NASIL BİR MARİFETMİŞ BU?

Boşuna söylenmiş bir söz değil.

Kurumlar politize olmuşsa, hele ki atanmışları.

O kurumda işleyiş "dikiş tutmaz"!

Tutturamaz da!      

Hayırda beklenmez, beklenilemez de!

Tabiri caizse "beri-berdan" olur.

Herkes bildiğini okur, bildiğini yapar.

Hırsızlık ta. Yolsuzluk ta, usulsüzlük de havada uçuşur.

Örnek mi?

İşte, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü!

Diyarbakır için; "en bariz" politize olmuş kurum.

Her ne kadar, DEDAŞ'tan sonra geliyorsa da!

Neyse, DEDAŞ'ı bilahare yazı konusu edeceğim.

Çünkü, son günlerde "orada" hayli, tansiyon yükseltici mevzuular yaşanmış.

***

Evet, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü!

Burası için; "maazallah" derim.

Çünkü kendimi bildim bileli;  Kurumsal işleyiş 'kaynayan kazan" misali.

Gün vukuatsız, gün "olumsuz" bir tablonun dışa vurulmasıyla geçmiyor.

Hayırlı işlerle değil, pek tabi ki hep "olumsuzluklarla" gündemin baş kurumu.

***

Hatırlarsanız!

Daha bir kaç ay önceydi, "yolsuzluk ve atama usulsüzlüğüyle" gündeme gelmişti.

Ki Sendikal tepki de olmuştu.

Denilmişti ki, "bu nasıl bir kayırma, yok mu dur diyen?"

Müfettişler de, soruşturma yapmıştı.

Kurumda ayyuka çıkan, dilekçeler sunulan "yolsuzluk ve usulsüzlüklerle" alakalı.

Sonuçta yapılan tespitte, "haksız" ödeme belirlenmiş, "zimmet" çıkarılmıştı.

Ki İl Müdürü dahil bir çok kişi "bu zimmetten" payını aldı.

***

Şimdi!

Yine, "usulsüzlük ve hırsızlıkla" gündemde.

Öyle, klima.

Ya da, saha yenileme, onarım, bakım değil.

Bu kez, "mazot" yolsuzluğu!

Hem de, üç yıldan buyana devam eden bir "menfaat temini deniliyor."

Önceki gün yerel bir gazetemizde okudum.

Kimine göre, 10 bin litre.

Kimilerine göre, 22 bin litre bir yakıt "çuka" edilmiş.

İl Müdürü Abdullatif Umut'a göre de, bin 500 litre?

***

Her ne kadar olursa olsun, ister bir litre, ister on bin litre olsun önemli değil.

Var olan bir hakikat vardır o da "yakıt vurgunu!"

Yani haksız kazan!

Hafta sonu İl Müdürü Umut'la konuyu konuştum.

"Mazot hırsızlığını" doğruladı.

Kimin yaptığını da, "kendisine has" kurguyla anlatı.

Peşin ifade edeyim anlattıklarına pek inanmadım.

Ama yine de buradan aktarayım.

Sonra neden inanmadığıma siz de, muttali olursunuz?

Az sonra ifade edeceklerimin ışığında.

***

İl Müdürü Umut Diyor ki!

"Bu işi, bir hizmetli personel yapmış.

Ve benim hassasiyetimle, mazot hırsızlığı olayı ortaya çıktı.

Ben araştırın dedim.

İdari tahkikat sonunda, İl İdare Kurulu'na dosyayı göndereceğim.

Tabi uygun görülürse; Savcılığa intikal edeceğiz."

İlk beyanattı bu.

Maşallah diyelim. Hem de binlerce kez maşallah!

Ancak bu kadar olur "politize olmuş bir kurumun ve idarecisinden" gelebilecek beyanat!

***

Belirtmek isterim zat'ın ismi bende saklı.

Zaten, yeri ve zamanı gelince buradan deklare ederim.

Öncelikle, mazot hırsızlığı yaptığı söylenen ve kendini şikâyet eden şahsın önce yetkisine bir bakalım.

Kimdir, neyin nesidir, bu kurumdaki vasfı nedir?

Şahıs bir müteahhit elemanı. Yani taşeron işçisi.

Aynı zaman da, kurumdaki bir "şube müdürünün de" kaynı.

Anlayacağınız torpilli kesimden biri.

***

Elbette ki evrak üzerinde vasıfsız bir işçi.

Bunu küçümseme anlamında ifade etmiyorum.

Yanlış anlaşılmasın.

Yetkisel vasfın bilinmesi açısından, söylüyorum.

Böylesi bir çalışanın "kurumda" hiç bir idari yetkisi yok.

Olamayacağı gibi; "imza" sahibi de değil.

Hiç bir idareci de, bu kurum müdürü dahi olsa, "imza yetkisi" veremez, verdiremez de?

En güvendiği kişi bile olsa, akçeli işler için, hiç veremez!

***

Gelirsek, işin muhtevasına!

