O “APTAL” NİYE TUTUKLANDI?!..
Bir Diyarbakırlı olarak, bu milletin bir ferdi olarak; itirazım var arkadaş!.. Bu adam, bana ve tüm ülke insanıma aleni bir şekilde, hakaret etmiştir… Hem Allah’ın bir nimeti olan, “öpüp başımıza” koyduğumuz, kutsal olarak gördüğümüz Ekmek’e.. Ki bu “inancımıza, iman ettiğimiz dine” hakarettir.. Hem de, “o ekmeği” yiyen, biz milletin fertlerine de “aptal” diyerek, hakarette bulunmuştur…
***
Yok arkadaş; benim nam-ı hesabıma “onu gözaltına alıp, sonra da tutuklayıp, cezaevine atmanıza, atılmasına itirazım var, öfkem var, tepkim var!!.. Ben, bunu kabul etmiyorum.. Niye derseniz?.. Bu tutuklama, o çapsıza, o şuursuza, o kendini bilmeze, ağzından çıkanı kulağı duymayan “zihni yoksuna”, ipe-sapa gelmez salya akıtıcı karakterin sahibi Kolivar’a, “itibar” kazandırdı…
***
Fiziki görünümünde “insan” olma terfisi aldı… Bakar mısınız, onun ruh ikizlerine, alkışlıyorlar onu!!!.. Ki adliyeye girişi de tutuklanarak cezaevine götürülüşü de; “iltifata mazhar olmuş” biri olarak karşımıza arz-ı endam ediyor.. Ve onu sahiplenenlerin olması da ayrı bir kahredici durum.. Mevzu siyasi bir kimlik kazandı, iktidara karşı zafer elde etmiş gibi, gösteriliyor milletine aptal diyen!..
***
Evet, hem hükümete, hem muhalefete hem de bu adamı Türk Milleti adına “tutuklayan”, Yargıyanın verdiği hükme itirazım var.. Muhalefete “buna bel çıktığı” için alkışladığı için, kendisinin söylemediğini onun söylediği içselliğin dışa vuruşuna helal dedikleri için, iktidara “böylelerini konuşturacak” noktaya ülkeyi getirdiği için!.. Yargıya da, “karaktersizlere” nam kazandırdığı için tepkiliyim!…
***
Bu adam ne gözaltına alınmalıydı, ne de tutuklanmalıydı!.. Bu adama yapılması gereken ders-i ibret noktasında şu olmalıydı.. Ceza-i müeyyide süresi kadar, Başkentin göbeğinde, Kızılay Meydanında onu konuşlandırmaktı.. Eline bir ekmek verilirdi, 5 dakikada bir “kelime-i şahadet” getirtip, “ekmeği öptürür, estağfurullah getirmesini” isterdim…
***
Ve şu cümleyi, kesintisiz sürekli yüksek ses volumuyla haykırmasına hükmederdim.. “Ben aptalım.. Ben akıl yoksunuyum.. Ben yediği ekmeğe tüküren, tabağa sıçan, rezilin tekiyim. Tövbe ediyorum. Bir daha böylesi aptalca laflar ne milletime etmem, ne de ekmeğe tükürmem..” İşte bunları ona söyletirdim; ceza olarak ki onun gibiler bir daha meyil etmesin diye!..
***
Ama yok!.. Zat-ı na muhtereme bu yapılmadı?.. Biliyorum, bir kaç gün sonra serbest bırakılacak.. Belki de “yargılama” evresinde beraat edecek.? Ama, cezaevinden “iltifata mazhar olmuş” bir şahsiyet olarak çıkacak… Nitekim daha 24 saat olmadı, Silivri’den siyasi mesajlar vermeye başladı.. Ne diyor; “denildiği gibi burası soğuk değil sıcak?”.. Görünen o ki ruh ikizleri, ellerinde Türk bayrakları, davullu zurnalı karşılama töreni bile belki yaparlar.. İşte bu sonuca benim itirazım var.. İtirazım var arkadaş böylesi hükme?!..
***
HOCA’NIN KEMİKLERİ SIZLAMAZ MI?!…
Nasıl sızlamasın ki?!.. Bakar mısınız, Tv 5’in yayın konuğuna.. FETÖ’cü Hakan Şükür.. Ki bu zat, FETÖ firarisi değil mi?.. Kaçak ve aranan biri.. Ama, sırf iktidara “muhaliflik” için, yayın için onu ağırlamışlar konuk olarak..
***
Ismarlama sorularla “Sayın Şükür” denilerek, kendisinden ballı, ballı yanıt almışlar.. O da, iktidara saydırma adına, ağzından salyalarını, akıtmış da akıtmış.. Diyeceksiniz ki, ne var bunda!.. Yok çok şey var bunda..
***
Çünkü bu kanal, “Milli Görüşten” besleniyor.. Erbakan hocanın mirasından, nemalanıyor.. İşte bu noktada, sorgulanıyor, Şükür’ün “şükürsüzlük” içerisinde, TV 5’te boy göstermesi, onun ağırlanması, iktidara kin ve nefret duygusunu kusmasını!?… Ne oluyor dedirtiyor..
