NİYET VE AMEL'İN HALİSLİĞİ!

Niyet.

Amellerin direğidir.

Büyüklerimiz boşuna dememiştir?

Demiştir ki; "Niyeti halis olmayanın akıbeti iyi olmaz".

Tarihi bir hakikat.

Aynen de öyle.

***

Hiç kuşkusuz ki.

Niyet halis olunca, amel de "hayır" alır.

Heder olmaz.

Sahipleneni,

Seveni,

Desteği "çok" olur.

Tabi ki bir de, hayat ikmalinde, "amel" mümkün olmayabilir.

Olabilir…

***

Ama o an için…

Ya da, bir adım sonrası için.

O niyet!

"Halis" ve "saf" ise, bizatihi kendisi "hayır" kabul görür.

Hayırlara "vesile" olur.

Yeter ki, gayret olsun.

Yeter ki, "hakikat" icra-i imkân bulsun.

***

Kalp.

Dil.

Maneviyat.

Ve "vicdan ile izanın" özgürlüğü.

Bunlar kendini "saf ve temiz", niyet ve amelle ifade edebilse.

Ne engeller,

Ne kötülükler,

Ne de fitne-fesat yapılar "fırsat" bulabilir?

***

Onun için, diyorum ki.

Niyet "iyilik" üzerine kurguluysa "bundan iyisi yok".

Yok, eğer ki; kötü niyet sahibi ise.

Hiç tartışmasız; "bundan kötüsü" olamaz.

***

Tüm bunları niye mi anlattım?

Tarihi "Diyarbakır buluşması" için.

Aslında.

Dünkü yazımda "her şeyi" detaylı bir şekilde ifade etmiştim.

Nelerin "adına" diyerek?

Büyük resmin "sahiplenilmesi" gerektiği noktasında, meramımı anlatmıştım.

***

Ancak, dünkü yazılı ve görsel medyayı gördüğümde, "irkildim".

Özellikle; "mesleki" noktada.

Bazıları vardı ki.

Derler ya, işte 28 Şubat'ın ruhunu yaşatanlar?

Gördüm, manşetlerinde;

Niyetin ve amel'in "neleri" hayırla inşa edebileceğini.

Neleri de, "tar-ü mar" edebileceğini.

İşte, yazıya "Niyet ve Amel" sorgusuyla başlamam, bundan dolayı oldu.

***

Gazete manşetleri.

Görsel yayınların ana haber bültenleri.

Bazıları vardı ki; "maazallah."

Bırakın, "zırvaları".

Her kelimede, "kin-öfke ve garaz" kokuyor.

Kan ve gözyaşını "körükleyen" bir zihniyetle alan işgali yapılıyor.

***

Hele hele.

Vatan-Millet-Sakarya diyerek!

Türkiye "bölünüyor".

Kürdistan "kuruluyor".

Coğrafya elden gidiyor.

Başbakan "vatan haini" gibi, "akıl arızası" yaratan, it-hamlar!

***

Ne demişler;

"İt ürür, kervan yürür".

Onun için, derim ki;

Barışa,

Kardeşliğe,

Huzura,

Güvene,

İstikrara,

Hakların birlikteliğine niyet edilmişse!

***

Ki, edilmiş bir resmi Diyarbakır'da gördük.

Tarihsel nitelikte.

Başbakan Erdoğan buluşması.

Ki Diyarbakır'da bir araya gelmesi.

Şiwan Perwer'le,

İbrahim Tatlıses'le aynı karede" el ele verilmesi.

Bunlar; "tarihi" anlardır.

***

 

Peki, ülke gerçeğimiz olan amele gelince.

Başbakanın,

BDP'li Belediye Başkanı Osman Baydemir'i ziyaret etmesi!

"Tarihi'dir"…

Ama aynı zamanda, "olması" gereken bir devlet adamı anlayışıdır.

***

Cezaevleri gerçeği!

30 yıllık kanlı çatışma dönemi.

Ve bu dönemin "yarattığı karanlık kurulların" faaliyeti.

Devleti "kutsayan",

Vatandaşını "düşman" gören bir zihniyetin taassubu!

***

Cezaevlerini, "tıka basa" doldurdu!

Sahte,

Hayali,

Uyduruk "suç" isnatları yaratılarak.

İşte dün ortaya çıkan gerçek.

Amca-yeğen öldürülüyor.

"Terörist" diye, Özel harekât Timleri "tutanak" tanzim ediyor.

Ama 14 yıl sonra hakikat ortaya çıkıyor.

***

 

Yardım-Yataklık.

