Mervani Mescidi Teyyit Edildi
“Mutlu” son diyoruz!
Ve hemen müjdeyi verelim.
Lafı da uzatmadan.
Mervani Mescidi “artık” polemik konusu olmaktan çıktı.
“Var mı, yok mu” tartışması bitti.
Artık var ve asli işlevini kazandı!
Çünkü dün itibariyle;
“Mescid” için son sözü İl Valisi Mustafa Toprak söyledi.
***
Dedi ki;
Dağkapı Burcu’ndaki “Restorasyon bitimiyle”
Burası Mervani Mesciddi olarak asli işlevini yürütecek!
Halka açık olacak!
İmamı ve cemaatiyle birlikte “ibadethane” olarak kullanılacak.
Kapısına 80 yıl kilit vurulmadan önceki hal-i ruhiyetine kavuşmuş olarak!
Ahali burada “namazını” kılabilecek.
***
Doğrusu; mutlu sonu kendi üzerime kurgulamak istemiyorum!
Ama vesile olduğumuzu da kimse inkâr etmesin.
Çünkü
Bir kaç gündür, buradan seri şekilde yazıyoruz.
Gerek “Mescidin” varlığını ortaya koyan tarihçilerin “fikri beyanlarından” olsun.
Gerekse de; olaya benim gibi vakıf olduğu andan itibaren hassasiyet gösteren İl Valisi Mustafa Toprak olsun.
***
Anlayacağınız;
Topyekûn ortaya koyulan karşılıklı “tez” sonucunda, nihai karara varıldı.
Ve kesin olarak teyit edildi.
Burası;
Mervanioğulları tarafından asırlar önce “inşa” edilmiş bir mescid.
İnşa edildiği tarihten itibaren ki bilahare birçok kez onarılmış.
O tarihten,
1930 yılına kadar “Mescit” olarak kullanıla gelinmiş burası.
Ne var ki; bilinmez bir nedenle 1930’da ibadete kapatılmış.
Ve bilahare bir daha açılmamış.
***
Ta ki,
Bundan bir kaç yıl öncesine kadar!
Dağkapı Burcu, restore edilene kadar.
Restore edildi, pek tabi ki burası da elden geçirildi.
Ancak,
Bir önceki yönetimler.
Ve etkili yetkili kurumların da, “zafiyetiyle” mescit yeri amaç dışı kullanıma açıldı.
***
Daha açık bir ifadeyle;
Dağkapı Burcu asli konumundan uzak hale getirildi.
Ne uyaran.
Ne de, alakalı kurumlardan “burası mescittir” diye, direnç gösterilmedi.
Tepkiler.
Başvurular, kamuoyu oluşturma gayretleri oluştuysa da.
“Cılız” kalmış olacak ki, “sonuç” sağlanamadı.
Nihayet!
Hafta içerisinde, mevzuu “basına” taşınınca durum ciddi manada fark edildi.
***
Bizde;
Buradan asli görevimizi yerine getirerek hasb-i hal konusu ettik!
Bu sayede de toplumsal hassasiyet oluştu.
En önemlisi;
Durumdan haberdar olmayan özellikle İl Valisi Mustafa Toprak.
İlk kez öğrenmiş olması.
Kendi ifadesiyle; buranın mescit olduğunu ilk kez öğreniyorum.
Yani anlayacağınız;
Gaye halis olunca, “bağdan üzüm yemek” kolay oldu.
***
Yeter ki,
Bağcıyı dövmeye kalkmazsak!
İşte;
Bu ikmalle dün sabah İl Valisi Mustafa Toprak’tan telefon aldım.
Gerek yazımdaki tarihsel veriler, bilgi ve dokümanların içeriği olsun.
Gerekse de;
Kendisinin yaptığı araştırmanın sonuçları olsun.
Teyit edildi burası “Mervani Mescidi.”
Kesin bir hakikatle!
***
Ve şu sözü verdi;
Restorasyon sonrasında ibadet özelliği ile devam edecek.
