ÖCALAN ve NEWROZ!
…Ve
O beklenen mektup!
Öcalan'ın.
21 Mart'ta okunacak olan mektup.
Dün itibariyle.
BDP'ye MİT kuryeliğiyle ulaştı.
Mühürlü.
İmzalı, "görülmüş" damgasıyla, iletildi.
***
Muhtevası..
Pek tabi ki, hal-i hazırda sır.
24 saat sonra, deklare edilecek!
Diyarbakır meydanında.
Kürtleri buluşturacak; "Newroz Bayramı" kutlamasında.
Bu mektup tartışmasız "çözüm sürecinin" kaderine odaklı.
Aynı zamanda.
30 Mart'ın "salih-i selameti" açısından da önemli.
***
İki hafta önceydi.
Mektup için şöyle demiştim.
Hatırlarsanız.
Eğer ki.
Öcalan İmralı'dan BDP'ye "mektup" kaleme alırsa.
Ve bu mektup müdahalesiz, Newroz meydanında okunursa.
Demektir ki, çözüm süreci ve Öcalan'ın bulunduğu umut verici.
Sene-i devriyesinde süreç tüm kumpas ve eleştirisel yapılara rağmen, ilerliyor.
Yoksa.
Bilin ki, kızılca-kıyamet kopacak.
Ki bu seyri "pusuda bekleyen" birçok kurtta beklemektedir.
***
Bir de; muhataplık!
O da.
Mektubun içeriğiyle, netleşecek!
Şöyle ki.
KCK için Öcalan'ın önünü kesmek istiyor diye yorumlanmıştı bu beyan.
Denilmişti ki.
"Artık AK Parti hükümeti, muhatabımız değil.
Siyasi itibarını, kaybetmiştir."
***
Her ne kadar bu beyana karşı olunduysa da.
Mesela Selahattin Demirtaş açıkladı.
"Süreci başlatan da Öcalan. Bitiren olursa yine Öcalan."
İşte, Mektup Kandil'e de bir ölçüde cevap niteliğinde olacak.
Evet.
Veya hayır bazında!
***
Bir ayrıntı da, hükümet cephesinde.
Acaba diyerek başlanan iki düşünce!
Mektup.
Siyasi kriz çıkarır mı, çıkarmaz mı?
Sokağı gerer mi, germez mi?
İkilem içerisinde.
Öyle sanıyorum ki, dün itibariyle bu "ikilemi" aşmış olması gerekir.
Çünkü mektup okundu.
***
Haliyle.
Kriz içeren bir "vaka" görüntüsü olsaydı.
Öyle inanıyorum ki.
Farklı konseptler geliştirerek; "ulaşım" aksaması yaratırdı.
Belki krize neden olurdu.
Ama "içeriğin" deklare edilmesi kadar etki etmezdi.
Bundan dolayı.
Kanaatim odur ki, "mektup" sürece "hayat suyu" olacak.
***
Gelelim.
Öcalan hakkındaki AİHM kararı.
Malum.
2007'de Öcalan avukatlarının "şikâyeti" söz konusuydu.
Yargılanma.
Cezaevi koşulları.
Ve verilen cezanın hükmü noktasında.
AİHM.
Mahkûmiyet koşullarıyla alakalı, Öcalan'ı haklı buldu.
***
Peki.
Öcalan'ı haklı görme,
Türkiye'yi mahkûm etme noktasındaki karar ne anlama geliyor?
Önceki gece.
Bu soruyu Büyüktimur'la Gündem programında Gültan Kışanak ve Fırat Anlı'ya sordum.
Çünkü ikili konuğumdu.
Kışanak.
Türk hukuk ve yargısını "siyasi" cephede yorumladı.
Dedi ki; "Hal-i vaziyet, berbat!"
***
Anlı ise.
Kafalardaki soru işaretlerine.
Ve 'Öcalan şartlı tahliye olacak" şeklindeki söylentilerine bir ölçüde yanıt verdi.
Anlı dedi ki.
Birincisi.
AİHM, Sayın Öcalan’ın ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bir ihlal olarak tespit etmiş.
İkincisi;
AHİM diyor ki, mahkûmiyet alan için mutlaka tahliye olacağı günü bir müddet name ile belirlemesi gerekiyor.
Üçüncüsü;
AHİM, İmralı koşullarını AİHS'nin 3'üncü maddesindeki 'işkence yasasına' vurgu yapmış.
***
Peki.
Denildiği gibi; 2024'te tahliye olacak mı?
Yoksa "şartlı, ev hapsi, elektronik kelepçe" gibi bir durum söz konusu olacak mı?
Doğrusu.
Hukukçular bu sorular karşısında net olmadıkları gibi.
Farklı "spekülasyonlar" da inşa edilmiyor değil.
Lakin şu var.
Devlet "O günün koşullarına" değerlendirecek.
Sayın Cumhurbaşkanı Gül'ün ifadesiyle; "uzmanlar" durumu değerlendirecek?
***
Ne demişler.
Adalet ve Hukuk; "herkese lazım".
Ama velâkin; "herkese eşit" uygulanmalı.
Bilmem, kaçıncı yazım oldum.
ÖYM'lerin kapatılması.
Ve Uzun tutuklulukla gelişen tahliyelerle alakalı.
Büyüktimur'la Gündem'de bunu da konuştuk.
***
Eş Başkanların ifadesiyle!
Hukuk.
Ve Adalet "Fıratın ötesinde ayrı, berisinde ayrı" işliyor.
Doğrusu!
Kararlar.
Uygulamalar onları pek "haksız" göstermiyor.
***
Şöyle ki.
Şu an, KCK'dan dolayı binlerce kişi tutuklu!
Ki aralarında yüzlerce kişi de siyasetçi.
Tutukluluk süresi.
Ki ekseriyeti hala yerel mahkeme noktasında "mahkûmiyet" almamış.
Buna rağmen; "tahliye" talepleri geri çevriliyor.
Bir gerekçe vardır ki o da ayrı bir tartışma.
"Tahliye olurlarsa, dağa çıkabilirler."
***
Herşeyden önce!
Çözüm süreciyle ikmal olan,
Barışın,
Kardeşliğin,
Huzur ve güven ortamının, yarattığı "yaşam" sevgisi!
Kanın akmaması.
Silahların susması.
Demokratikleşmenin "ivme" kazanması.
***
Hiç tartışmasız!
Türkiye ve bölge açısından; "en kıymete değer" seyirdir.
İşte bu seyri.
Güçlendirmek, ağır-aksak adımları daha aktifleştirmek.
Niyet ölçeğiyle.
Hukuki ve siyasi açıdan "tahliyelerin" gecikmesi, "yarar" getirici değil.
Yanlıştan başka!
***
Velhasıl.
Diyeceğim şudur ki.
21 Mart Newroz'da okunacak mektup.
Yaratacağı sinerci.
Tabi ki akabinde Başbakanın 27 Marta Diyarbakır'da yapacağı miting.
Ve verilecek mesajlar.
Bir çok düğümü çözeceği gibi.
Bazı düğümlerin de atılmasına neden olabileceğini de göz ardı etmemek gerekir...
Ama itidalle, sağduyu ve metanetle, görmek gerekir.
***
Ve her halükarda;
Biz.
Barışın,
Özgürlüğün,
Kardeşliğin ve baharın "müjdeleyicisi" olan Newroz'u sahiplenelim!
Anlam.
Ve değer ölçüsünde, kutlayalım.
Ki, "kandan beslenen" vampir ve kurtlar birbirini yesin.