***
Erbakan’ı Fetullah Gülen ve onun avanesi, hiç ama hiç sevmedi, ki Erbakan hoca da sevmedi!.. Hiçbir şekilde, bir araya gelmediler.. Sürekli Erbakan onlardan uzak durdu.. Bu duruşu, bunların gerçek yüzü ortaya çıkmadan önceydi, ne 80’ler de ne 90’lar da ne de 2 binlerde!..
***
Hal bu iken, Erbakan’ın mirasçıları olanların bugün onlarla “iktidar hasımlığı” adına “saf tutmaları” işbirliği içerisine girmeleri, “basiret kilitlenmesi noktasında” ne kadar, hakikat içeriyor.. Dün baktım, bir çok Erbakan hocanın dava yoldaşı “kınıyorum” diyerek mesajlar iletiyorlar..
***
Eee, bugün 28 Şubat’ta “iktidarlarını” deviren, anlayışla “altılı masa” ortağı, duruluyorsa!.. Erbakan’ı “siyasi yasaklı” hale getirenlerle, iş bağlanıyorsa.. Söylenecek söz, kalmıyor.. Denir ya sözün bittiği nokta.. Bu dava için de, söz bitmiştir artık!…
***
Her ne kadar, program yayından kaldırılsa da!… RTÜK konuya dair, inceleme başlatsa da!.. Kısacası ok yaydan çıkmıştır.. Hocanın mirası da itibar noktasında, yerle bir olmuştur.. Nokta..
***
ÇARŞI DEĞİL, MASA KARIŞTI…
Evet ya, bazı dostlar mevzuyu karıştırdı.. Çarşı ayrı, masa ayrı.. Çarşının “karışıklığı” iktidarı bağlar.. Sosyal mı, ekonomi mi, siyasal mı kültürel mi, bu meselelerin muhatabı iktidar.. Onun için, “çarşı” denildiğinde, mevzu iktidarı ilgilendirir…
***
Biz, masa diyelim.? Evet masa fena karıştı.. “Cumhurbaşkanlığı adaylık” hesapları, masadaki ödeme faturalarına, fena çarpıntı yapıyor.. Ki karşılıklı “sen-ben” çekiştirmesi de, işi her an için gümletebilir,, Akşener ve Kılıçdaroğlu eksenli “tersi istikametli” beyan ve tavırlar, masa için kızıl kıyamet “koptu kopacak” dedirtiyor…
***
Akşener’in ibreyi Mansur’a çevirmesinin akabinde, bir süredir suskunluk içerisinde olan İmamoğlu’nun yeniden, sahne alması da ayrı bir garabet durumu geliştiriyor?.. Ekran ekran gezintilere çıkması, “ne bu cesaret, kimden bu cesaret” sorgusunu, yaptırtıyor.. Yoksa, Kemal Bey için “bay bay Kemal” deme ölçüsü ağır mı basmaya başladı…
***
Neyse, 14 Kasım’a ne kaldı ki.? Her ne kadar “aday konuşulmayacak,, belirlenmeyecek, görev bölümü yapılacak” gibisinden laflar üretiliyorsa da, muhtemelendir ki “el altındaki” hesaplar masanın üzerine çıkarılıp, artık “bir ket vurmak gerekir” denilecek.. İşte bu ket, çok setleri anlamsız kılabilir, hazırlıklı olalım!?..
***
OKUR SORGULAMASI…
Diyor ki;
AVM’ler dahil bir çok işyeri alanlarında “tuvalet” beleş.. Ama ibadet yeri olan camilerde, “tuvalet” parayla!.. İzahı var mı?..
Doğrusu, izahı çok yönlü.. Lakin bu mevzuyu geçmişte gündeme getirmiştim.. Dönemin İl Valisi Diyarbakır kentindeki, “camilerde” temizlik elemanı görevlendirip, cami tuvaletlerinin genel ihtiyacını karşılayarak “ücretsiz” hale getirmişti.. Cemaat de yapılan hayrı dua ile karşılamıştı..
***
Ancak, o Vali gittikten sonra.. Gelen Vali “İş Kur Elemanlarını” buradan çekti, camiler yine bildik hale geldi.. Ki rant çarkıyla dönüyor.. O vali de, gitti.. Ama değişen bir şey yok.. Cami cemaatinin ifade ettiği gibi, “cami tuvaletleri” hele ki Ulu Cami “darphane” gibi!… Ne diyelim, AVM’de ücretsiz, Cami’de ücretli, kaldı ki AVM’de daha bir hijyenik, camide ise bakımsız!.. İlgililere duyurulur, cami cemaatinden gelen bu serzenişe bi kulak verin!…
***
GÜNÜN SÖZÜ…
Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, kimse yardım edemez.
***
HAYIRLI CUMALAR..