MANZARA, İÇİNİZE SİNİYOR MU?
Benim değil.. Ki sanmıyorum sizin de içinize sinsin.. Çünkü, "insanım" diyen azıcık vicdanı olan biri; gördüğü bu manzara karşısında söyleyecek ilk sözü; "utanç" verici..
İşte bu utanç karesi, önceki gün "whatsapp hattımıza" geldi…
“İnsanlık ne halde” çığlığını atan kare!…
Hastalarını şifa bulması için yüzlerce kilometre öteden Dicle Üniversitesi Hastanelerine getiren "hasta yakınlarının" yaşadığı dramı anlatıyor..
Lakin muhtevası, çok şey söyletiyor…
Peşkeş, vurdumduymazlık, iş bilmezlik…
Pek tabi ki, yönetim ricalinin neden olduğu, bölgemizin, özellikle ilimizin "imajına" gölge düşüren bir utanç…
Bana ulaşan "yürek sızlatıcı" kareleri yerinde görmek üzere, haber ekibiyle bölgeye gittim..
Yanımda Söz haber ekibinden Şaban Yılmaz ve Filiz Yaşa..
Üçümüz de, o fotoğraf karelerinin içinde bir anda kendimizi bulduk..
Gece karanlığına eşlik eden sessizlik… Ve az ötede, çaresizlik içerisinde yere serdikleri çulların üzerine yatak döşek, sabahı bekleyen insanlar…
Çoluk çocuk, kadın yaşlı erkek…
Kimi üstü açık, kimi üstüne battaniye çekmiş, beraberce yatıyor.
Kahredici.. Öfke kusan bir tablo…
Der demez ağızdan çıkan ilk sözcükler şu oluyor..
Eee be kardeşim biz 3. Dünya ülkesi miyiz?
21. yüzyılda Türkiye’de mi yaşanıyor?
Bölgenin incisi, Diyarbakır'da bu hal-i perişanlık mahkumiyeti nedir?..
Hani sağlıkta "çağ" atlamıştık..
Hani sosyal devlet anlayışına sahiptik..
Hani, hani, daha da hani diyebileceğimiz; nice "utanç" içeren ifadeleri sıralayan sorular manzumesi!?
Doğrusunu isterseniz!.. İlk kare ulaştığında; "olamaz" demiştim.. Bu görüntüler; bu çağda, bu ülkede, bu iktidar döneminde yaşanmaz, yaşanmamalı dedim!…
Ama, kendi gözlerimle, şahit oldum…
Peki bu durumun sebebi mucibesi nedir?..
Nedenler, farklı etkenler içerse de özeti şu…
Vicdan ve merhametten yoksun, bu manzarayı her gün gören ve sıcak yataklarında hala "uyuyabilen" idarecilerin, koltuk işgalleri?..
Sormak istiyorum…
Sahi sizler, farkında mısınız tüm bunların?
Vicdanınız rahat mı?
Dicle Üniversitesi nasıl bu hale gelebilir?
***
Sorulara yanıt bulmak, zor değil… Biraz olsun hafızamızı tazelersek.. Biraz; Dicle Üniversitesinin yakın tarihine bakarsak, "çirkinlikler" yumağına, vakıf oluruz!…
Bandı geri sararsak..
Öyle ya, toplum olarak "balık hafızalıyız.?!"
Çabuk unutuyoruz…
Rivayet odur ki..
80 darbesinin banisi Kenan Evren’in bile hayran kaldığı ve "imkanım olsa altına teker koyar Ankara’ya götürürüm" dediği Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi…
Hiç şüphesiz yıllarca bölgenin sağlık alanındaki gururu olmayı başardı.
Ve hastanelerin amiral gemisi oldu..
30 yıldır hizmet veriyor…
Ki zaman içerisinde etrafına yapılan yeni branş hastaneleriyle "sağlık üssü" oldu.. Bölgeden çok, Ortadoğu'ya hitap eder statü aldı..
Gelişti, ama betonlaşarak..
Akademik yönde..
Bilim yönünde..
Eğitim ve öğretim yönünde; ne yazık ki hep gerileme dönemi yaşadı..
***
Özellikle, "ideolojik" çatışmalar.. Siyasi hesaplaşmalar.. Yönetimlerin; "farklı" fraksiyonların himayesine girmeleri.. Şu oluşum, bu yapı; çekişmesiyle bölündü..
Dile kolay; bünyesinde 5 tane üniversite çıkarttı.. Ama bir tekine dahi; "kurucu" olamadı!… Yetişen.. Ehliyet ve liyakat sahibi olan.. Akademik faaliyetleriyle..
Sağlık alanındaki başarılarıyla; dünyaya nam yapan isimler.. Maalesef; kısır çekişmelerin kurbanı olarak, "ceketini alıp" gitti!…
***
Zihinler.. Yönetimler…
Ne yazık ki; "akçeli" işlerle meşguliyeti daha bir üstün gördü..
Nitekim, hastaneler bölgesinin çevresi zaman içerisinde pahalı ürünlerin satıldığı büfe ve kafelerle donatıldı…
Kantinler, yeni ticari alanlar…
Öyle ki, "hasta yakınlarının" bekleyeceği koridorlar, salonlar bile; "ticari" kazanç alanı yapıldı…
Lakin çarpıklığın ağır faturasını her zaman olduğu gibi yine köşeye sıkışan ve çaresiz kalan bölge halkı ödedi, ödüyor?
***
İşte son örnek!…
Hastane Bekleme Salonu...
Ki burası, 10 yıl önce SODES projesi kapsamında inşa edildi..
Amaç, il dışından gelen hasta yakınlarının "karda, kışta, sıcakta kalmamaları" için… Burada hastalarını beklesinler diye!
Ana hastane binası karşısında, tek katlı yapıldı…
Refakatçiler dinlenebilsin.. Hatta uyuyabilsin..
Yemek ve diğer ihtiyaçlarını giderebilsin..
Ne var ki, yönetimlerde ana fikir "ticaret" olunca, buraya da göz dikildi..
Nitekim geçtiğimiz hafta; yüklü bir fiyatla "kantin ve kafe" diye kiraya verildi…
Yani, özelleştirildi…
Yani birilerine peşkeş çekildi…
Gerekçe; "üniversiteye" ekonomik kazanç sağlanıldı..
Malum; "üniversite borç batağı" içerisinde..
Öyle ki, sarf malzemesi bile alacak parası yok..
Burası, sorunları giderecek...
Anlayacağınız, "dağ gibi borca bula bula" hasta yakınlarının başını sokabileceği bir salonu gördüler…
Bilemiyorum..
İlgili ve yetkililer, bu utanç karelere ne derler bilmem?
Ki ketumlar..
Klişeleşen bir ifadem; Dicle'nin diğer tarafı "kapalı kutu..!"
Ama, YÖK ne karar alacak merak ediyorum doğrusu.
Zira dışarıda yatmak zorunda kalanların; "öfkesi, tepkisi ve bedduası" ağır…
Ki önümüz kış!…