Tabi uzun uzadıya telefondaki sohbette hadiseyle alakalı eklemelerde de bulundu.
Mescidin yansıra;
İslami eserlerin sergileneceği bir “müze”nin de burada faaliyete sokulacağına ilişkin.
***
Anlayacağınız;
Adını Diyarbakır’da hüküm sürmüş Kürt İslam devleti Mervanilerden alan bu şaheser.
Asli misyonuna kavuşmuş oluyor.
Artık hem ibadethane olacak,
Hem de dini eserlerin sergilenmesiyle beraber bir bütünlük içerisinde külliye haline gelecek.
Tarih sayfalarını çevirdiğimizde;
İslam devletlerindeki eski mescit ve camilerin böyle olduğu da zaten görülmektedir.
***
Malumunuz üzre;
Cami ve mescit denilince aklımıza hep sadece namaz kılınan yerler olarak gelir.
Oysaki İslam kültüründe bunun karşılığı salt bu değildir.
Mescit ve Camiler.
Bir bütünlük arzıyla aynı zamanda ilim ve irfanın öğretildiği, dini eserlerin sergilendiği mekânlardır.
***
Sonuç itibariyle;
Mervani mescidiyle ilgili bu gelişme elbette sevindirici.
Hem bizi,
Hem de Diyarbakır ahalisini sevindirmiştir.
Bu hassas konuyu gündeme taşımaktan!
En önemlisi de bir ayıbın, tahribatın yapılmasına bir nebze engel olduysak ne mutlu bize.
Zira bu toplumda yaşıyorsak onun değerlerine hassasiyet göstermek de asli görevimiz olsa gerek.
***
Ne var ki bir gerçeğin de altını çizmek lazım.
Diyarbakır’da çok tarihi İslami eserler var.
Ne acı bir tablodur ki;
Bunların bir kısmı suiistimale açık amaçlarla kullanılıyor.
Mesela bazı tarihi mescitlere imam atanıyor ama mescitlerde ne imamı ne de cemaati gören olmuyor.
Bunların örnekleri de çoktur.
***
İnşallah;
Mervani Mescidi “ibadete” açıldığında böylesi bir akıbeti yaşamaz.
Nitekim,
İl Valisi Mustafa Toprak’ın bu yönde bir çekincesi de vardı.
Hakikati bildiğinden olsa gerek.
Şunu şart koştu;
Orada beş vakit “ezan” okunacak, kapıya kesinlikle kilit vurulmayacak.
İmam yerinde olacak.
***
Bir Diyarbakırlı olarak
İl Valisi Toprak’a buradan “teşekkürlerimi” sunuyorum.
Öyle inanıyorum ki;
Diyarbakır ahalisi de böylesi İslami bir eseri gün ışığına çıkararak, “asli” işlevine kavuşturup Diyarbakır’a kazandırdığı için “takdir” etmektedir.
Hele ki, Diyarbakır’ın İlk valisi olan Sultan Sa’sa’nın kabrine gösterdiği ehemmiyet!
İnkâr edilemez.
Harabe ve çöplük yapıdan kurtaran, Vali Toprak!
***
Velhasıl diyeceğim şu ki.
Birileri,
Belden aşağı kötü fikirlerle dolu olsa bile.
Toprak’ı “mescit” karşıtı olarak gösterme gayretinde bulunduysa da.
Deriz ya; “kötü söz sahibine” aittir vecizesiyle.
Hainlikleri kursaklarında kaldı.
Ahali de gördü,
Bizde gördük,
Hantal bürokrasinin işleyişini de gördük!
------BURASI RESİM ALTI OLACAK...----
İŞTE MERVANİ MESCİDİ!
Buarada,
Tarihçi sevgili dostum Abakay bir kaç resim gönderdi.
Burç içerisindeki; Mervani Mescidiyle alakalı.
Yandaki resme baktığımızda, Mescidin kitabesi, mihrabı ve namazgâhı görülüyor.