NASIL BİR İL BAŞKANI OLMALI?..

Parti teşkilatlarındaki "değişim ve dönüşümler" hep sancılı olmuştur?.. Tartışmalı olduğu kadar gergin geçer bu süreç!.. Büyük kırgınlıklar oluşur.. Bir o kadar da; "kulis ve adamcılık" noktasında, eforlar sarf edilir.. Yani hep "siyasi abilerin" arka bahçesi olarak, dizayn edilmek istenilmiştir İl Başkanlığı yapısı..

***

Ki bu dizayn, ister iktidar partisinde olsun, ister muhalefetteki partilerde olsun.. Hep ama hep; "var ola gelmiştir?".. Ki partileri de, "yoran, yorduran" zaman tüneli içerisinde, "siyasetin çöplüğüne" götüren, en büyük etken ve neden bu anlayış olmuştur.. Vesayet ve tahakkümün getirdiği yıkım!…

***

Mevzumuza dönersek!.. AK Parti İl Başkanı Süleyman Serdar Budak "kongrede aday değilim" dedi. Yani yokum!.. Ki bu beyanından sonra, "aday adayı" başvuruları yoğunlaştı.. Son rakam 50'nin üzerinde.. Kimler yok ki?… Tabi, eski vekiller, ara dönemde bakanlık yapan isimler de var; kulislerde adı geçen!… Geçtiğimiz Cuma günü de "temayül yoklaması" yapıldı..

***

Partide yoğun bir trafik ve hareketlilik söz konusu!… "Kim Başkan olsun" noktasında?.. Doğrusu, ben "kim il başkanı olacaktan" daha önem arz edici olan; "nasıl bir il başkanı olması gerektiğine" yönelik yoğunluklu kafa yorulması gerektiği gerçeğine odaklanılmasını isteril.. Birileri kafa yoruyor mu, yormuyor mu, doğrusu bu minvalde, şüphem yüksek.. Özellikle; "kim olsuna dair!"

***

Neyse!.. Ben kendime sordum; sen nasıl bir AK Partili İl Başkanı istersin diye?.. Fikrimin ve zihnimin eforuyla ortaya çıkan, çerçeve şöyle…

***

BİR.. Her kim olursa olsun; İl Başkanı olacak kişide "2002 ruhu" olmalı, fikri de, zikri de, "dava adamlığı da" bu ruhun, çerçevesi içerisinde yer almalıdır…

***

İKİ… Partisinin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan'ı "lider ve davanın reisi" olarak görmeli.. Ceket ilikleyici vesayet hegemonyasıyla kendini var eden "siyasi abilerin" piyonu ve yolunda olmamalı…

***

ÜÇ… İstikrarı, güveni sağlayan, teşkilatlar içerisinde, bütünlüğü ve birliği öne çıkaran, "adamcılığı" değil, ümmet ve dava ferdi şiarıyla, özü ve sözü bir olmalıdır… Parti içi "demokrasiyi" ve özgür irade temsiliyetini öne çıkarmalıdır.

***

DÖRT… Kendisinin "ne dediğine" değil, ya da "siyasi abilerinin ne emrettiğine değil", parti tabanının, seçmenin, sokaktaki ahalinin, vatandaşın "ne dediğine, neyi isteyip, beklentisinin ne olduğuna" önem veren, bir siyasi temsiliyet içerisinde olmalı…

***

BEŞ…Geçmişi şaibeli, siyasi ihtirası yüksek olmamalı… Toplumda, karşılığı olan, kendine özgü ekonomik özgürlüğü bulunan olmalı.. Siyaseti "rant ve adamcılık" mekanizması, olarak gören olmamalı.. Toplumun menfaatlerini, kendi menfaatlerinin önünde tutan, bir anlayışın sahibi olmalı..

***

ALTI… Parti üye profilini sürekli, yenilemeyi, değişimi daha katılımcı, her kesimin kendisini gören, gösterebilen, katılan, bu "parti bizim partimiz" diyebilecek kadar özgüvene sahip olmalıdır.. Başkanlık koltuğu değil, "baş koyduğu davanın yol seyrini" düşünmeli…

***

YEDİ… Kentin tüm dinamikleriyle "diyaloğu" olarak, sorun çözmede "sözü muteber" ve taraflar arasında "köprü" olabilecek, barışın, istikrarın, güvenin, huzur sağlayıcı anlayışın, öncüsü gibi; herkesi kucaklayan olmalıdır…

***

SEKİZ… İster yerel yönetimler, ister merkezi yönetimler.. İşleyişlerine dair; "vatandaşın talepleri" öne çıkarılmalı.. Kamudan, "hizmet üretimini" dikte edici olmalı.. Çıkar, ihale takibi, adam kayırma, "kapital düşkünlüğü" içerisinde; "cepçi" olmamalı..

***

DOKUZ… Şehrin temel sorunlarını çözmede ve çözümsüzlükte, konuşan, sorgulayan, fikri beyanı yüksek olmalı.. Daha demokratik, çağdaş, modern, yaşam alanını benimsemeli; buna dair "projeler" yaratmalı… AK Parti'nin Diyarbakır'daki oylarını düşüren değil, "pik yaptıran" bir kimliğe sahip olmalı..

***

ON.. İş, aş, istihdam yaratıcı projelere imza atabilen olmalı.. Var olanı da, "ivedilikle" sonuca götürebilen olması gerekir.. Başkanlık nüfuzu kadar, Parti Merkezi ve İktidarda olmanın da nimetiyle Bakanlıkları "kentin" gelişimine, odaklandırmalıdır…

***

ON BİR… Parti içerisinde, teşkilat yapısında "kişisel çıkar" peşinde koşan, "selfici" görüntüleriyle, kamu kurum ve kuruluşlarına "fare misali" dadananları taviz vermemeli.. "Sen, ben" ikilemi içerisinde olmaması gerektiği gibi; "teröre, terörizme, ideolojik, kutuplaştıran" yapılara mesafeli olmalı.. Haksızlığı kabul etmemeli..

