KURBAN BAYRAMI!

 

Evet…

Yarın Kurban Bayramı…

Bugün Arefe günü.

Bayramlar...

Hele ki dini bayramlar…

Bizler için; en müstesna günlerdir.

Çünkü ortak değerlerin bütünlük içerisinde paylaşıldığı, yaşatıldığı ve idrak edildiği bir zaman dilimidir…

Bayramların özelidir;      

Neşenin, sevginin, saygının ve hatırlama hislerinin coşkulu bir şekilde "idrak" edebilmek!

Yüce duyguların "inancın" kudretiyle bütünleşip, yaşayabilmek…

En has dokusuyla "insanları" kaynaştırıyor olmasıyla bir beşeriyetin ikmale gelişi…

Dini bayramlar…

İnsanlar arasında "yardımlaşma" duygusu şahlandırır.

Zengini fakire, fakiri de zengine yaklaştırır.

Lakin iki kesim de birbirine muhtaçtır; bu "vecibenin" sevabına nail olmak…

Ramazan-ı Şerif'te, zekât ve fitre.

Kurban Bayramı'nda ise; "Kurban eti".

Diğer yandan; İslam'ın beş şartından biri olan “Hac” farizasını yerine getirmek.

Bayram günleri…

Küskünleri tasvip etmez.

Başarı ister.

Gurbet, sıla özlemi giderilmesini emreden…

Eş, dost, akraba, komşu hatırlanmasını, sevap sayar.

Bu zaman diliminde duygular; coşku pınarında yüzer.

Yüzde tebessüm.

Dudaklarda ise "dualar" vesile olur ki; Bayram'ın sevabı alınabilinsin.

Ruhlar arınır.

Gönüllerden gönüllere "katkısız" saf ve pak sevgi boşalır; daha bir "insani" olabilmek için…

Yekvücuda gelir; Bayram Namazında "eller" semaya kalkar.

Öyle ki;

Çölleşen, verimsiz ruhlar dahi "iman" eder.

Allah huzurunda "inanca" hikmet eder, "tövbekârım" diye.

Dedik ya, yarın Kurban Bayramı.

Tabi az önceki "kalbi duygularla" ifade ettiğimiz sözcükler…

Ne hazin ki "günümüze" özgü bir hayatı kâmil etmiyor.

Tam aksine; "küfrün zilletinde" gark olmuş haldeyiz.

Çünkü bayramları acı bir ifadeyle "bayram" değil, "şiddetin ve terörün" gölgesinde yaşıyoruz.

Korku.

Endişe.

Ve Kaygıların ürediği bir atmosferde; "yaşayabilmenin" gayretindeyiz.

İşte; Şehr-i Amed…

Kadim kent Diyarbekir.

Önceki gün yaşanan acı hadiseler.

Ocaklara terörün düşürdüğü "kor ateşi."

"Kan, gözyaşı ve şiddet" sarmalı içerisindeyiz!

Her bayramda dua ediyoruz.

Her fırsatta buradan çığlık atıyoruz.

"Ne olur.

Elleri silahtan çekin.

Bırakın. Bayramı bayram olarak yaşayalım!"

Ama kime dersin?

Tüm bu kaotik ortamın tek nedeni var?

O da; "bireyin topluma" uzanan evresindeki "sosyal-siyasal-ekonomik" dengesizliktir.

Uğranılan; "asimilasyondur?"

Ötesi yoktur.

İşte biz bu handikabın ne yazık ki "kurbanı" haline geldik.

Çünkü ciddi manada "dini değer ve inancı" yaşama ekseninde toplum prangalaşamamıştır.

Asimile olunmuşluktur; İnanç’a olan "zayıf" halimiz.

O nedenledir ki; "hep" Bayramlar ve değerler açısından söz edilince "nerde o eski günler?" diyoruz?

Velhasıl!

Bayram dedik.

Bayram'ın feyzinden söz ettik.

Toplumsal kırılmanın vahametinden bahsettik!

Terör ve Şiddet'in "kara bulut" gibi üzerimize çöktüğünden, dert yandık.

Ve son cümlemiz!

Nerde " o eski bayramlar" oldu?

Ama bence artık; topyekûn şu cümleyi kullanmamız gerekir.

Nerde; O eski insanlık.

Nerde O eski beşeriyet.

Nerde O eski toplumlar" demeliyiz.

Bence buna odaklanmalıyız.

Ve hakikati bu perspektifte, okumalıyız.

Yoksa ne bayramı bayram, ne kardeşliği kardeşlik, ne de toplumsal barışı barış olarak idrak edebiliriz!

İşte bu duyguların ifadesiyle;

Yarın idrak etmeye başlayacağımız KURBAN bayramınızı tebrik ediyorum.

***

UNUTMAYALIM!

Evet.

Hiç ama hiç unutmayalım!

Ki her daim, "kulağa küpe" olsun.

Yıllarca.

Kurban derisi.

Kurban eti "birileri" tarafından sömürüldü.

Sülük gibi.

Kan emici vampir misali; "halktan" gasp edilerek, emildi.

Şükürler olsun ki…

Kurban eti ve derisi üzerindeki "O despotik" halk kalktı.

Artık; "herkes özgür."

İşte, bu özgürlük nokta-i nazarında dikkatte gerek…

O'nun için de; "unutmayalım" diyorum…

Kurban derimizi de.

