NE İŞ ARKADAŞ’IN DEVAMI DİYELİM!?…
Çok iş var arkadaş; “ne iş arkadaşta!!!”.. Şu “bol yıldızlı otelin” taranmasının çözülen sırrındaki “arazi mafyası” meğer ki, “haraç” kesiciler de rol almış?!.. Ya araziden pay, ya da 10 milyon lira haraç.. Nasıl bir çete yapısı ve cüretkarlık bu?.. İşin, adli ve polisiye soruşturması sürüyor.. Netice ne olur, kimler daha dahil olur, kimlere uzanır bilmem?..
***
Ama velakin, büyük resim Diyarbakır için korkunç bir görüntü veriyor.. Ki üst düzey bir yetkilinin şu ifadesi, beni son dönemlerde kent genelinde yaşanan bu minvaldeki hadiselerle alakalı, şok etmedi değil?!… Kadim kent bu kadar mı açıkça ve alenice, “talan” edilir, rant çarkına kurban edilerek, vesayetçi güruh azınlıklar peyda edilerek, “terör estirilir?” Mallar, mülkler haybiye yem edilir?!..
***
İtiraf niteliğinde, bana dediği şu… Diyarbakır’ın merkez dört ilçesi, “dört aile” tarafından işgal edilmiş bir haldedir.. İster, devletin arazisi-arsası, ister özel mülkiyet sahibinin, ister vakıf veya belediyelerin olsun; “çökerek, vesayet” altında tutuluyor.? Ve kimse de; “siz kimsiniz” demiyor, diyemiyor, şikayet eden de yok?!..
***
Dicle Üniversitesi’nin “imara açılması” planlanan 157 hektarlık alanının önceki arazi-arsaları gibi, akıbetinin de aynı organizasyonlar tarafından, “kontrol” altına alınarak, işgal edilecek bilgisi de ayrı bir dosya!.. Bir süre sonra, göreceksiniz kimler bu alanda “biz buraların, ağası, paşası, sahibiyiz” diyerek, sahaya çıkacaklar diye bekle gör dedi.. Boşuna söylenip durmuyoruz; “kadim kent sahipsiz” diye…
***
Bir de not düşmek istiyorum!… Önümüzdeki günlerde, Kayapınar, Yenişehir ve Sur ile Bağlar ilçesinde, son iki yıl içerisinde kimler, hangi yetkili ve yetkili zevat, neyin hesabına göre binlerce dönüm arazi imara açtı.. “İmara açılan” özel, milli emlak, belediye ve diğer kurumlara ait “araziler” çökenlere projektör tutacağım.. Şimdiden ifade etmek istiyorum..
***
“Kim, nasıl bir organizasyonla”, nasıl “satın aldı, ya da ihale” yoluyla işgal ettiğine mesleki ifadeyle “neşter atacağız.?”.. Öyle inanıyorum ki, “çok kirli” ilişkiler ağı gün yüzüne çıkacaktır.. Yani kral çıplak diyeceğiz.. Velev ki zülfüyara dokunulsa bile..
***
ASENA’YA VİZE YOK..
Malum, iki haftadır kentin gündeminde!.. Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Dr. Muhammet Asena “görevde kalacak mı, gidecek mi?”.. Yani, süresi biten “sözleşme yenilenecek mi, yenilenmeyecek mi?”… Ki bu sürede bir de “imza krizleri” yaşandı…
***
Neyse; önceki gün itibariyle “muamma” durum, netlik kazandı.. Sağlık Bakanlığı, Asena’nın “sözleşmesini” yenilemede, “vize vermedi?”.. Gerekçe, çok şey söylense de, “öne çıkan” Mahkeme Kararıyla göreve iadesi.. Tabi başka mahkeme dosyaları da yok değil…
***
Asena kendisi sosyal medya hasabından paylaştı.. “Bugün (önceki gün) itibari ile başhekimlik görev süremiz sona erdi.” Asena dün, Başhekimlik önünde toplu bir resim vererek, veda etti oturduğu koltuğa.. Sonrası ne olur bilmem.. Ama Asena’nın “çok da sessiz” kalacağını sanmıyorum?..