***

ON İKİ… Her platformda "demokratik" bir tavır içerisinde, "demokrasiyi, barışı, hak, hukuk, adalet" nizamını içselleştirmeli, parti binası "seçmenin, halkın" dertleriyle dertlenen, mekan olmalı.. Müteahhitlerin ofisi olmamalı..

***

Sonuç itibariyle, bir düzine öneri sunduk.. Ki, daha aktarabileceğimiz, çok "düzine" içeren, beklenti ve "olması gereken" siyasi kriterler var..  Ama bu kadar, diyerek "meramımızı" aktardık…

***

Peki bu vasıfları taşıyan bir il başkanı bulunur mu?… Elbette ki bulunur.. Yeter ki, "siyasi abiler" müdahil olmasın, yeter ki "otel lobilerinde" pazarlık, rant merkezli anlayış "vesayet" geliştirmesin.. Diyarbakır’ımızda, yukarıda saydığım özellikleri taşıyan İl Başkanlığı yapabilecek "liyakat ve dirayete" sahip çok ama çok isim var?.. Yeter ki bulunmak istensin.

***

Bu arada; yazıyı kaleme alırken, henüz bir "karar kılınmışlık" yoktu.. Yani açıklanan bir "isim" olmadı..  Belki yazıyı siz okurken, bir şeyler olmuş olabilir.. Ona da bir diyeceğimiz yok.. Ancak öyle inanıyorum ki, "yukarıda sıraladığım" kriterler ölçeğinde, tüm seçmen ve partililer aynı fikrin altına imza atarlar.. Neyse bizimkisi, naçizane bir öneri.. Kabul görür görmez, o karar kılıcılarda.. Lakin bilinmesi gereken; ahalinin istediği, "abilerin" istediği değil?…

 

***

 

SEVGİ KALPTE YER ALMIYORSA!…

Azıcık, nostalji takılalım.. Malum, dün 14 Şubat'tı.. Takvim yaprağındaki, günün önemi; "Sevgililer Günü" diye yazılıyor.. Sevgili güzel şey?.. Ama ya "o kalp sevgiden yoksun ise" o zaman ne yapacaksın?.. De bakalım, e be "insan..!"

***

İnsanı sevmezsin.. Hayvanı sevmezsin.. Doğayı sevmezsin.. Kendinden başka kimseye "Sevgi" beslemezsin.. Ne inancın, ne idrakin ne de medeniyet denilen kültüre, zerre-i miskal "sevgi" koymazsın!…

***

Hele ki, yılın mı denilir, ömrün mü denilir her ne ise!.. O sevgiyi vicdanında, izanında, kalbinde, ruhunda "yaşatmayı" ve göstermeyi, esirgemişken!.. Gelip bir güne; bir çiçekle "telafi" etme gibi "sadece bir sektörün ticaretine hareketlilik" kazandırma hali, ne kadar samimi…

***

Sevgi odur ki, kalbinde "yer edinsin" yüreğinde "varlık" göstersin, gözlerinde parıldasın, beyninde ve ağzından dökülen sözcüklerle; "ışıklar" saçsın!?… Var mı, bunun en küçük bir kırıntısı ya da, "emaresi?"..

***

Sormak isterim!.. Sevgi mi, saygıyı büyütür.. Yoksa, saygı mı "sevgiyi" yüceltir!.. Bir de, "sevgi mi, sevgili mi?".. Karıştırmamak gerekir?.. Neyse, bu soruya, "sevgim var, sevgiliye" diye cevap veren varsa derim ki; "sevgi muhteşemdir, duygusu büyüktür, sevgili ise çok kolay bulunur?...

***

ASTRONOT KİM OLACAK?..

İyi de!.. Henüz; "isim belirlemedik ki, kim olacağına cevap verelim.. Bakıyorum, hayli meşgul sosyal medya bu kulvarda.. İyi de, önce "üç isim" belirlenecek.. Bunlar, iki yıl süreyle "astronot" eğitimi görecek.. Başarı kriterleri, ortaya çıkacak.. Sonra; içlerinden biri "seçilecek?"…

***

Deniliyor ki; "onu kim" seçecek?.. Bir dizi, öneri söz konusu?.. Keramet üretenler de çok.. Tabi, kesin değil.. Ama, denilene göre Cumhurbaşkanı karar verecek?… Sahi o zaman, şu boşbetal, troller arz-ı endam ederek "seçilmiş-atanmış" tartışmasının kazanına, odun ve körük olmazlar mı?..

***

Öyle ya; bu minvalde hayli mahirdirler.. İşi eylemlere, boykotlara, protesto gösterilerine kadar, daha da ötesi "uzayı keşfetmeye" giderken, evdekilerden "olunmasın?".. Zaten, pusu kurucular "iştahlı iştahlı", seçilmiş ve atanmışlar üzerinde, kurgu yapıyorlar?..

***

İçim daraldı ya!..  Uzay yolculuğuna çıkmadan, her şeyi "burnumuzdan" getirdik, gidecek ya da gitme meyillindeki Astronot şimdiden çığlık çığlığa ne belaya düştük, demeye başladı.. Peki, istifa etse.. İşte o zaman; iş tekrar başa döner!… Ne melem bir ülke ve millet olduk be..

 

GÜNÜN SÖZÜ..

Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin o nehir asla durmaz.