NEVRUZ BAYRAMI

Bir önceki yazımda ifade etmiştim.

Hem de detaylı bir şekilde.

Siyasilerin seçim 'sath-i mailinde" samimiyetleri ne kadar güven verici.

İtibar sağlayabiliyor mu?

Ve toplum nezdinde ki 'güvenirlikleri" ne kadar gerçekçi?

İnandırıcı mı? Ve ne kadar inandırıcılıkları kabul görülüyor.

Ahaliyi "ikna" etmekte kullandıkları argümanlar güven yaratıcı mı?

Bunların "cevaplarını" geniş satır aralı aktarmıştım.

Çünkü diyerek duruma "ışık" tutmuştum.

Toplumun ekseriyeti bu dönemdeki vaatlere, seçim meydanlarındaki söylemlere "pek" itibar etmiyor.

Hele yarınlara ilişkin hedeflere "kuşku" ile bakıyor.

"Makyaj" diye! Yıllardır da 'aynı' duyguyu taşıyor.

Giden geleni aratır misali.

***

Tıpkı; Liderlere 'seçim meydanlarında" serilen kırmızı halı gibi.

O günün "suyu hürmetine" yapılan asfaltlamalar.

Kaldırım düzenlemeleri? Meydanların "balonlarla-bayraklarla" süslenmesi.

Liderler gittikten sonra "herşey" eski tas eski hamam misali.

En önemlisi de; "seçim" maratonunda her yolun mubah görülmesi.

Kimi yerde "demokratik" açılım denilerek; "beklenmeyen" hamleler geliştirilir.

Kimi yer de ise; "maddiyata" dayalı "yardımlar" dağıtılır.

Sırf "bir oy" daha arttırılsın.

Artısı ve eksisi birbirini kollayabiliyor mu desek, yanılırız.

Bazen getirisi "yüksek" olur. Bazen de "yıkım".

Ancak öyle "vakalar da var ki", bir an önce "olmasını" istersiniz.

Ama bi bakıyorsunuz ki; " o söylem" ya da istem "farklı" mecralara çekiliyor.

Ve "göle maya çalma" gibi; sükût-ü hayale uğranılıyor.

İşte burada da; "siyasi samimiyetsizlik" ortaya çıkıyor.

***

CHP ve Deniz Baykal'ı 'seçim arifesinde" izliyoruz.

"Geleneğine", dünü ile bugününe farklı "anlamlar" yükleyen açılımlar gelişiyor.

Önce Kur'an Kursları "her mahallede" açılmalı denildi?

Ardından "Çarşaf" açılımında bulunuldu.

Ve şimdi de; 'demokratik'(!) açılım sergileyerek; 1 Mayıs'ın "Nevruz ve İşçi" bayramı olmasını istiyor.

Bu minvalde de; "kanun" teklifi hazırlamış bulunmakta.

Bravo! Helal olsun(!).

***

Şöyle bir geçmişe uzanalım.

12 Eylül 'ihtilalinin" ayak seslerinin duyulmaya başladığı günler.

O günlere kadar zaten 1 Mayıs "İşçi Bayramı" olarak kutlanıyor.

Ve 'resmi" tatildi. Kardeşliğin ve demokrasi'nin "güven verdiği" anlardı.

Ama ne oldu?

Ergenekon Terör Örgütünün "aktifliği" misali; o tarihlerde "kollar" üstlendikleri görevi anında yerine getiriyordu.

Ve 1 Mayıs'ta "Taksim" meydanı kan gölüne döndü.

O günden bugüne "1 Mayıs" silâhaltına alındı. Yasak!

***

Şimdi Sendikalar dört gözle bekliyor.

1 Mayıs 'hafta sonuna' denk gelsin.

Cop yenilecekse bugünlerde yenilsin diye.

İktidar "cop" kullanıyor.

Muhalefette "cop" üzerinden siyaset yapıyor.

Yıl 1980. Bugün 2009. Üzerinden geçen zaman 29 yıl.

Her "İşçi Bayramında" manzara aynı.

Geçtiğimiz yıl "yaşadıklarımız" halen hafızalarda.

***

Gelelim 21 Mart Nevruz Bayramına.

O da; 20 yıl öncesine kadar "sessiz sedasız" idi.

Birçok dünya ülkesi "Kürtlere" has bir bayram olduğunu bilmiyordu.

Ama Güneydoğu'da 'silahlar" hızla patlayınca; "duyulmaya" başlandı.

Tabi önce "inkâr" edildi. Yasak!

Her 21 Mart Nevruz'u gelince "silahlar patlıyor, kan oluk gibi akıyordu".

Derken; Kürtlerin "Bayram olarak" kutladığı Nevruz bir anda; "genelleşti".

Türkî Cumhuriyetlere "kadar" uzandı. Farklı isimler yüklendi.

Kimi Bahar'ın "müjdeleyicisi"!  Kimi de "Özgürlüğün" sembolü.

Şimdi; Nevruz "devlet" eliyle kutlanıyor.

***

Evet. 1 Mayıs "Nevruz ve İşçi" bayramı olsun.

Resmi tatil ilan edilsin. Muhalefet'in "istemi".

Seçim sath-i mailinde "ortaya" konulan bir açılım.

Baykal "bu mevzuda" samimi mi değil mi bilemiyorum.

Ama AK Parti cephesine çağrım var.

Hem "samimiyetin" yoklanması, hem de "demokratik" açılımlar halkasına "yeni bir hakla" eklemek amacıyla; "sıcak" bir adım geliştirilsin.

Öyle "muhalefetin de" peşine takıldık, kompleksine girmeden.

"Evet. Nevruz resmi Bayram" olsun.

Bir kaynaşma, bir kardeşlik duygusunun gelişmesi.

"Etnik kimliklerin" kucaklaştığı, sevincin, hoşgörünün, birlikteliğin.

Özgürlüğün ve eşitliğin "yeşerdiği" bayram olsun.

***

Öyle ki; Devrimci Kawa ile Zalim Kral Dehak "efsanesi" tarihe "ışık" olsun.

İnsanın içini ısıtan, gönülleri hoş eden, çiçeklerin açıldığı, yeşilliklerin oluştuğu.

Yer ile gökyüzünün "insana" güldüğü zamanı; "Bayram" olarak geçirmek.

Hem demokratik "haktır". Hem de; sosyal hukuk devleti olmanın gerekliliğidir.

Çünkü "halkın" istemidir, devleti yaratan.

Sonuç itibariyle; eğer 21 Mart Nevruz bayramında "çocukların" dövüldüğü.

Panzerlerin ve polislerin "taşlandığı".

Korku ve endişenin "hakim olduğu" saatleri bu topluma yaşatmak istenilmiyorsa;

İşçi Bayramında "meydanlar" kan gölüne döndürülmek istenilmiyorsa;

Gelin "Nevruzu" Bayram ve resmi tatil günü olarak "yasallaştıralım".

Demokratik "açılımlar" kazanımdır. Kayıp hiç değildir.

Hayırlı Cumalar.