***
Malum, Asena’nın yerine geçici olarak, Dr. İhsan Esmer görevlendirildi.. Ama pür dikkat kesilen, “o koltuğa” kim ya da kimlerin oturmaya” meyil ediciği…
***
Bir çok isimden söz ediliyor.. Ki, Ankara’yı aşındıran çok.. Kim gelir kim gelmez bilmem.. Lakin her fırsatta dillendirdiğim şu gerçeği, Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğünün görmesi gerekir.. O koltuk “politize olmuşluk” kimliğinden ve ruhundan arındırılması lazım..
***
Eğer o koltuk arınmadığı takdirde!.. Gelen de, tıpkı Asena ve öncesindekiler gibi sürekli “gerilimleri” içeren, enva-i şaibelerden söz edilen, “isimler ve başhekimler” olarak, anılmaya devam edilecekler.. Çünkü, dönen çark rant odaklı kirli dönüyor; geleni de kısa sürede kendine bağımlı kılıyor…
***
TWİTÇİ SİYASETÇİLER!..
Ahmet Hakan yazmış.. “Bildikleri tek siyaset, tweet sallamak”.. Aynen de öyle.. Özellikle, Diyarbakırımız dahil bölge illerinde; “eski ve yeni” böylesi, siyasilerimiz çoklar.. Ki giderek sayıları da artıyor… İşleri, güçleri, sabah, akşam “ellerindeki akıllı telefonla” olur olmadık, “yorumlarla” tweet sallıyorlar..
***
Bazıları var ki, 14-16 yaşlarındaki “ergenlerin” ruh haliyle, onların ifade ve söylem üslubuyla bunu icra ediyor olmalarına akıl erdirmek zor.. Ruh hallerindeki, siyasi ve ideolojik polemik üretici, sataşan üslupsuzca, “laf üretici” tutumları da ayrı bir garabet.. Denir ya “boş gezenin boş kalfası” misali, bir siyaset icra ediyorlar.
***
Çarşı-pazar, esnaf, işçi, öğretmen, ahaliyle görüşme, buluşma, istişare, siyasetlerinde icra edilmez, yok!.. Ne proje üreticidirler, ne de siyasetin kulvarında koşturandırlar!.. Varsa yoksa; “öz çekim” ve de sözde “istişare odaklı ziyaretlerin” resimlerine döşenen, cümleler.. Ki bu cümleler de, kes kopyala, yapıştır “cümleler?”..
***
Tabi kalfalarından alkış aldıkları için de; sanırlar ki siyaset yapıyorlar, ahalide kendilerine bir teveccüh var… Bazıları var ki, “kendilerini” partilerinin de üstünde görüyorlar.. Partiler üstü şahsiyet!!!.. Ama hakikatte partiden nemalanan sülüklerden öteye değiller…Hem iktidarda hem muhalefette böylelerinin hızla çoğalmasına, rağbet görmesine de, anlam veremiyorum… Ucuz siyaset, dedikleri bu olsa gerek…?
***
İKİ YANLIŞ, BİR DOĞRU ETMEZ!…
Ne mümkün etmesi!.. Hele ki, “siyaset” kulvarında, hiç etmez.. Ki, doğanın hiç bir kanununda, vaki değil.. İşte AK Partili Mahir Ünal’ın “haklı ve samimi” çıkışına yönelik, yaşadıkları!…
BİRİNCİ YANLIŞ.. Bir kez daha, “azınlık çoğunluğa galebe” çaldı.. Koca bir çınar, gönül ve dava adamı, bu azınlık güruha yem edilerek, feda edildi.. Tıpkı, “sarı inek” hikayesinde olduğu gibi.. Çünkü bu azgınlar “doyumsuzdur” ve hep “kelle” isterler…
***
İKİNCİ YANLIŞ… Ünal’a dikte edilen “görevden affını” istemesinin ardından, yerine göreve getirilen Özlem Zengin.. Bu Zengin değil miydi ki, Ayasofya Başimamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın’ı hedef alıp, görevden ayrılmasına, vesile olanların başını çekmesi!…
***
Hasılı kelam!.. Tablo düşündürücü olduğu kadar acı bir gerçeği haykırıyor.. Hakkı konuşanlar, “hakkı savunanlar” tarafından, sırtlanlara yem ettiriliyorsa, vay ki vay halimize!…. Der demez insan kendini sorguluyor, “biz nerde yanlış yaptık?”… Galiba, “statükoya” biat edici olmayacaktır…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Bilinmelidir ki, size gül uzatan eldeki koku, gülden gelen kokunun ta kendisidir…