Hele ki, "mazot alımı ya da fiş düzenlemesine müdahil olamaz!

Araç ve yakıt kullanılacak birimlerin de amiri olamaz.

Petrol istasyonuyla" resmi bağlantı kurma vasfı da yok!

Olsa da, yasal bir nizamı söz konusu olamaz!

Düşünüyorum.

Tüm bunların paralelinde soruyorum.

O zaman bu zevat, üç yıl boyunca nasıl bu "işi becerebilmiş!".

***

Sahi.

Nasıl bu vasıfsızlığına tüm bu yetkileri "barındırabilmiş".

Kimsenin kuyruğunu kimseye değdirmeden!

Olabilir mi?

Hissettim!

Dediğinizi de duyar gibiyim!

Mutlaka ama mutlaka hatıra binaen, "göz yuman" biri var.

Ya da; "becermenin" ortağı söz konusu!

Hiç kuşkusuz ki, böyle olması gerekir.

Yoksa sıradan bir müteahhit elemanı bu kadar yıl, bu kadar litre mazotu "nasıl çuka" edebilir ki?

Mümkün değil.

***

Kurgulu beyanat sahibi Müdür Umut bu noktada diyor ki.

"Dilekçe yazmış.

Tüm suçu kendisi üstlenmiş.

Ben yapmışım diyor. Yetkililerin imzasını taklit etmiş."

İyi güzel de!

Bu kadar imza taklidi,

Bu kadar idareciyle alakalı yazışmayı,

Bu kadar litre yakıt kullanımını "yağdan kıl çekercesine" icra etmesini neye bağlıyorsun?

Yanıt yok.

***

Bir de yakıtın satın alındığı petrol istasyonu!

Peki, orayla bağlantı nasıl kurgulanmış.

Sakın kimse "Pompacı" ayarlanmış, onunla bu işi becermiş düşüncesine kapılmasın.

Çünkü.

Umut'lunun dediğine göre.

Suçlanan zevatın verdiği dilekçeye göre; "elden para" alıyormuş?

Bu haliyle "Petrol İstasyonunun" yetkilileri de "masumiyet karnesinde" kalabilir mi?

Sanmıyorum!

Tabi Petrol İstasyonu da tanıdık, bildik!.

***

Şimdi.

Tüm bunları bir tarafa not ettik.

Ki zevatın itirafnamesi denilen dilekçe.

Pek tabi ki, "o mu dilekçeyi yazdı, yoksa ona yazdırıldı mı" meçhul.

Velhasıl, başarısı kendinden menkul Müdür Umut.

Ve tabi ki, zevat'ın Eniştesi denilen şube müdürü.

Hal-i hazırda, hepsi kurum idarecisi.

Neden ortaya çıkan bu "mazot usulsüzlüğünü" Emniyet'e ve Savcılığa hala da intikal ettirmiş değiller.

Sebep!

***

Demek ki!

Salt var olan düşünce "idari" yönde zevahiri kurtarmak!

Bugün yarın; "müfettiş" gelir.

Ya da valilik müdahale eder de, "aman başımız yanmasın", suçlu bu diyelim?

Yoksa niyet halis olsaydı.

Bu hırsızlık "anında kolluk kuvvetin" içtihadına teslim edilirdi.

Bakalım. Bu yazıdan sonra; kim ne maharet üretecek..

Onu da hep birlikte bekleyip-göreceğiz.

Binlerce litre "yakıtı" kim nasıl menfaat hanesine pompaladı.

***

İÇTEN-ÜNİVERSİTE POLEMİĞİ!

Buarada ifade edeyim!

Dicle Üniversitesi ile Milletvekili İçten arasındaki çekişmenin seyriyle alakalı "söz düellosu" hiçte hayra alamet değil.

Gidişat, tahribat üretici gidiyor!

Bilesiniz, "gerilime de" alakasız değilim.

En ince ayrıntısına kadar takipteyim ve kendimce inceliyorum "fitil" neden ve niçin böylesi ateşlendi.

***

Kimin, ne hesap içerisinde olduğu.

Alacak-verecek meselesi nerden kaynaklandığını.

Şimdilik telaffuz etmiyorum.

Yani polemiğin "asıl sebebi" bilen biliyor.

Ama iki tarafa da söyleyeceğim şu söz var.

Akla küpe..

"Siyaset ve idarecilik" sosyal medya üzerinde icra edilmez!

Olsa olsa; dedikodu olur.

***

Şimdilik, diyeceğim bu!

"Ateşe körükle" gitme niyetim yok.

Ama bu değildir ki, "mevzuuyla" alakalı hasb-i hal etmeyeceğim?

Tabiri caizse, hafta içerisinde "nokta atışım" olacak?

Çünkü "tarafları" tartışma arenasına çeken etkenlerle ilgili bir dizi söylenti söz konusu!

Elekten geçirdikten sonra; sizlere servis edeceğim.

Güzel bir hafta dileğiyle!