KURBAN BAYRAMI!
Yarın; Kurban Bayramı..
Evet..
Bayramlar... Ve Bayram günleri...
Hiç kuşkusuz ki; en müstesna günlerdir.
Ortak değerlerin bütünlük içerisinde paylaşıldığı,
yaşatıldığı ve idrak edildiği zamandır bu günler!
Bayramların özelidir;
Neşenin, Sevginin, Saygının ve hatırlama hislerinin
coşkusu...
Yüce duyguların "inancın" kudretiyle
bütünleşip, yaşanması...
En has dokusuyla "insanları" kaynaştırıyor
olmasıyla "beşeriyete" değer katar.
***
Şahlanır;
Dini bayramlarda insanlar arasında
"yardımlaşma" duygusu.
Zengini fakire,
Fakiri de zengine yaklaştırır.
Lakin iki kesim de birbirine muhtaçtır; bu
"vecibenin" sevabına nail olmak...
Ramazan-ı Şerif'te, zekât ve fitre.
Kurban Bayramı'nda ise; "Kurban eti".
Diğer yandan; İslam'ın beş şartından biri olan Hac
farizasını yerine getirmek.
* * *
Evet.
Küskünler barışır.
Gurbet, sıla özlemi giderilmeye çalışılır.
Eş, dost, akraba, komşu hatırlanır, ziyaret edilir.
Büyüklerin ellerinden öpülür.
Hal-hatır sorulur.
Küçükler ise harçlıklarla sevindirilir, yanaklarına
sevginin öpücüğü konur.
Başlar okşanır.
***
Duygular; coşku pınarında yüzer.
Yüzde tebessüm.
Dudaklarda ise "dualar" vesile olur ki;
Bayram'ın sevabı alınabilinsin.
Ruhlar arınır.
Gönüllerden, gönüllere "katkısız" saf ve pak
sevgi boşalır; daha bir "insan-i" olabilmek için yüreklere.
Yürekler!
Yekvücuda gelir; Bayram Namazında "eller"
semaya kalkar.
Öyle ki;
Çölleşen, verimsiz ruhlar dahi "iman" eder.
Allah huzurunda "inanca" hikmet eder,
"tövbekârım" diye.
* * *
Ve bakınız;
Mısralara dökülen "Bayram" şiirinin
muhtevasına.
Duyguların "hal-i ruhiyatını" dökmüş satırlara.
Şöyle diyor, yazarını hatırlayamadığım şiir'in ilk
mısrası;
—Mu'minler koşup gelmiş, Hakk’ın emridir diye..
—Öküzler için Bayram ne büyük bir hediye.
—Emre itaat edip saf tutmuş dede ile torun.
—Budur gerçek yüzümüz, tabloya kafa yorun.
—Doldu mabedin içi uhrevi bir hasretle.
—Buluştuk çok şükür; "Hakk" denilen duygu ile.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Yarın, Kurban Bayramı.
Tabi az önceki "kalbi duyguların" ifade ettiği
sözcükler ne hazin ki "günümüze" özgü bir hayatı kâmil etmiyor.
Çünkü, bayramları acı bir ifadeyle "bayram"
değil, "şiddetin ve terörün" gölgesinde..
Korku.. Endişe.. ve Kaygıların ürediği bir atmosferde;
idrak edebilmenin çaresizliği içerisindeyiz..
İşte; Şehr-i Amed.. Kadim kent Diyarbekir.. Diyarbakır…
Günlerdir..
Aylardır diken üstünde, "kan, gözyaşı ve
şiddet" sarmalı içerisindeyiz!..
Sesler..
Yürekler..
Dualar..
Ellerin semaya yükselerek attığı çığlıklar;
"Silahlar sussun.. Barış daim" olsun denilmesine rağmen…
Ne hazindir ki; "eller tetikten" çekilmiyor..
***
Diyarbakır Söz'ün önceki günkü manşeti şöyleydi..
Anlamlı..
Ve Diyarbakır ahalisinin yüreğinden yükselen bir
ifadeydi..
"Ne olur.. Elleri silahtan çekin.. Bırakın.. Bayramı
bayram olarak yaşayalım!"
Ama kime dersin?
Aslında…
Tüm bu kaotik ortamın tek nedeni var?
O da; "bireyin topluma" uzanan evresindeki
"sosyal-siyasal-ekonomik" dengesizliktir..
Uğranılan; "asimilasyondur?"
Ötesi yoktur..
İşte biz bu handikabın "kurbanı" haline
geldik..
***
Pek tabi ki..
Değerlerinden,
İnancından uzaklaşan bir toplum haline gelmemiz..
Ki Bayram günlerini "tatil' günleri olarak, görüp
buna göre muamele üretmemiz!
Hiç tartışmasız ki..
Başımıza gelen felaketin de;
"etkenlerindendir."
Çünkü ciddi manada "dini değer ve inancı"
yaşama ekseninde, toplum prangalaşamamıştır.
Asilime olunmuşluktur; İnanç’a olan "zayıf"
halimiz.
O nedenledir ki; "hep" Bayramlar ve değerler
açısından söz edilince "nerde o eski günler?" diyoruz?
***
Diyeceksiniz ki;
O gün ayrı, bugün ayrı.
Hayır.
İnanç, ibadet ve değerler "yıllar ve insanlar"
var olduğu müddetçe; aynı çizgide hayat bulmalı.
Ki; Ona "yücelik" kazandıran vasıf ta;
"İnancın" kutsal abide oluşudur.
Yoksa
"Hayat değişti, dinde değişti, inançta değişti"
dersek, o zaman tamamıyla "küfrün" batağına düşmüş oluruz ki.
O da; sonuç itibariyle maazallah.
Hal-i vaziyetimiz şuan; işte bu tufana doğru
sürükleniyor..
***
Velhasıl!
Bayram dedik.
Bayram'ın feyzinden söz ettik..
Toplumsal! kırılmanın vahametinden bahsettik!
Terör ve Şiddet'in "kara bulut" gibi üzerimize
çöktüğünden, dert yandık.
Ve son cümlemiz!
Nerde " o eski bayramlar" oldu?
Ama bence artık; topyekûn şu cümleyi kullanmamız gerekir.
Nerde; O eski insanlık.
Nerde O eski beşeriyet.
Nerde O eski toplumlar" demeliyiz.
Bence buna odaklanmalıyız..
Ve hakikati bu perspektifte, okumalıyız..
Yoksa ne bayramı bayram, ne kardeşliği kardeşlik, ne de
toplumsal barışı barış olarak idrak edebiliriz!
İşte bu duyguların ifadesiyle;
Yarın idrak etmeye başlayacağımız KURBAN bayramınızı
tebrik ediyorum..
Bayramın!
Tüm savaşlara, çatışmalara ve küskünlüklere
"barış" getirmesi dileğiyle..
Bayram sonrası görüşmek umuduyla!
Hoşçakalın…