MERHAMET Mİ, İNSANLIK MI?
Ne yazık ki…
Günümüzde,
Ne "ahde vefa",
Ne "insanlık",
Ne de "merhametli" olma gibi,
"vicdanı" inşa eden bir ortam bırakılmadı.
Çünkü inşa eden "ustalar" kozmopolitleşti…
***
İslam'ın o çağlar üstü mesajları..
Yüreklerde "oluşturduğu" vicdani ve insani
"değerleri"…
Suçu..
Suçluyu..
Hakkı ve hukuku "bilen, saflarını
netleştiren.."
Suç işlenmeden; "engelleyebilen"…
Vicdanlarda,
Nizamlarda "mutmain" olan adalet ve hukuk,
maalesef "üstünlerin" elinde!
***
Her şey..
Öylesine bir "bağımlılık" arzı içerisinde ki…
Hukukun üstünlüğü..
Adaletin terazisi, "üstünlerin"
emir-komutasında arz-ı endam ediyor..
Öyle ki..
Diktatöryal yapı..
Zalimlik.. Zulümkarlık..
Cinayet. Katillik..
Katliam..
Bir değil onlarca insanı katletmek bile;
"mubah" görür kabul edilir olundu..
***
Yasalar da..
Hukuk da..
İnsan hakları da "mağdurdan, maktulden" yana
değil..
İlk ana koşulu..
"Suçluyu, suçu işleyeni" koruyup kollamaktır..
Öncelik onda..
Ne toplum vicdanı,
Ne aile ve yakınların vicdanı,
Ne de ölenin kanı korunmamaktadır.
***
Günümüz için…
Hal böyle olunca…
Siz tam bağımsız yargıdan,
Tarafsız ve yansız yargıçlardan,
Hukukun üstünlüğünden,
Ya da bunları ikmal eden "demokrasiden"
toplumun birlikteliğinden,
Huzurundan,
Barışından,
Sağlıklı bir ümmet olabilme vasfından sahi bahsedebilir
misiniz?
***
Şöyle etrafımıza bakalım…
Dünün "devasa" davaları dahil..
Bugün… Hangi birey.. Veya toplumun kaçta kaçı…
Hatta.. Hakkı ve hukuku "yerine" getirenler
dahi..
İktidarlar.. Muhalefettekilerin hepsi..
Bilaistisna diyebileceğimiz..
Herkes, kendi kulvarında "şikâyetçi ve tepki"
veren değil mi?
***
Vaziyet..
Üstadın ifadesiyle "kaos'ta" kaçınılmaz olur..
Şiddetin..
Terörün..
Kan ve gözyaşının "coğrafyası" olmamız..
Toplumun..
Hızla değerlerinden "uzaklaşması" bundandır..
En büyük musibettir…
Bir hukuk sisteminin "guguklaşması"
***
Eğer ki..
Adalet mekanizması sağlıklı işlemezse..
Adil vicdanlara sahip, yargıçlar olmazsa..
Yaptığı yapanın yanında kar kalıyorsa…
Toplumsal "kamplaşma" vaki ise..
Kuvvetler ayrılığı "birbirine" düşman
kesilmişse..
Kin nefret, garez, haset her alanda hakimiyet almışsa..
Herkes kendi "adaletini" sağlamaya
çalışıyorsa..
Vay ki vay, o ülkenin ve milletin haline!
***
Ne insan hakları kalır..
Ne hukukun üstünlüğü..
Ne de adaletin, tarafsızlığı kalmaz..
Kalmadığı içindir ki..
Dikkat edin, "yargıdaki" her davanın adalet
hükmü "toplumsal" yaralar oluşturuyor..
Denir ki..
"Adaletin kestiği parmak acımaz" diye..
Maalesef..
Hal-i hazırda "kemikleri" sızlatırcasına
acıtıyor..
***
Sözü fazla uzatmadan..
Adalet timsali, Hazreti Ömer'in (R.A) halifeliği
döneminde yaşanan bir "vakayı" size aktarmak istiyorum..
