Müdürün beyzbol sopalı bodyguardları!

Diyarbakır sahipsizliğin dergâhı oldu...

Kurumlar ise politize!

Siyasiler mi, suskun?

Etkili-yetkili zevat, o da alakasız.

Eee.

Haliyle ortam boş verilince, "cirit atan" terör estiren çok olur.

***

Ne demişler.

Koyunun olmadığı yerde.

Keçi kendini Abdurrahman Çelebi sanır..

Aynen de öyle.

Baksanıza.

Atanmışların, Diyarbakır'da neler yaptığına.

Ve "yaparken" Şehr-i azama neleri yakıştırdığına.

***

Ama ne var ki.

Onlara "bel çıkan",

Arka bahçe olarak kullanan,

Politize olmuşluğun kahramanları(!) "ak'ı kara, karayı ak" görüyorlar.

Hem de ahalinin gözünün içine baka baka!

Neden mi?

Çünkü "akçeli" musluk akıyor da ondan.

***

İşte son hadise;

Diyarbakır İş-Kur Müdürlüğündeki kavga olayı.

Sıradışı bir mesele.

Aslında evveliyatı" var, kurumdaki dağınıklığın.

Malum, bir süre önce, 17 yıllık müdür görevden alındı.

Önce, "memur" diye Elazığ'a gönderildi.

Yürütmeyi durdurma alınca müdür bu kez, Sinop'a "müdür" olarak gönderildi.

***

Peki.

Yerine kim geldi?

Ataması da, skandal manzumesi olan Selahattin Bayram!

Atanış şekli ve görev ilkesi; "vahim bir gerilime" sahip!

"Geçici, ücretli" görevlendirildi.

Sonra, "geçici" ataması yapıldı.

Ya sonra, sular duruldu mu, işler yoluna girdi mi?

Hayır.

***

Bilakis.

Kavgalar, hadiseler, fitneler havada uçuşmaya başladı.

Önce, "imza" imtinaları,

Sonra, Güvenlik ihalesinin "keyfi" iptalle, peşkeş edilmesi.

Pazarlık usulü kime verildiği, malumumuzdur.

Bilahare deşeriz.

Ve en son hadise Cuma günü, "beyzbolcu bodyguardların" terörü!

***

Müdür Bayram!

Sendikanın,

Çalışanların iddiasına göre "belinde" silahı var.

Makamında da, "beyzbol" sopalıları.

Kapısının önünde de; "koruma" ordusu, bodyguardlar…

Gelen-giden her kim olursa gözetmeksizin!

"Konuşanı" vurun.

Kurumun çalışanı bile olsa!

İçeriye giriş;  bodyguardların" kontrolünden geçtikten ve izin alındıktan sonra!

***

 

İl müdürü Selahattin Bayram.

Genç biri.

Müfettişlikten gelen bir kişi.

Lakin.

Kural ve kaideleri "askeri vesayet" gibi.

Galiba!

Böylesi bir kurumdan sivile geçiş yapmış olacak ki "hat-hut" diyor.

***

İşte.

Hadise ve kavga.

"Müdür terörü" diye, çalışanları yürüten.

"İsyan" ettiren ateşin kıvılcımı da, "bu hat-huttan" çıktı.

Olay şöyle.

Memur müdüre evrak imzalamaya gidiyor.

Kapıda, bodyguardlar.

Kurumun da personeli değiller.

Toplum Yararına Çalışma Programları(TYÇP)işçileri.

Geçici işçi.

***

Tabi ki, İş-Kur'un değil.

Başka kurumun, "geçici" personelli.

Onlar üzerinden;

Müdür Bayram kendine koruma ordusu kurmuş.

Kapıda Memurlara "giremezsiniz" diyorlar.

Memur şaşkın.

Bunlar da, kim diyor haklı bir şekilde.

"Siz kimsiniz, ben kurumun memuruyum, müdüre evrak götürüyorum".

***

Vay sen misin diyen!

Karşı çıkan, söz söyleyen.

Eee.

Önceden talimatlı "korku imparatorluğu" kurulsun diye.

Kurumda otorite elimizde olsun.

Böyle olunca da;  işgüzar koruma ordusu, saldırıyor.

Elde beyzbol sopaları.

Belinde silahı olan, müdürün "bel çıkmasıyla" darpediyorlar.

***

Gelen kim olursa.

Kurum personeli;

Ayhan Akçicek,

Ali Onay,

Ve Hasan Atılmış, bodyguardların hışmına uğruyor.

"Allah" ne verdiyse.

Ve üç memur kan-revan içerisinde hastanelik ve karakolluk oluyor.

***

Objektiflere yansıyan karelere bakıyorum.

Polisin elinde, çok sayıda beyzbol sopası.

Belli ki, taze alınmış!

İlk siftahı da, "üç memura" nasip olmuş.

Ne diyelim, kısmet!

Neyse.

Hadise artık, poliste ve yargıya da intikal etti.

Memurlar da rapor aldı.

***

Tabi ki,

İl Valiliğine de çalışanlar yürüdü.

Attıkları slogan;

"Eli silahlı, Mafya müdür istemiyoruz!"

Velhasıl.

İdari ve Adli, soruşturma başlatıldı.

Sonuç ne olur bilmem.

Ama bilinen şudur ki; Diyarbakır böylesi "hadiselere" layık değil.

Olmadığı gibi.

Böylesi "bürokratları da" istemiyor ve bel çıkanları da.

***

Şimdi sormak istiyorum!

Bayram'ı,

Diyarbakır'a ve böylesi "eli sopalı güç kullanımına" sevk ettiren.

Bel çıkan.

Onu buraya gönderen, zihniyetin erbapları.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik.

Hele ki yardımcısı Halil Etyemez.

(Müdür Bayram'ı atayan isim)

***

Hadi bakalım.

Yaşanan ve yaşatılan bu rezalete "cevabınız?" ne olacaktır?

Belinde silah,

Makamının kapısının önünde, elinde beyzbol sopalı bodyguardlar.

Kurum içerisinde, "korku" imparatorluğu yaratan bir zihniyetle, "ahaliye" nasıl hizmet verdireceksiniz?

O kuruma, nasıl huzurlu bir işlerlik kazandıracaksınız!

Mümkün mü?

Sanmıyorum çünkü var olan bir hizmet başarısı yok!

***

Dedim ya, Diyarbakır sahipsiz bir kent.

Gelen vuruyor,

Giden hakaretini yapıyor.

İş-Kur'da "personeller" müdürün adamları tarafından dövüyorsa.

Makam otomobilini fahiş fiyatla kiralama ihalesi yapan,

Müfettişlik olunca,

Diyarbakır'ı, hırsız, mafya ve terör örgütüne mensup görüp, "potansiyel" suçlu gösteren!..

Ve daha sayamadığımız; "sırtından hançerleme" mevzuları yaşatanlar cirit atıyorlarken.

Bunları yapanların "yaptıkları" yanlarına kar kalırken…

***

En önemlisi de;

Siyasilerimiz de,

Etkili ve yetkili zevatımız da,

Hele ki, bazı sivil toplum örgütlerimiz de "olup-bitene" çanak tutuyorsa..

Varın gerisini siz düşünün.

Haliyle.

Kurumlarımız, çalışanımız, emekçilerimiz böyle "hal-i perişanlığı" yaşar/yaşatırlar.

Gelen de vurur.

Giden de vurur.

Sonra dönüp bir de söver!