Etimizi de…

Özellikle, "inandığımın ve iman ettiğimiz" Allah'ın emriyle…

Peygamber efendimizin (S.A.V) hikmetiyle.

Kur'an-ı Kerim'in rehberliğinde…

İslam birliği adına çalışanlara,

Hayır kurumlarına,

Pek tabi ki, yoksul, fakir fukaralara.

Aile efradına…

Hele ki, "komşularımıza" infak etmeyi unutmayalım.

Gönülleri "nurlandıran" sevginin muhabbeti, yardımlaşmanın, "birlikteliğidir.'

Unutmayalım ki…

Bu dünya "fedakârlık" diyarıdır…

Bu fedakârlığın mükâfatı olarak cenabı hak, biz kullarını "cennete davet" etmektedir…

Liyakat için de…

Fani bayramları…

Bizlerin ebediyet bayramının sermayesi kılabilme ferasetiyle yaşamamız gerekir…

***

SEVİNÇLERİ BÜYÜTELİM…

Kurban bayramı sevinçleri büyütme mevsimidir…

Çünkü…

Dayanışmadır…

Paylaşmadır.

Ve kardeşliğin zirve yaptığı, zaman dilimidir bayram!

Onun için de…

Gönüllerimizi sevinç yumağı haline getirelim…

İri ve diri olalım…

Büyüklerimizin gönüllerini alalım.

Şefkat ve merhamete, saygı ve muhabbetle, el öpelim.

Kucaklayalım.

Küçüklerinde gözlerinden öpelim.

Sevindirelim…

Öksüz ve yetimleri…

Yoksul ve kimsesizleri aman ha aman unutmayalım…

Hasta yatağında ziyaretçi bekleyenleri sevindirelim…

İnsanî duyarlılıkları ve yardımlaşmayı öne çıkaralım.

Şunu da unutmayalım ki.

Kurban Bayramı kesinlikle kavurma mevsimi değildir.

Hele ki, gösteriş ve eleştiri günleri hiç değildir…

Dostluğu, sevgiyi, hüznümüzü, acımızı, yalnızlığımızı paylaşarak; birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik duygularımızı en sıcak şekilde hissedeceğimiz bir zaman dilimidir; Bayram!

İşte buna göre, "sevinçlerimizi" büyütelim.

Tabi ki acılarımızı da, hüzünlerimizi de "küçültelim!"

Paydaş olalım.

ŞAİRİN DEDİĞİ GİBİ…

Evet, şairin dediği gibi işte!

"Can bula cananını bayram o bayram ola.

Kul bula sultanını bayram o bayram ola.

Hüznü keder def ola dilde hicab raf ola

Cümle günah af ola bayram o bayram ola"

***

AREFE GÜNÜNE DAİR…

Kurban bayramı.

Öncesi de.

Sonrası da…

Hiç kuşkusuz ki, "müminler" için, büyük fırsatlar içermektedir.

Af…

Merhamet.

Bağışlanma.

Günahlardan arınma.

Pek tabi ki…

Birliğin, Dirliğin, Saygı ve sevginin, Aile kutsiyeti…

Yani değerlerin yekvücut halde ikmal bulduğu zamandır.

Arife günü…

Peygamber efendimizin de(S.A.V) buyurduğu gibi…

"Duaların en hayırlısı Arefe günü yapılan duadır!"

İşte bu "müjdeyle!"

Bizler de.

Sizler de.

İman etmiş tüm müminler de!

Muhakkak ki, "dua" etmeliyiz.

Dertlerimizi.

Sıkıntılarımızı.

İsteklerimizi.

Özellikle de ebedi hayata dair Allah'ımıza arz edeceğiz!

Kendimize.

Ailemize.

Milletimize.

Ve ümmetimize, dua edeceğiz…

Zalimin zulmüne maruz kalana…

Biçare olanlara…

Fakr-u zaruret içerisinde olanlara…

Yaşadığımız şu zamanda;

İslam âlemine,

Müslümanlara,

İnançlarından, dini değerlerinden dolayı…

Ki Arakan'da…

Yaşanan ve yaşatılan vahşetin son bulması adına…

Samimiyetle.

İhlâslı bir ruhla, "dua edip"…

Birliğimize ve dirliğimize "âmin" demeyi, unutmayalım!

Peygamber efendimiz buyuruyor.

"Şeytan Arefe günü görüldüğünde daha hor ve hakir daha zelil ve öfkeli başka bir günde görülmemiştir."

Çünkü bu duaya çok ama çok ihtiyacımız var…

***

ÂMİN…

Duamız odur ki...

Cenâb-ı Hak…

Kurbanlarımızı…

İbrahim Aleyhisselâm’ın gönlündeki fedakârlık…

Teslimiyet…

Rıza, takva ve muhabbetten hisse alarak kesebilmeyi nasip eylesin…

Mazlum ve muhtaç din kardeşlerimize ikramlarda bulunarak onların gönüllerine de bayram huzuru tevzi edebilmeyi cümlemize müyesser kılsın…

Gerçek bayramların saadet ve neşeleriyle "bizleri" donatsın…

Milletimizin, vatanımızın ve bütün İslâm âleminin yüzünü güldürsün…

Âmin!