Özellikle günümüz açısından; "ibretlik"
Belki..
Bu hayırlı Ramazan-ı Şerif içerisinde..
İbadetlerin, duyguların "yüksek" olduğu zaman
açısından bir ders-i ibretlik alırız da..
İçine düştüğümüz; "bağnazlık" halimizden
kurtuluruz..
***
AHDE VEFA,
İNSANLIK VE MERHAMET!….
Hz. Ömer (r.a) arkadaşlarıyla sohbet ederken…
Huzura ilk anda iki genç girer..
Ardından da bir adım geride, bir genç..
Öne çıkan iki genç.. Gerideki kişiyi işaret ederek…
Derler ki:
-“Ey halife, bu arkamızdaki arkadaş bizim babamızı
öldürdü.
Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.”
***
Bu söz üzerine Hz. Ömer (R.A) suçlanan gence dönerek..
Sorar..
– Söyledikleri doğru mu?
Suçlanan genç cevap verir ve der ki:
– Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer (R.A)…
– Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar:
***
Genç anlatmaya başlar, der ki:
– “Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir
insanım.
Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların
bulunduğu yere getirdi.
Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki
dönen bir defa daha bakıyor…
Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve
koparmasına engel olamadım…
Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı, atıma bir taş
attı, atım oracıkta öldü.
Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası
öldü.
Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan
ibaret.”
***
Bu söz üzerine Hz Ömer:
– “Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam.
Madem suçunu da kabul ettin.
O zaman, cezanın infazı yapılacak?”
İdam'a mahkum edilen delikanlı yeniden söz alır..
Ve der ki..
– “Efendim bir özrüm var” diyerek konuşmaya başlar;
“Ben memleketinde zengin bir insanım, babam rahmetli
olmadan bana epey bir altın bıraktı.
Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda
kaldım.
Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi
ettiğiniz için Allah(c.c.) indinde sorumlu olursunuz…
Bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim
eder gelirim.
Bu üç gün için de yerime birini bulurum” der.
***
Hz. Ömer dayanamaz der ki:
– “Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır
ki?”
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
– “Bu zat benim yerime kalır”…
O zat Hz. Peygamber Efendimizin (S.A.V) en iyi
arkadaşlarından, daha yaşarken Cennet’le müjdelenen Amr İbn-i As’dan başkası
değildir.
Hz.Ömer, Amr’a dönerek,
– “Ey Amr, delikanlıyı duydun” der.
O yüce sahabe:
– “Evet, ben kefilim” der ve genç adam serbest bırakılır.
***
Adam gider..
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir
haber yok.
Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin
gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr İbn-i As’a verilecek idam cezası yerine,
maktulün diyetini vermeyi teklif ederler…
Ancak gençler razı olmaz ve “babamızın kanı yerde kalsın
istemiyoruz” diyerek karşı çıkarlar.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir.
Der ki:
“Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim.”
***
Hz Amr İbn-i As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:
– “Biz de sözümüzün arkasındayız.”
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların
arasından o "idam cezası" almış genç görünür.
Hz. Ömer gence dönerek der ki:
– Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı, neden
geldin?”
Genç vakurla başını kaldırır ve der ki…
– “AHDE VEFASIZLIK ETTİ” demesinler diye geldim..
***
Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr İbn-i As’a der ki:
– “Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun.
Nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?”
Amr İbn-i As, vakurla kanımızı donduracak bir cevap
verir,
– “Bu kadar insanın içerisinden beni seçti.
“İNSANLIK ÖLDÜ ” dedirtmemek için kabul ettim” der.
***
Sıra gençlere gelir, derler ki:
– “Biz bu davadan vazgeçiyoruz.”
Bu sözün üzerine Hz Ömer (r.a):
-“Ne oldu, biraz evvel “babamızın kanı yerde kalmasın”
diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?” der.
Gençlerin cevabı da dehşetlidir:
-“MERHAMETLİ İNSAN KALMADI” DENİLMESİN DİYE…