkalandı.

Ve gördük!

“Kimler nasıl dinlendi, nasıl fişlendi?”

Şuan ki,

Ağır ceza mahkemelerindeki dosyalar, “birer delil” misali.

***

Gelirsek.

Mevzu, neden gelişti sorusuna!

Geçtiğimiz hafta,

Başbakan Erdoğan dedi ki, “çalışma ofisimizde böcek var”.

Açılımı;

“Birileri Başbakan Erdoğan’ı yasa-dışı, izleyip-dinliyormuş”.

***

Eee.

Derin yapı,

Vesayetçi zihniyet,

Şer dokular, “su uyur düşman uyumaz” sözüyle, uyur mu?

Ne mümkün?

Hele ki,

Ortadoğu’daki “savaş” tamtamları çalınırken.

***

Başbakan da, dinlerler.

Cumhurbaşkanını da,

Milletvekillerini de, diğer devlet adamlarını da.

Tabi bi hal-i vaziyet en hafif bir deyimle; “meydan okumadır”.

İşte burada ikmal olacak; “meydanı” boş bırakmamak.

Bu durum,

Bülent Arınç’a yönelik “takip ve suikast” meselesi gibi, güdük kalırsa.

***

Hükümet.

Hele ki Başbakan, “iki cepheden” mundar olur.

Neyse.

Hadise, yargıya intikal etmiş deniliyor.

Adalet Bakanı Ergin’in beyanatına göre, “şüpheliler” var.

İfadesi alınan.

Yani kısa bir süre sonra; “deşifre” olabilirmiş?

Haydi, öyle olsun.

***

Pek,

Görülmüş bir şey değil, “tele-kulakların” gün ışığına çıktığı.

Hele ki bu dinlenen başbakan ise.

Şöyle ülkenin,

Tarihi geçmişine bakın, “kimler neye maruz kalmadı ki”.

Cumhurbaşkanının,

“Zehirlenerek mi” öldürüldü,

Başbakanların,

Yargısız infazla “idam” edildiğini, hatırlarsak!

***

Mevzuu, devede kulak!

Neyse.

Gelelim bize.

Bizi kim dinliyor?

Laf açılmışken, biraz kendimden “söz” etmek istiyorum.

Çünkü,

Yıllar yılıdır beni arayan,

Benle görüşme yapanlar hep söylüyorlar!

“Senin telefonun mu dinleniliyor?”

***

Doğrusu,

Ben de her seferinde bilemiyorum!

Öyle mi, beni mi dinliyor.

Sonra da hayrola diyerek emareniz nedir diye soruyorum?

Yani nerden çıkarıyorsunuz?

Onlar da diyorlar ki;

“Biz sizinle konuşurken, kendi sessimizi duyuyoruz”

Yani ses yankı yapıyor.

***

Ne diyeyim.

İstihbaratçı değilim, nasıl dinlenildiğini bilemem.

Hele ki,

Teknik konulardan, hiç çakmam.

Oda da böcek mi var.

Yoksa telefon dinlemesindeyim?

Ne melun durumsa, Fransızsım!

***

Sahi;

Ses yankısı, dinlenilmenin “sinyali mi?”

Ama söyleyene de diyorum;

“Dinlenilsek ne yazar, dinlenilmezsek ne yazar.”

Nasıl olsa artık “tele-kulak” meselesine şerbetli olmayan mı var?

Hele ki bizim mesleği gazeteci olan.

Çünkü;

1991’den, buyanadır dinleniliyoruz, dinliyorlar.

***

Onun için artık;

Üzülmüyorum, kaygılı da değilim.

Kale bile almıyorum...

Başbakan için de öyle diyorum.

Boşver.

Neden derseniz?

Bir dostumun ifadesiyle;

Yiğidin “malı” ortadadır, gizlimiz-saklımız yok ki?

Kulak kabartanlar düşünsün.

***

Tabi bir de durumun kibirlenmesi de var.

Demek ki, hala “sesimize” kulak verecek.

Bizi dinleme,

Basiretini gösteren şahsiyetler var?

Sizce bu da güzel bir nimet değil mi?

***

Lakin diyeceğim şu.

Doğrusu, tek merakım var o da şu.

Yasal mı,

Gayri yasal mı, bu bizi dinleme hali.

Yasalsa, bir zaman süreci olması lazım!

Ama değilse.

Bilemiyorum galibe bizimkisi “süresiz” bir dinleme!

***

Ya da,

Sahte isimlere munsahır bir dinleme hali mi?

Her nasıl dinliyorsanız dinleyin.

Bilesiniz ki,

Er ya da geç, şimdi olmazsa bile.

10 yıl sonra; “kep düştü, kel göründü” misali, maske düşer.

Ya da bir yerde, “buzağı” yaparsınız.

Kim neye hizmet, “kulak” kabarttığı ortaya çıkar.

***

Onun için şimdiden diyorum ki;

Barı “iyi dinleyin de”, bir şeyler öğrenin söylediklerimizden.

Yoksa, tamburam misali.

21 yıldır, Cep telefonu taşıyorum.

Ve yine biliyorum ki, 21 yıldır “bir fil” dinlemedesiniz!

***

Her ne ise.

Güneydoğu’da yaşayıp da “telefonu” dinlenilmeyen var mı?

Eğer, bugüne kadar bir şey elde edememişseniz.

Bundan sonra da, elde edemezsiniz.

Bu da sizin ne kadar “basiretli(!)” olduğunuzu gösteriyor?

Unutmadan.

Haberiniz olsun, aradığınız buzağı’nın öküzü yok!

Hayırlı Cumalar!