LİYAKATLIK İKİ DUDAK ARASINDA MI?
Mümkün müdür;
Kişinin "liyakatlığı" bir başka kişinin "iki dudağı" arasında olsun?
Ya da;
Onun vereceği hükme bağlı olsun!
Sanmıyorum!
Olamaz da, çünkü doğanın tabiatına aykırıdır, bu hüküm!
Hiç kuşkusuz ki;
Kişideki "liyakatlik" tamamen kendi hayat ikmalinde, bıraktığı iz, kazandığı başarı ve becerilerine bağlıdır.
Bunun dışındaki, her tarif ve gösterim tamamen "vasıf" dışıdır.
Merak ettiğinizi hisseder gibiyim!
Bu adam;
"Neden böyle bir tanımla" söze girdi diye?
* * *
Evet.
Fazla da merak tünelinde sizi tutmadan, deklare edeyim "meramımın" neye hikmet ettiğini?
Malum;
Ülke ve millet olarak seçim sath-i mailine girmiş bulunuyoruz.
Hem de, son sürat.
Partiler;
Bir taraftan seçim stratejisini ve oy potansiyelini nasıl artırabilirimi düşünüyor?
Diğer yandan da;
Seçimde halkın karşısına çıkaracağı adayları belirlemenin gayreti içerisinde?
Parti liderlerinin mülahazalarını izliyoruz.
Nasıl "oy potansiyeli" artırırım düşüncesiyle icra ettikleri politik, çekişmeleri?
Daha;
Sandığın orta yere konulmasına aylar varken "bol keseden" vaatler ardı ardına geliyor.
Öyle ki;
Muhalefet ayrı, iktidar partisi ayrı.
CHP Diyor ki "iktidar partisi ne verirse ben beş mislisini" veriyorum?
MHP, "Yok! Ben her ikisinden daha fazla veririm" diyor!
AK Parti, "Yalan" bunlar. Bak ben bugün bunu veriyorum, yarın da bunu vereceğim?"
* * *
Neyse!
Bu mevzunun hamuru zaman içerisinde daha çok su alacağı için; yazı konularımıza hayli mesele teşkil edecek.
Yani;
Parti liderleri "seçim meydanlarına" inip, seçim vaatlerini sıraladıklarında daha çok konuşacağız, bu meseleyi.
O nedenle;
Benim asıl üzerinde "beyin fırtınası" yaratmak istediğim mesele yazı girişindeki "kişinin" liyakatlığıdır.
Ne demek bu?
Partilerin seçmenin huzuruna çıkaracağı "Milletvekili adaylarının" liyakatlığı.
Bu ölçü nedir?
AK Parti'nin bu minvaldeki "seçiciliğiyle" alakalı konuşmak istiyorum!
Bildiğiniz gibi;
AK Parti ilk kez "Milli görüş geleneğine" ait olun, "temayül yoklamasını" aday adaylarına uyguladı.
* * *
İki hafta önce;
Diyarbakır'da 116 aday adayı bin 500 civarında il, ilçe ve il genel meclis üyelerinden oluşan delegelerin katılımıyla "temayül" yoklaması yaptı.
Bir ölçüde;
Teşkilatın "aday adayı" tercihindeki nabız-ı yokladı.
Öncelikle ifade edeyim;
Her ne kadar "demokratik" bir tercih seçiciliği değilse de,
Her ne kadar, ciddi manada spekülasyonlar icra edildiyse de.
Kimi kapital.
Kimi siyasi baskı.
Kimi ısmarlama oy noktasında; "kafa-kol ilişkileri" yaratıldıysa da.
Mevcut partiler içerisinde, "Aday" belirleme çalışmasında "az bi adil" diyebilirim.
Benim;
Demokratik görmediğim ve pek tabi ki "liyakatlik" vasfının "iki dudak" arasında belirlendiği seçicilik olan mülakat!