Bir lokma ekmek verdiği için, 20 yıl hapis yatanlar.

Velhasıl.

Cezaevleri, "dolu" iken.

Ki, PKK'nın bu kadar "kapsamlı" hızla büyümesi de.

Cezaevlerindeki "zalimane" sistematik yönetim anlayışı.

***

Başbakan.

Ki bu cezaevlerinin "en büyük" mağduru olan,

Diyarbakır'dan haykırarak,

Adaletin,

Hukukun tecellisi noktasında "Cezaevleri boşalacak" demesi kadar, ne olabilir?

Bu bir "politik" açılım.

Toplum ne der, "onu göreceğiz".

***

Ya.

"Dağdakiler inecek" demesi.

Dağdakiler kim?

Bu bölgenin,

Bu ülkenin,

Bu milletin "evlatları" değil mi?

Dağa neden çıkmış?

***

Cezaevlerindeki, "adaletsizliğe",

Kimliğine olan "inkâra",

Gördüğü "ötekileşmeye", baskı ve şiddet ile işkenceye!

Dilinin, kültürünün.

Kimliğinin "varlığının" mücadelesi için dağa "çıktığına" inanıyor.

***

Doğru-yanlış ayrı.

Ama bu ülkenin ve bölgenin tarihi gerçeği.

İşte bu hakikati geren bir başbakan.

Doğal değil midir ki;

"Dağdakiler, inecek" demesi.

Diyor ki; "sözün varsa, silahını toprağa göm, gel.".

***

Eee.

Demokrasi,

İnsan Hakları,

Hukuk,

Cumhuriyetin ilkeleri demiyor mu; "meramını" sözlü ifade et.

Demokratik talep!

Şiddet içermediği müddetçe; "haktır".

Başbakan'da bu yolu gösteriyor.

***

Barzani'ye hitaben; niye "Kürdistan" dediğine gelince?

Breee, yuh olsun!

Irak, Bağımsız" bir devlet değil mi?

Anayasası var…

Anayasasında da,

Mesut Barzani'nin "başkanı" olduğu yönetimin tanımı şöyle.

"Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi."

***

Diplomasi de.

Hele ki, Uluslararası tanımda.

"Anayasal tanım ne ise o kullanılır?"

Kabul edersiniz, etmezsiniz o başka.

Ha bir de.

Unutmayın, 1924'e kadar.

Vesayetçi,

İnkara dayalı "yönetimsel" yapı oluşmayana kadar.

Bilesiniz ki.

Güneydoğu "Kürdistan" olarak, tanımlanır, ifade edilir di?

***

Demek ki;

Önemli olan,

Hakikatler karşısında ortaya konulan niyet.

Ve bu niyetin, "amelle" buluşması.

Zaten.

Ülke ve millet olarak, "birbirimize" karşı "iyi niyet" beslersek.

Bin yıllık kardeşliğimize "halel" gelmez!

Ama "fitne ve fesadın" niyetiyle amel bulursak!

Biz daha çok; "kan ve gözyaşıyla" boğuşacağız.

***

Bakın.

Dün, Bismilli Remzi Araz'ın basına yansıyan resmi.

Ve Başbakan'la olan, "yüz yüze" diyalogu.

Gözleri, yaşlı.

Sesleniyor; "barış barış diye".

Sonra diyor ki;

Ne dağda,

Ne asker de ölmek istemiyorum."

***

Aslında, bu söz!

Bu ülkenin,

Bu bölgenin,

Kürtlerin ve Türklerin "kardeşlik" resmini,

Hakikatlerini,

Görmeyenler için "işte hayatın" gerçeği tokadı gibidir.

Tabi ki anlayan için.

***

Çözüme,

Barışa,

Ülke haklarının kardeşliğine yürüyün!

Ki, fesada, fitneye, tuğyana inat olsun,

Emelleri kursaklarında kalsın,

Bir daha zihniyetlerinin "yaşamaması" için,

Yürüyün barışa,

Yürüyün "mahşere kadar, biriz kardeşiz" hakikatine.

 

***

BÜYÜKTİMUR'LA GÜNDEM..

Buarada, unutmayın.

Bu akşam,

Uzay ve Söz Tv'de, program var.

Konu;

Tarihi buluşma ve yankısı.

Mesajların "kodları".

Ve çözüm sürecinde açılan "yeni sayfanın" neler getireceği?

Bunları,

Siyasilerle,

Akademisyenlerle,

İşin uzmanlarıyla, konuşup-tartışacağız..

Sizi de bekliyoruz..