KÜLTÜREL ETKİNLİKLER VE VALİ MUTLU!

Mesleğimizin "zorunlu" halidir; mevzulara karşı "fikri takipte" olmak.
Çünkü salt olayın "oluşuyla" yetinmek yeterli değil.
Doğru da olmaz. Bilgi "eksikliği" olur. Sonrası da gerekli.
Bitişi ve bitiş süresi içerisinde "olabilecekler de" önemli. Onlara da vakıf olmak şart. Yoksa "hem bilgi kirliliği" gelişir.
Hem de; olup-bitenden "anlam" çıkarmak zor olur. Vakanın negatif ve pozitif yönü; net anlaşılmaz.
Yani amaç ve hedef noktasında; "olumsuzluk" gelişir. Onun için "fikri takip" mevzunun hassasiyetine binaen yürür.
Hele bir de "olup-bitene" düşünce yükleniyorsa; bu fikri takipteki "zorunluluk" hasıldır.
İşte bu minvalde "sohbete" dünden devam diyerek girmek istiyorum.

***

Çünkü dünkü yazımla alakalı "olumlu" tepkiler aldım.
Gerek "siz okurlardan". Gerekse de bahse konu mevzuların "muhataplarından"!
Özellikle de; 2009 yılı içerisinde organize edilen "Diyarbakır Kültür ve Sanat Etkinlikleri cephesinden.
İl Valisi Hüseyin Avni Mutlu aradı. Diyarbakırspor "Altyapısındaki aktivitelerle" alakalı ise; camianın önemli isimleri konuştu...
Bu iki önemli "organizasyon" hiç kuşkusuz ki; "sosyal bütünlüğümüzün" dinamosudur.
Diyarbakır'ın da "hasretleridir"! Bu 'organizasyonlar' takdir edersiniz ki aynı zamanda; yaşanan coğrafyanın da "vizyon" tarifidir.
Vizyon nedir derseniz; Bilimsel olarak kentsel anlamda şu tanım gelir.
"Vizyon gelecekte ne olunmak istendiğini belirleyen hayaldir"

***

O nedenle; kentin vizyonu kentte yaşayan kişilerin gelecekte nasıl bir yerde yaşamak istediklerinizin göstergesidir.
Bölgesel, ulusal ve uluslararası alanda nasıl rekabet edeceklerini belirleyen ileriye dönük "sosyal dokudur"!
Tabi bu doku "salt" yerel yöneticilerin "hayallerindeki" macera değil.
Tam aksine "halkın" katılımıyla, üretilen, paylaşılan, kazanım geliştiren "ortak bir tasarımdır".
Yeter ki "taraflar", hayallerinde samimi olsunlar.
Yeter ki doğru "tercihte" karar kılsınlar. Ve en önemlisi de "katılımcı" olmalarıdır.
Bir de; yapılanı, edileni, çabayı, mücadeleyi "karşıt fikre" sahip diye "tu kaka" edilmemeli.
Destek olunmalı, atılan "adıma" katkı sunulmalıdır.

***

İşte bu noktada; "bize" önemli bir görev düşüyor. Mevzulara "düşünce" yükleyenler olarak.
"Olumluyu" alkışlamak. Olumsuzu da "deşifre" etmek.
Deşifre ederken de; "olabileceği de" ifade etmek.
Hani deriz ya; "amaç, üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?" diye.
Eğer amaç üzüm yemekse "bağcıyı neden dövelim".
Dünkü yazımda da; Diyarbakır Kültür ve Sanat Etkinliklerini "önemsemiştim".
Organizasyonda "katkısı" olan herkese de teşekkür etmiştim.
Çünkü; büyük bir organizasyon. Bir güne münhasır değil. Tamı tamına 365 günü kapsayan bir "sosyal etkinlik" aktivitesidir.
Tabi yazımda aynı zamanda da "uyarıda" bulunmuştum.
Ve şöyle demiştim;
"Kültür ve Sanat Etkinliklerinde" Diyarbakır'ın gelenek, göreneklerini içeren değerlerini ortaya koyan. Tarihsel kimliğini benimseten. Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Yaşam dokusunu ortaya koyan. Tarihteki öncü olma vasfını öne çıkaran etkinlikler geliştirilmezse. Atılan bu adımın göstermelikten öteye geçmeyeceğini de şimdiden belirtmek isterim. Yani; "o zaman çuvaldızı" bir hayli sert batırabiliriz". Diye.