* * *
Önceki gün ve dün;
Birçok tanıdık isim ve "milletvekili" olabilme gayretinde olan zevat beni aradı.
Ankara'daki,
"Siyasi kulislerdeki" izlenim ve AK Parti Genel Merkezi'ndeki hareketlilikle alakalı, bilgi verdi.
Siyasetin,
"Küllenmiş" dumanını soluyan bir dost şöyle dedi: "Şuan şıklık yarışındayız"!
Ne demek bu?
"Ustad. Bizi seçecek "seçicilere" alımlı ve şık görünebilmek için; neler yapmıyoruz ki?"
Düşünün;
Siyaseti "bir zümre", halkın temsilcisini de "iki dudak" arasından çıkan söz seçiyor.
Yani,
12 Haziran'daki "seçimden" önce.
Yani,
Sandıktan çıkan oy potansiyelinden önce.
Yani,
Seçmenin seni tercih etmesinden önce.
Birilerinin;
Verdiği hükümle "sizin" vekil olup-olmayacağınıza karar veriliyor.
* * *
Demek ki;
Siz Allame-i cihan olsanız.
Siz, "ağzınızla kuş tutarsanız tutun"
Siz, profesör, iş adamı, bürokrat, mesleğin en ustası olun.
Siz, bir değil birden fazla diplomaya sahip olursanız olun.
Siz, kenti ilinizde ve çevrenizde "en baba" adam olarak bilinin.
Siz, "adam gibi adam" olma vasfına sahip olursanız olun.
Önem arz ediciliği yok!
İllaki ki,
Ve yine İllaki "o bir kaç kişinin" iki dudağı arasında çıkan sözcükte "siz liyakat" sahibisiniz olsun.
Gerisi, fasa-fiso!
Ha bir de;
Beyniniz "neyi üretiyor, neyi üretecek, neye hikmet" önemli değil.
Mesela;
AK Parti'de başvuran aday adayı sayısı Diyarbakır 116. Mevcut vekillerden 5'ini de sayarsak, 121.
Şimdi,
121 kişinin arasında gelin "seçilebilecek" sayı muhtemelen altı olduğuna göre;
Sıralayın ilk 6 adayı bu isimlerden.
Birileri;
Emir verecek, birileri işaret edecek, birileri "öncü isim" diye, Lider'e götürecek.
Gerisi;
Bırak öyle kalsın.
CHP’ye bakın; 2 bin 600.
MHP derseniz aynı rakamda.
BDP için de, 400 deniliyor.
* * *
Evet!
Sonuç itibariyle halkın vekilini sakın ola halk seçiyor demeyin.
Halkın vekili,
Yerine "Partinin" dayattığı vekil demeliyiz!
Yani;
Kimin milletvekili olacağını Parti Yönetimi belirliyor.
Peki,
Sormazlar mı Parti Yönetimi "adil bir yönetim" anlayışına sahip mi?
Ya da;
Diyarbakır için hangisi doğru isimdir, bilebilir mi?
Düşünün,
Diyarbakır'ın "olumsuz" görüş belirttiği zevat Diyarbakır'ın tercihinde söz sahibi.
Bu demokratik olabilir mi?
Sonuç itibariyle;
Türkiye'de parti içi demokrasi işlemediği gibi 12 Eylül diktatörlüğünün Seçim Kanunu da hâlâ geçerli...
İşin doğrusu bugüne kadar ne iktidar değiştirmek istedi bunu, ne de muhalefet ısrarcı oldu.
Çünkü
Biliniyor ki, halk ne zaman "demokratik" ortamda kendi "vekilini" seçerse.
İşte o zaman;
Kendi liderlik saltanatları ve parti yönetimindeki vesayetleri "sona" ermiş olur.
Kim bu ballı, siyaseti bırakır ki, "demokratik" işleyiş hâkim olsun.
Niye liyakatlik "halkın iki dudağı" arasında olmasın?
Haksız mıyım?