***

Yukarıda ifade etmiştim; İl Valisi Hüseyin Avni Mutlu aradı diye.
Kendileriyle uzun uzadıya bir sohbet gerçekleştirdik. Kültür ve Sanat Etkinlikleri" projesini konu edinmem.
Ve bunlar da olursa "iyi olur" yönündeki önerilerimden dolayı "teşekkürlerini" ifade etti.
Aslında Diyarbakır'ın bir ferdi olarak "ben teşekkür ediyorum"!
Türkiye'nin hiç bir ilinde. 1 yıl sürecek "sosyal bütünlüğü" geliştirme anlamında "Kültürel ve Sanatsal" faaliyetler gerçekleştirilmemiştir.
Varsa da; bir kaç ayla münhasırdır. Ama bahsedilen ve broşürleri dağıtılan "aktivite" 2009 yılının "tamamını" kapsıyor.
Acıyla, şiddetle, kanla, gözyaşıyla, katliamlarla geçirilen 2008 yılından sonra; "yüzleri" güldürecek bu girişim kent ahalisi için "ilaç".
Bölgesel anlamda da; "vizyon" olacaktır dedim.

***

Tabi bu arada, "eksiklikleri" de aktarmadım değil. Aktardım.
Aktardığım "eksikliklerle" alakalı sohbet bölümünün önemli bir kısmının "yazılmaması" şartıyla geçtiğini ifade etmek isterim.
Şayet yazılırsa "etkinlikler" üzerinde polemikler gelişir.
Harcanan tüm emekler "gölgede" kalır. Haklı da değildi. Birçok bildiğimiz "simayla" temasa geçilmiş.
Bölgenin "siyasal konjöktörüyle" kendisini var etmiş kişilerle "konuşulmuş"!
Büyük meblağlar da, hatta "açık çek" denilen fikirle de yaklaşım gösterilmiş.
Bu "organizasyonun" çağa damgasını vurması için. Ama birileri "ne hikmetse" isteksiz ve uzak kalmış.
Aslında bu isimlerin "zikredilmesi" gerekir. Çabanın ve yapılması istenilenin "kararlılığı" ve iyi niyeti için.
Onun için de aktardığım "eksiklikler ve bunların da yapılması gerekir yönündeki önerilere;
"Haklısınız, yapılması gereken de dediğiniz gibidir" dedi. 
Ve ekledi; "Sizi çok iyi anlıyorum. O dediklerinizi organizasyona dahil etme anlamında çok çabalarımız oldu. Daha da devam ediyor. Edecekte. İlk kez böyle bir organizasyon gerçekleşecek. Türkiye'nin hiçbir kentinde böylesi kapsamlı bir sosyal etkinlikte projelendirilmiş değil. Bazı aksamalar, eksiklikler olabilir. Onu da; sizin gibi dostların önerileri ve yol göstermeleriyle asgariye indireceğiz. Bu bir ilk hamledir."

***

Bu projesinde Vali Mutlu'yu kararlı ve istekli gördüm.
Diyarbakır'a bir şeyler yapmak istiyor. Gelip-giden "valilerden" farklı olabilmek için.
Gayretli ve mücadeleci de bir insan. "Görev kutsaldır. Ama Diyarbakır benim için daha bir kutsaldır".
Siz de takdir edersiniz ki. Birçoğunuz da durumdan bilgi sahibisiniz.
Çünkü öyle valiler gördük ki; "iki yıl görevde kalmıştır".
Ama Diyarbakır'ın bir ilçesine dahi gitmemiştir.  Ne sokakta; ne caddede ne de esnafla "çay içerken" gören olmamıştır.
Ancak Mutlu öyle değil. Ailesi de Diyarbakır'da. Çocukları da.
İlçelere de gidiyor, köyleri de geziyor. Esnaf ziyaretinde de bulunuyor.
Onun için de; "dünkü sohbet" birçok alanda; bana güven verdi.
O güvenin "verdiği duygular" noktasında yaklaşım gösteriyorum.
Yoksa herhangi bir "düşünce" birilerinin beyninde gelişmesin.

***

Sonuç itibariyle; hem güven veren İl Valisi Sayın Avni Mutlu'ya.
Hem de Diyarbakır'ın siyasilerine, söz sahibi şahsiyetlerine.
Kentin kanaat önderlerine. Ve de ülkeyi idare edenlere şunu ifade etmek istiyorum.
Diyarbakır ahalisi "artık" acıları istemiyor.
Şiddeti, terörü, kaosu, kavgayı, fitneyi de istemiyor.
Bunlardan yoruldu. Ne kaldıracak takadı, ne de acılara dayanacak yüreği..
"Kardeşliğine" kavuşmak istiyor.
Barışık olmak, hoşgörü içerisinde yaşamak istiyor. 
Huzur, güven, istikrar ve de "sosyal, siyasal, ekonomik" özgürlükler istiyor.
Kültürel, Sanatsal, Gelenek. Göreneklerinin "yaşatılmasını" istiyor..
Örf ve adetlerine "riayet" edilmesini istiyor. 
Demem o ki "istediği" çok fazla bir şey değil.  
Gülmek, güldürmek, eğlenmek, sevinmek, sevilmek istiyor.
Her "insanın" istediğini istiyor.
Yeter ki; "gerçeklerin" farkına varılabilinsin.
Sportif Aktivitelere gelince de onu bir başka yazıda konuşuruz.